Batının,seküler, demokratik yönetimlerin yönlendirdiği ve etkilediği dünyamızda, hak ihlalleri, ahlaki yozlaşma ve yoksulluk en çok toplumların en savunmasız kesimi olan çocukları etkilemektedir. Dünyaya modernizm ve medeniyet(!) ihraç eden, demokrasinin beşiği Avrupa ve ABD çocuk cinsel istismarının merkezine dönüştü. İnternet İzleme Vakfı/ İnternet Watch Foundation (IWF) tarafından yapılan araştırmalara göre, çocuk istismarına ilişkin müstehcen görüntü ve video kayıtlarının % 60’ının Avrupa’da bulunduğunu göstermektedir. 2015 yılında Kuzey Amerika’da çocukların kötüye kullanıldıkları müstehcen video ve fotoğrafların internet ortamındaki oranının %57 olduğu tespit edilmiştir. Çocukların öznesini teşkil ettiği müstehcen içeriklerin kullanımının en yaygın olduğu ülkelerin başında Hollanda gelmektedir. 2015-2016 arasında Avrupa’da çocuk istismarına konu olan 4,4 milyon, 2017 senesindeyse 8,2 milyon görüntü ve videonun web sitelerinde dolaştığı bilinmektedir. Insidermonkey.com sitesinin yaptığı bir araştırmaya göre, ABD’de her beş çocuktan birinin cinsel saldırıya maruz kaldığı bildirilmektedir. childhelp.orgadlı sitenin yaptığı başka birtakım araştırmalar neticesinde, 2014 yılında ABD’de yaşayan 4-5 yaş arasındaki 1.580 çocuğun uğradığı istismar sonucu hayatını kaybettiği ortaya konmuştur. İstismara uğrayan iki yaş ve altı çocukların % 70’i maruz kaldıkları olay sebebiyle yaşamını yitirmiştir. ABD’de uğradıkları eziyet sonrası hayatını kaybeden çocukların % 80’inin katili anne veya babalarıdır. Ulusal Mahremiyet ve Cinsel Şiddet Araştırması verilerine göre, gelişmiş ülkeler arasında çocuk istismarı ve tecavüz suçlarında zirve ABD’nin. Her yıl 1 milyon 270 bin kadının tecavüze uğradığı ülkede, bu kişilerin % 12,3’ünün ilk tecavüze uğradıklarında 12 yaşından küçük oldukları, % 29,9’unun ise 12-17 yaşlarında olduğu belirlendi. Ülkede tecavüz zanlılarının sadece % 6’sı nezarethanede bir gece geçiriyor, 16 kişiden 15’i ise hemen salınıyor. Avrupa’da 2003 yılından günümüze, toplamda 18 milyon çocuk cinsel şiddete, 44 milyon çocuk fiziksel şiddete, 55 milyon çocuk ise duygusal şiddete maruz kalmıştır. Dünyada ki çocuk istismarı incelendiğinde Batının açık ara önde olduğu göze çarpmaktadır. Kadına yönelik şiddet ve taciz vakalarında zirve yine seküler,demokratik Avrupa’nın. Sanılanın ve oluşturulmak istenen imajın aksine birçok “modern” batı ülkesinde kadına yönelik şiddet ve taciz, yüksek oranlarda seyretmekte. Avrupa Birliği Temel Haklar Ajansı tarafından 2014 yılında 28 Avrupa Birliği üyesi ülkede, 42 bin kadınla yüz yüze gerçekleştirilen araştırmanın sonuçlarına göre, her üç kadından biri, 15 yaşından itibaren fiziksel veya cinsel şiddete maruz kaldı. Her 20 kadından 1’i ise tecavüze uğradı. Araştırmada, kadınların yaygın biçimde istismara uğradığı ancak bunların çok azının kayıtlara geçtiği, aile içi şiddet vakalarının sadece yüzde 14’ünün ve diğer şiddet vakalarının ise sadece yüzde 13’ünün rapor edildiği belirtildi. TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu raporuna göreyse, AB’de 15 yaşından büyük her 3 kadından 1’i, bir erkeğin fiziksel ya da cinsel şiddetine maruz kalıyor. Rapora göre, AB’de kadının en çok şiddet gördüğü ülkeler yüzde 52 ile Danimarka ve yüzde 47 ile Finlandiya. Almanya’da bu oran yüzde 35, İngiltere ve Fransa’da yüzde 44, Hollanda’da ise yüzde 45. Bu rapora göre, Türkiye genelinde yaşamlarının herhangi bir döneminde fiziksel şiddete maruz kalmış olanların oranı ise yüzde 36. İnsanlık tarihinin hiçbir döneminde kadınlar ve çocuklar, günümüzde ki kadar istismar edilmedi ve sömürülmedi. Tarihin hiçbir döneminde, kadınlar ve çocuklar bu günkü kadar şiddete, tecavüze ve cinayete kurban gitmedi. Dolayısıyla,merkezi batı da olanbir insanlık suçu işleniyor, insan şerefi ve onuru yok ediliyor. Hasta bir toplum meydana geliyor. Batının demokratik, seküler kültürü, insanlara tek tip özgürlük anlayışı enjekte ediyor. O da ahlakî değerleri reddeden, toplumsal sorumluluğa mesafeli, bir bireycilik kültürüdür. Batının bubireycilik kültürü, ahlaksızlıkları yaygınlaştırıyor, normalleştiriliyor vemeşrulaştırılıyor, Bu da insanlığın, sömürülmesinin, ezilmesinin ve aşağılanmasının yaygınlaştırılması, normalleştirilmesi ve meşrulaştırılması demektir.