Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında şunları kaydetti;

Dün Kahramanmaraş'ta 6 Şubat depremlerinin birinci yıl dönümünde deprem şehitlerimizi fatihalarla yad ettik. Bir yılda deprem bölgesinde yapılan çalışmaların icmalini çıkartırken inşası tamamlanan konutların kura çekimi ve anahtar teslimi törenlerini gerçekleştirdik. 

Daha önceki günlerde de Hatay ve Gaziantep'te de aynı törenleri yapmıştık. Bugün de biraz sonra Harran Üniversitemizin spor salonunda Şanlıurfa'da inşası tamamlanan bin 1314 konutun kura çekimi ve anahtar teslimi törenine katılacağız. Allah'ın izniyle yıl sonuna kadar deprem bölgesinde 200 bin konutun teslimini tamamlayarak acil ihtiyaçları büyük ölçüde gidermiş olacağız.

Evliyalar şehri Şanlıurfa, huzurun, güvenin, kardeşliğin kıymetini çok iyi bilir. Hiç endişe etmeyin dimdik ayaktayız, ayakta olacağız. Tarih boyunca büyük medeniyetlerin merkezlerinden biri olarak insanlığa hizmet etmiş Urfa bölgesinin bizim kalbimizde ayrı bir yeri var. Bunun için demokrasi ve kalkınma atılımlarımızın en güzel örneklerini Şanlıurfa'mızda hayata geçirmeye özel önem verdik. Ülkemize kazandırdığımız eser ve hizmetlerden Şanlıurfa'nın hak ettiği payı almasını sağlayacak yatırımların bizzat takipçisi olduk. Bununla da kalmadık devlet yönetimi tecrübesi ile öne çıkan arkadaşlarımızı şehrimizde görevlendirerek çalışmaların eksiksiz ve süratle yürümesini temin ettik. Tabi Şanlıurfa gibi hem tarihi ve kültürel birikimi zengin. Hem insan kaynağı çeşitli. Hem gelişim potansiyeli yüksek bir şehri hayalleri ile buluşturmak öyle kolay olmuyor. Hep birlikte çok çalışmamız gerekiyor. 

Sadece çalışmak da yetmiyor, daha önemlisi birliğimizi, beraberliğimizi, kardeşliğimizi sıkı tutmamız, aramıza kimseyi sokmamamız, basiret ve feraseti elden bırakmamamız gerekiyor. Maddi ve manevi değerleri ile çok mübarek, çok bereketli olan bu şehir aynı zamanda içinde pek çok zorlukları da barındıran bir yapıya sahiptir. Sizler şahitsiniz biz sizlerin iradesine hürmetten asla taviz vermeden hem şehrin daha iyiye gitmesi için ne gerekiyorsa onu yapmaya gayret gösterdik. Devlet yatırımlarını planlarken de, kamu görevlilerini atarken de, parti teşkilatımızı oluştururken de, milletvekili ve belediye başkan adaylarımızı belirlerken de daima aynı anlayışla hareket ettik. 

Şanlıurfa'nın isminin arkasına saklanıp, Şanlıurfalıların iradesini istismar edip kendi ajandaları, kendi gündemleri, kendi bireysel hesapları peşinde koşanlardan asla olmadık. Hepimiz beşeriz, elbette eksiklerimiz, hatta hatalarımız çıkabilir. Ama ihlasımızı ve şehrimize kazandırdıklarımızı kimse inkar edemez. Şanlıurfa Büyükşehir Belediye Başkan Adayımızı da ilçelerimizin belediye başkan adaylarımızı da bu hüsnüniyetle belirledik. Pek çok aday adayı arasından en az kırgınlığa yol açacak, şehrimize en iyi hizmeti yapacak, Şanlıurfa'ya katkı verecek isimlerle 31 Mart'ta sizlerin huzuruna çıkmaya çalıştık.

Artık hepimize düşen görev, Cumhurbaşkanıyla, bakanlarıyla, teşkilatıyla el ele vererek önce adaylarımızın seçilmesini ardından da onlar vasıtasıyla şehrimize en güzel hizmetlerin getirilmesini sağlamaktır. Geçmişte bizimle birlikte yol yürüyüp de şimdi çeşitli gerekçelerle yolunu değiştirenlerin tercihleri kendilerini ilgilendirir. Herkes siyasetçi olabilir ama devletçi olamaz. Keşke her zaman her durumda ideal olanı elde edebilsek. Bu olmuyorsa bize düşen mümkün olanı değerlendirmektir. Dolayısıyla bizim bu tür tartışmalarla kaybedecek ne vaktimiz ne de boşa harcayacak enerjimiz vardır. Hep birlikte işimize bakacağız. Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya. Yüz üstü çok süründün ayağa kalk Sakarya dedik ya. Mesele yatırımlarla şehrimize eser kazandırmaksa insanımıza hizmet etmekse bu hususlarda üzerimize kimseyi tanımıyoruz. Ancak kimsenin bizi kendi kısır tartışmaları içine çekmesine de izin vermeyiz.

İsmail Fakirullah Hazretlerinin şu sözündeki hakikati aklımızdan çıkarmamalıyız; Beni anlamayan yakınım da olsa uzağımdır. Beni anlayan uzağım da olsa yakınımdır. Evet, bizi anlayanlarla mücadelemizi sürdüreceğiz. Hedefimiz 31 Mart'ta sandıkları patlatarak Şanlıurfa'yı büyükşehir ve ilçeleriyle Türkiye Yüzyılı'na hazırlamanın yollarını aramak, alt yapısını kurmak, adımlarını atmaktır. Buna var mıyız? Buna hazır mıyız? Allah'ın izniyle birazdan sizlerin huzuruna çıkartacağımız belediye başkan adaylarımızla bunu başaracağız. Bunun dışındaki her şey nezdimizde teferruattan ibarettir.  31 Mart'ta Türkiye Yüzyılı şehirleri için hazır mıyız? 31 Mart'ta Türkiye Yüzyılı şehirleri için kararlı mıyız? 31 Mart'ta Şanlıurfa'mızı Türkiye Yüzyılı hizmetleriyle taçlandırıyor muyuz? Bunun için seçim gününe kadar kapı kapı dolaşmaya var mıyız? Seçim akşamı Türkiye haritasını Cumhur İttifakı'nın renkleriyle boyamaya var mıyız? Kendimiz ve evlatlarımız için huzurlu, mutlu, müreffeh bir geleceğin kapılarını beraberce açmaya var mıyız? Büyük ve güçlü Türkiye vizyonumuza sıkı sıkıya sahip çıkmaya var mıyız? İşte bizim gönlümüzün sultanı Şanlıurfa budur. İşte Şanlıurfa'ya yakışan da budur. Rabbim hepinizden razı olsun.

Türkiye ne zaman önündeki fırsatları değerlendirerek gelişme, kalkınma, büyüme hızını artırsa hemen kirli senaryolar devreye giriyor. Geçtiğimiz 21 yılda buna defalarca şahit olduk. Hatırlarsanız 2011 seçimlerinin ardından 2023 hedeflerimizle büyük bir atılımı hayata geçirmiştik. Bu büyük hamlenin önü 2013 Gezi Olayları ile başlayıp farklı amaçlarla hala devam ettirilen bir dizi engelle kesilmeye çalışıldı. FETÖ ihanet çetesinin darbe girişimleri bu oyunun bir parçasıydı. PKK ve DHKP-C gibi terör örgütlerinin harekete geçirilmesi bu oyunun bir parçasıydı. Çukur terörü ile şehirlerimizin bizden kopartılmak istenmesi bunun bir parçasıydı. Bölgemizin karıştırılması için kurulan proje terör örgütü DEAŞ'ın üzerimize salınması bu oyunun bir parçasıydı. Sınırlarımız boyunca kurulmaya çalışılan teröristan bu oyunun bir parçasıydı. Komşularımızla ve kimi müttefiklerimizle yaşadığımız pek çok gerginlik de bu oyunun bir parçasıydı. Ekonomimizi çökertmek için yürütülen gizli açık operasyonlar bu oyunun bir parçasıydı. Hamdolsun milletimizle birlikte omuz omuza vererek tüm bu oyunları birer birer bozduk.

Önümüze çıkartılan her engeli aşarak daha çok çalışma ve biraz da gecikme pahasına hedeflerimize adım adım yürüdük. Tüm bu süreçte milletimiz cumhuriyet tarihinin en büyük sınamalarını alnının akıyla verirken maalesef siyaset kurumunun muhalefet tarafı kelimenin tam anlamıyla sınıfta kalmıştır. Hiç şüphesiz burada birinci derecede sorumluluk ana muhalefet sıfatıyla CHP'ye aittir. Bu partinin yöneticileri lafa gelince cumhuriyetin güya kurucu fırkası olmaktan dem vururlar. İşlerine geldikçe cumhuriyetimizin banisini istismar ederler. Kirli ittifaklarını gizlemek çin tek ayak üstünde 40 yalan söylerler. Ama gerçekte uzunca bir süredir ülkenin ve milletin düşmanı kim varsa onların değirmenine su taşımaktan, ekmeğine yağ sürmekten, beşinci kol operasyonlarına alet olmaktan geri durmazlar.

Ülkenin ortak çıkarlarından milli ortak hissiyatından kopmuş bir siyasetin ucunun nerelere kadar varabileceğini CHP yöneticileri örneğinde gördük yaşadık. Bu parti ülkemize yönelik bir toplumsal kaos operasyonu olan Gezi Olaylarına sahip çıktı. Bu parti FETÖ ihanet çetesinin montaj kasetlerini aylarca Meclis kürsüsüne taşıyarak darbe girişimine ortak oldu. Bu parti sınırlarımıza dayanan PKK/YPG terör örgütü mensuplarını yurt sever diye sahiplenerek cumhuriyetimizi hiçe saydı. Bu parti 15 Temmuz gecesi darbecilerin tanklarına alkış tutarak milli iradeye ihanet etti. Bu parti doğrudan ülkemizi hedef alan tüm emperyalist tuzaklara, küçük siyasi hesaplar uğruna payandalık yaptı. Velhasıl bu parti uzunca bir süredir yerli ve milli bir siyasi teşekkülün yapmaması gereken ne varsa hepsini yaptı, halen de yapıyor.

Epeyce bir vakittir CHP yönetimine hakim olan zihniyetin Türkiye'nin çıkarlarıyla, milletimizin değerleriyle, vatandaşlarımızın hayalleriyle hiçbir bağı kalmamıştır. Cumhuriyetimizin kurucusunun hatırına bu partiye oy veren, ülkesine ve milletine olan sevgisinden asla şüphe etmediğimiz insanlarımızı tenzih ediyorum. Aslında onlar da mevcut CHP yönetiminin mağdurudur. Hatta umutları çalınan olmaları dolayısıyla en büyük mağdur bu vatandaşlarımızdır. CHP, siyasi mihengini kaybetmiş böyle olduğu için de sürekli yörüngeden yörüngeye savrulup duran bir partiye dönüşmüştür.

Türkiye üzerinde hesabı olan herkesin kullanabileceği bir aparat haline gelen CHP'nin bu içler acısı durumu İstanbul'daki son terör saldırısıyla bir kez daha ortaya çıkmıştır. Bu saldırıyı yapan teröristlerin ve onlara emir verenlerin en büyük siyasi hamisi genel başkanı başta olmak üzere CHP yöneticileridir. Özgür efendi bu örgütün cezaevindeki elebaşına genel başkan seçildiği yerden bizzat selam gönderdi. CHP yöneticilerinden bazılarının eylemi yapan teröristleri savunmak için meclise verdikleri soru önergeleri dahi var. CHP güdümündeki medya kuruluşlarının terör örgütlerinin bültenine dönen içler acısı halini saymıyorum.

Biliyorsunuz bu parti uzunca bir süredir PKK'nın siyasi uzantılarıyla yoldaşlık yapıyor. Al gülüm ver gülüm kirli pazarlıklarla. İktidara gelebileceklerini, üç beş oy daha fazla alabileceklerini zannediyorlar. Halbuki terör örgütleri de onların iç ve dış uzantıları da CHP'yi emellerine ulaşmak için bir koçbaşı olarak kullanmaktadır. Siyasette rotasını kaybetmiş olan CHP üzülerek görüyoruz ki, Türkiye'ye dair hesabı olan tüm odakların oyuncağı haline gelmiştir. Tabi burada asıl suç siyasi kariyerleri uğruna kendini kullandırtan CHP yönetimidir. Sabık genel başkanları yıllarca bu şekilde davranarak netice elde edeceğini sandı ama tam 13 defa sandıkta milletten kırmızı kart gördü.

Şimdi dört duvar arasında kendince siyasetçilik oynuyor. Bu partinin mevcut genel başkanı da aynı yanlış istikamette ilerliyor. CHP'nin girdiği bu yolun ne kendisi için, ne demokrasimiz için, ne ülkemiz için hayırlı olmadığı ortadadır. Gerçi CHP şu anda kendi bünyesinde adeta bir iç savaş yaşıyor. Eskisinin bir taraftan, yenisinin bir taraftan, başkalarının öteki taraftan birbirine kılıç salladığı bu iç savaşın ne zaman biteceğini kimse bilmiyor. Bizim temennimiz bu sürecin sonunda CHP'nin kendi seçmenini dahi utandıran mevcut halinden kurtularak Türkiye'ye ve Türk demokrasisine yakışır bir muhalefet partisine dönüşmesidir. Türkiye Yüzyılı'nın en büyük kazanımı bu kısır ve kullanışlı muhalefet zihniyetinden kurtulmamız olacaktır. 

Cumhur İttifakı yerli ve milli zeminde yürüttüğü mücadele ile bu konuda ülkemiz siyasi birikimine çok önemli katkılar sağlıyor.