Ayakkabılarını çıkarıp, içeriye girmişti artık yaz, nasıl naif, nasıl nârin her rengiyle, kıpır kıpır her şey.
Tadına doyulmaz o uzun günler, serin rüzgârlarıyla ruhumuzu okşayan akşamlarıyla, sevilmez mi hiç?
Temmuz, sevilmez mi o sıcakkanlı Ağustos. Sonra pencereler kapanmaya başlanır, önce kuşlar
vedalaşır yazla, göçmen kuşlar hisleri de götürür bazen. Mutlulukları yazda bırakır, uzun bir uykuya
dalar renkli çiçekler. Bu ayrılığa dayanamaz ağaçlar, kurumuş yapraklarıyla, saçlarına aklar düşen
dertlilere döner. Sarılar ayrılık şarkıları söyler, hazana boyanır yürekler.
Zaman bu his döngüsüyle bir varmış, bir yokmuşlu masallar yazar bize, farkında olmadan
okuduğumuz. Doğum günleri, amansız vedalar, çaresiz hastalıklar, en mutlu anlar, hasretle beklenen
vuslatlar, ideallerimiz, heyecanlarımız, korkularımız her şey, her şey sebebi olur bu masalın. Yazarı biz,
okuyanı biz. Ocakta pişen bir yemek gibi bırakırız benliğimizi zamana, çok pişmekle, yanmamak
arasında bir dengeyle nefes alır her şey. Yeni bir yıla yaklaşmak bu muhasebeyi gerektirir elbet, şimdi
yaşadıklarımıza, fikirlerimize, adımlarımıza biraz Aralık…
Ne yapıyoruz, bu gidiş nereye diye sorgulamalara Aralık… Pişmanlıklarımızın telâfisine,
mahcubiyetlerimize, eyvahlarımıza Aralık… Mevsimlerden kış; hava buz tutmuş rüzgârlarıyla, elini
eteğini çekmiş renkler, alabildiğince gri, gökyüzü sisli, puslu, dumanlı.
Sükûnetin içinde duyulan çığlıkları var rüzgârın, camları titreten. Hüzün biriktirmiş, ağlayan bulutların
yağmurları var bardaktan boşalırcasına. Ve beyazlara bürünmüş karla kaplı yürekler…
Hadi Aralık bırak kalbine, nasiplen kıştan. O sert rüzgârlarda yürü silkelen hatalarından, soğut kinini,
nefretlerini, kaybettiklerine ağla. Hadi nasiplen, üşümelisin, değerini bilmediğin sevgilerin yokluğuyla
titremelisin, zerresine kadar buz tutmalı hüzünlerin. Şimşekler çakmalı yüreğinde, yüzüne tokat gibi
vurmalı soğuk… Kendine Aralık bırak, kendini Aralık’a bırak hadi. Ancak bu şekilde kavuşursun o
sıcacık yaza, bahara.
En son; karlar yağdır üzerine, beyazların masumiyetiyle boyansın yüreğin, karla kaplı hislerine göz
kırpsın bir kış güneşi ve bu da senin yüreğinin yazı olsun, mevsimlerden kış, aylardan Aralık da olsa.”
Yüreğin hep bahar koksun”…