Çünkü bize bir kurtarıcı gerekiyordu. Aksi takdirde ensemizde boza pişirip İslam dinine aykırı yüzlerce dayatma ve zorbalığı yapamazlardı ki! Yunan zaferini allayıp pullayıp sahte kahramanlar ürettik. 
Sonra bu kahramanlar Türk tarihinde eşi benzeri görülmemiş icraatlar yaparak geçmişimizle olan irtibatımızı koparmaya çalıştılar. Şanlı ecdadımızı bize unutturarak diğer toplumlara yaptıkları gibi kendilerine esir etmeye çalıştılar. Fakat bu sefer kullandıkları yöntem savaş değil kendilerine itaat eden yöneticileri tepemize koymaktı.
Ezber bozmaya devam edelim. Çünkü derin masallarla uyutulmuş ve safsatalarla beyni yıkanmış bir toplumumuz var. Elbette bir gün uyanacağız. Bir gün gelecek “Yahu amma da safmışız meğer” diyecek, bize inandırılan yalanların ne derece budalaca olduğunu milletimiz görecek. Lakin o gün gelince ben yaşar mıyım bilinmez. Çünkü Hükümet yetkililerinin 10 Kasım günü yaptığı konuşmaları dinleyince “Bu iş daha çook uzar” diye düşünüyorum.
Konumuza gelelim. “Kurtuluş, İstiklal Savaşı” kelimeleri klişe olmuş ve utanmadan bu isimlendirmeyi yapıyoruz. Yahu kimden kurtulduk? Şu küçücük Yunanistan’ı yendik diye bu kadar büyütmenin âlemi var mı?
95 yıldır Yunanlılar karşısında bir zafer kazandık diye yeri göğü inletiyoruz. Bu durum biraz tuhaf değil mi? İngilizlerin dolduruşuna gelmiş ahmak Palikarya’yı yendik diye bu kadar sevindirik olunur mu? 
Haçlı ordularını Anadolu toprağına gömen benim kahraman ecdadım değil miydi?  Kosova’da, Varna’da, Niğbolu’da ve Mohaç’ta sayıca kendinden büyük birleşik Haçlı ordularını dize getirmedik mi? Türk Milletinin zavallı Yunanlıları yendi diye bu kadar alayiş nümayiş yapması, insanların tuhafına gitmiyor nedense…
Şimdi birkaç aklı evvel çıkıp diyebilir ki “Biz sadece Yunanlıları yenmedik, İtalyanları, Fransız ve İngilizleri de yendik. Bu büyük bir zaferdir”. O takdirde bazı tarihi gerçekleri anlatmak zarureti doğmuş demektir. Öncelikle şu gerçeği iyi bilelim.
1918 Mondros mütarekesinden sonra İtalyan ve İngilizlerle aramızda silahlı bir çatışma olmamıştır. Fransızlarla Urfa ve Maraş gibi yerlerde çatışmalar olmuş ise de Fransa devleti ile savaşa asla girmedik. Zaten 1920 yılında Ankara Anlaşması yapılarak gerginlik durumu dahi ortadan kaldırılmıştır.
Yunan Zaferi ile ilgili olarak bilmediğimiz en büyük gerçek ise Ethem Bey’in milis alayları ile Palikarya’yı perişan etmesidir. Fakat makam ve mevkilerinin elden gittiğini gören bazı askerler ordu içinde iç karışıklık çıkararak Yunanlıların kısa bir süre başarılı olmasını sağladılar. Eskişehir ve Kütahya savaşlarını işte bu komutanların siyasi menfaat ve hırsları yüzünden kaybettik. Tıpkı Balkan Savaşlarında olduğu gibi…