Annem ev hanımı olduğu ve benim zamanımda anaokullarına sadece çalışan annelerin çocukları gittiği için okula 7 yaşında başladım. 7 yaşına kadar evde annemle ve kardeşimle beraberdim ancak şanslıydım çünkü çok kalabalık bir ailem olduğundan kuzenlerimle evde veya ara sırada olsa annem izin verdikçe sokak oyunlarıyla sosyalleşebiliyordum.
Bilmiyorum sizler hatırlar mısınız ama ben okulumun ilk gününü hiç unutmadım. Oturduğum sıradan, giydiğim önlüğe, hissettiğim duygulara kadar her şeyi tek tek hatırlıyorum. Okulun ilk yarı dönemine kadar annesiyle derse giren çocukları hatırlıyorum da ben Annemin de katkısıyla ağlamadan, herhangi bir sorun çıkarmadan okula başlamıştım. Ama çok heyecanlıydım ve aynı zamanda kaygılı... Okulun ilk günü bahçede yapılan törenin ardından Annem beni sınıfıma getirip sırama oturtmuştu, yanaklarımdan öpüp ve ‘Allah zihin açıklığı versin’ diyerek tam sınıftan çıkmak üzereyken arkasından bağırmıştım: ‘Anne! Beni unutmazsın değil mi?’
 Bir çocuk için ilk defa okula başlıyor olmak heyecan verici de olabilir, korkutucu da, eğlenceli de gelebilir ya da kaygı verici de olabilir. Bu tamamen ailenin çocuğuyla olan ilişki ve davranışlarına bağlı bir durumdur. Yukarıda kendi hikayemden bahsederken benim zamanımda okula başlama yaşının 7 olduğundan bahsettim. Günümüzde ise çocuklar anaokullarına artık çok daha erken yaşlarda alınabiliyorlar. Çocuğun ufak yaşlarda aileden bu ilk ayrılma süreci oldukça kritik bir durumdur. Aslında çocuk okula, arkadaşlarına ya da öğretmenlerine karşı bir tepki göstermez. Çocuğun gösterdiği tepki güvendiği ortamdan ve bakım verenden ayrılma kaygısıyla ilgilidir. Buna bağlı olarak da ağlama krizleri, okulu red etmek ve okula gitmek istememe gibi davranışlar görüle bilinir.
Biliyoruz ki eğitim önce aile içinde başlar. Çocuğun okula alışma sürecini daha rahat geçirebilmesi için öncelikle ailenin, sonrasında öğretmen ve okul yönetimin iş birliği içinde olması ve çocuğu sağlıklı bir şekilde okula hazırlıyor olmaları gerekir.
Kullandığımız kelimeler çok önemli
Çocuklarımızın önünde 3. şahıslarla yüz yüze ya da telefonda konuşurken konuşmalarımıza çok dikkat etmeliyiz. Çok şahit olduğum aşağıda ki cümleler size de tanıdık geliyor mu?
Bu çocuk okula nasıl alışacak?
Ya aç kalırsa?
Benim oğlan çok su içer, ya susadığını öğretmenine söyleyemez ise?
Bu şimdi kendini de koruyamaz, dayak yer gelir! gibi cümleler çocuklarımızın hem kendine olan güvenlerini zedeleyebilir hem de korku ve kaygı seviyelerini yükseltebilir. 
Özellikle ilk defa okula başlayacak bir çocuğa ‘Ben sensiz ne yapacağım evde?’ ‘Seni nasıl bırakacağım?’ ya da tam tersi ‘Korkma’ ‘Ağlama’ gibi cümleleri asla kullanmamalıyız. Bu cümlelerin yerine duyguları hakkında konuşmamız onları daha rahatlatabilir.
Senin heyecanını hissedebiliyorum ve akşam eve döndüğünde ilk okul gününün anılarını anlatmanı ben de heyecanla bekleyeceğim.
Endişelendiğini görüyorum senin için ne yapabilirim?
Bu hayatında yeni bir başlangıç korku, endişe ve heyecan hissetmen çok normal. Neler seni korkutuyor, endişe veriyor, heyecanlandırıyor konuşmak ister misin? gibi cümleleri duymak çocuğun endişe ve kaygılarını azaltabilir.
Okullar açıldı, etrafımda birçok aileden çocuklarının okula alışamaması ile ilgili hikayelere, konuşmalara şahit oluyorum. Çocuğun ilk haftalarında okula alışamaması ve tepki vermesi çok normal olmakla birlikte bu süreci daha rahatlatabilmek için biz neler yapabiliriz?