Cahil cesur olur. Bizim faşistlerimiz çok cesur insanlardır. Öyle ki tek parti diktatörlüğü gibi bir rejimi halkımıza demokrasi diye yutturmak istiyor ve buna cesaret edebiliyorlar. Hala otoriter yöntemlerin en ağır biçimini uygulayan liderleri hürriyetin bayraktarı olarak görmeye çalışan işin kötüsü bunu kabul etmeyenleri de vatan hainliği ile suçlayan inkılap softaları var.
Düşünebiliyor musunuz! Meclis kürsüsüne çıkıp “ihtimaldir ki bazı kelleler kesilecektir” diyen M. Kemal hakkında gerçek manada bir itiraz yapılamıyor. Kesintisiz bir biçimde her 8-10 yılda bir darbe yapan ve övünerek “M. Kemal’in ordusuyuz” diyen bir silahlı kuvvetlerimiz var. En kötüsü ise yine faşist bir darbe ile devletin tepesine oturan generallerin dayattığı, değişmesi teklif dahi edilemeyen “Atatürk ilke ve İnkılapları” olan bir anayasamız var.
Hiç kimsenin aklına yahu özgür bir ülkede “devletin ideolojisi olamaz” diyemiyor. Kendisinden başka hiçbir siyasi kuruma yaşam hakkı vermeyen bütün siyasi partileri kapatıp muhalefeti dikensiz gül bahçesine çeviren M. Kemal hakkında eleştiri yapılamıyor.Belgelerle resmi tarihin yalanlarını ortaya döken araştırmacı ve tarihçiler ise hapse atılıyor. Bunu yaparken öyle çirkin kumpaslar kurulup sahtekarlıklar yapılıyor ki hukuk adına utanç vericidir. Örneğin Derin Tarih dergi ve programcısı Mustafa Armağan, hiç alakası olmadığı halde bir kişinin M. Kemal’in annesi hakkındaki sözleri yüzünden linç kampanyasına tutuluyor. Hükümet bu konuda kumpasa karşı koymak şöyle dursun kışkırtıcılığın en ağır biçimini yapıyor.
Mevcut anayasamızda şahsa atıf yapılarak Atatürk ilke ve inkılaplarına uyma mecburiyeti getiriliyor. Evet şahsa atıf yapılan İran ve Kuzey Kore gibi yeryüzünde tam 8 devlet var. Fakat bu ülkelerin anayasalarında geçen şahıslar sadece bir defa yer almıştır. Fakat sıkı durun bizim anayasamızda tam 18 defa Kamâl Atatürk’e atıf yapılmaktadır.  
Bu utanç verici olaylar 2017 yılı içinde gerçekleşebiliyor. Yani 21. Yüzyıldan 17 yıl geride kaldıktan sonra hala faşist ve otoriter yönetim anlayışı ile hareket edilmektedir. Elbette Feto denilen din düşmanı zındık, durur mu? 2016 yılında darbe yapıp 250 vatan evladının şehit olmasına sebep olabiliyor. Çünkü en büyük dayanağı anayasamızdaki faşist metinlerdir.
Şimdi geçmişi bırakıp geleceğe bakalım. Bu alçakça darbelere karşı ne yapabiliriz buna bakalım. Bence yapacak işler basittir. Fakat bunu yapmak cesaret ister. Politikacıları cesaretlendirmek için gayret edip onlara doğru yolları göstermemiz icap ediyor.
Şimdi en önemli meselelerden bir tanesi mevcut anayasayı değiştirmektir. Zira 12 Eylül 1980 Darbecileri öyle bir anayasayı dayattılar ki mümkün olan en iyi hükümet dahi ortaya çıksa devleti doğru ve düzgün bir biçimde idare edemez. Anayasanın ruhuna sahip olan vesayetçi sistem; asla özgürlüğü ve hürriyeti getirmiyor aksine kişileri putlaştırarak mutlak itaati emrediyor.
Mevcut anayasa ile görev-yetki dağılımı öylesine içinden çıkılmaz bir hale getirilmiştir ki, hiçbir siyasetçi ağzında kuş olsa dahi bu anayasa ile devleti iyi yönetemez, çatışmalara gebe kalmak zorundadır.
Hazır konu açılmışken mevcut anayasayı biraz tartışmaya açalım. Hele hele anayasanın 4. maddesi ki var ki bunu savunanlar için büyük bir utanç vesilesidir. Ne diyor bakın? “Anayasanın ilk üç maddesi değiştirilemez hatta değiştirilmesi teklif dahi edilemez”. Bunu yazan ve şimdi savunan siyasetçilerde, uzmanlarda hiç utanma duygusu kalmamış anlaşılan. Halkı 1925 yılındaki gibi koyun zannediyorlar. Yani “Vur tepesine al elinden ekmeğini!”
Yahu Allah’ın emri mi ki, “değiştirilmesi teklif dahi edilemez” diyorlar. Meseleyi uzatmadan söyleyelim bu değişmez dedikleri maddeler Atatürk ilkeleri olarak da ifade edilen “devletçilik, halkçılık, inkılapçılık vs. faşist söylemlerdir. Diktatörlüğü ve inançsızlığı resmileştirmek maksadıyla bunları anayasaya sokmuşlar. Bunun iyi tarafı faşist ve baskıcı olduklarını apaçık bir biçimde ispatlıyorlar. Bunların maksatlarını anlamak için çok zeki olmaya gerek kalmıyor, vesselam…