Kadına, kadınlığa dair düş kırıntıları biriktiriyorum avuçlarımda. Kozalısından çıkamayan kız çocuklarının geleceğine, umutlar törpülüyorum geçmişin geçmeyenlerinden. Vefa yüklü kadın; en yalnız gecelerinde gözü yaşlı yastığına koyduğunda başını, uğradığı şiddetin ağrı sızısı içinde, uyumaya zorlarken kendini, tek sığınağıdır tek tutanağı bir ayetin güvenine, sıcaklığına ruhunu teslim etmek.
" Allah Sabredenlerle Beraberdir"..
Ne büyük ne yüce bir ayettir o, ki, “Rabbim her an benimle”, sözünü tesbih eder gözyaşlarına kadının. Daha ne isterim ki der, Rabbinin anlayışının verdiği huzurla, yeniden doğar yeni şafaklara yeni zorluklara karşı kuşatırken varlığını. Ne iksirli bir ayettir, acıyı vefaya katık edebilenler için...
Çekimser hikayelerini, dillerden kulaklara düşmesin diye, paha biçilmez bir mücevher gibi taşırdı göğsünde kadın, hemde acının en kıymıklısıdır taşıdığı. Bazı hikayelerine kırgındır bazılarına barışık azda olsa. Sevdiği hikayesini, hatırlamaktan anımsamaktan hatta göğsünü gere gere anlatmaktan hiç bir zaman geri kalmazdı kimseye, bazen örnek olma niyeti, bazen muhabbet olsun diye...  ama tohumlarını çatlatamadığı nice köreltilmiş umutları, sırları vardır filizlendiremediği baharlarında...
Kendisi için yaşamanın ne demek olduğunu bilmez bizim buralarda kadın, hiç bir zaman bilmedi de...  nereden bilecekti ki, esaretin en çetrefillisini yaşarken savunmasız dünyasında. kendi için yaşamanın en doğal hak olduğunu, düşünme fırsatı bile olamamıştı belki.
Sorsanız ona göre kadın, ancak aciz bir kukladan ibaret olarak betimlenebilirdi kendi iç aleminde. Duyacağından konuşacağına, oturup kalkmasına giyim kuşamına kadar birilerince belirlenmişti geldiği dünyada. Öğrenmek okumak gibi fiiliyatlar itaat iplerini yöneten kişilerce belirlenirdi. Düşünmek, fikir üretmek tavsiyede bulunmak karar almak fikir danışılması gibi eylemlerde rol almamıştı hiç bir zaman... ona göre değildi belki. Onun için hayatının ilerleyen safhalarında fırsatlar çıksada önüne, öğrenilmiş çaresiz sendromu set çekerdi önüne..
Öyle görmüştü büyüklerinden öyle öğretilmişti. Vefanın gücünü, dualarıyla sevdiklerinin üzerine bir bir işlerdi, sabır heybesinde biriktirdiği günlerinde. Tek  tesellisiydi duaları, tek huzur kaynağıydı seccadesi... Uzun uzun Rabbiyle dertleştiği zamanlar  kelimelerin gözyaşlarını, söz yaşlarına bıraktığı nice geceler eşlik ederdi sıkıntılarına. Zira Rabbinden gayrı kimsenin anlamayacağına inandığı kederlerinin olduğuna inanırdı. Kaderi bir teslimiyete bürünerek teselli ederdi içinde bulunduğu durumları...
DÜNYA KADINLAR GÜNÜNE İHTİYACI YOK BİZDE KADININ
Bırakalım özel gün kutlamalarını da biraz daha gayret edelim kadınları anlamaya diye düşünüyorum. Ki, bilakis kutlama değil. Tarihe kadın vahşetinin kanıyla yazılmış gündür 8 mart.
Hem bizde her gün 8 mart!.