Sayın Cumhurbaşkanımıza, Başbakanımıza, Aile Bakanımıza ve tüm yetkili kurum ve şahıslara buradan en kalbi temennilerimle sesleniyorum. Biliyorum belki sesim yüzbinlerce insanın içinden sinek vızıltısı gibi geçecek, belki gerekli mecralara hiç bir şekilde iletilmeyecek ama Rabbim şahit olsun İnşAllah, bu bizim insanlık vazifemizdir. Ricama gelince, her tür ilişkilerin alelade yaşandığı evlilik kurumunu basitleştiren tv programları, reklamların, dizilerin vb sunumları, internet üzerinden de olmak şartıyla ya hepten kaldırılması veya dini referans alarak toplum ahlakına uygun yapımlar gerçekleştirilmesi adına bir düzenleme olmasını yüksek makam ve yetkinize dayanarak talep ve rica ediyorum… Çünkü ahlaki yapıyı temelden sarsan her eylemsi düşünce, oluş ve olgu zulmün asıl malzemeleridir. Her geçen gün çocuklarımızın tecavüze vahşete uğradığı bu sistematik düzen devam ettikçe, maalesef vahşetin boyutunun kat be kat artacağı günlere gebeyiz!. Tek çözüm İslam’da evet Rabbimizin de buyurduğu gibi; “Ey akıl sahipleri! Kısasta sizin için hayat vardır. Umulur ki, korunursunuz.” Bakara/ 179. Kısasta hayat var amenna. Lâkin, kısasa sebebiyet veren dahi teşvik edici olguların hiç mi suçu yok!? Yanlış algılanmasın bu tür suçlarda idama karşı elbet değilim. Sadece idamın kesin çözüm olmayacağından yanayım.. Çünkü her sonuç sebebinin eseridir!. Çocukların gözüne soka soka bir hatayı yaparken onlar yaptığında cezalandırmamız ne kadar adil olabilir? Modeli değişmeyen rolün getirisi kendini misliyle geçmesi kaçınılmazdır. Bir Afrika atasözü der ki; “Aslanlar kendi hikayelerini yazmadıkça, avcıların hikayelerini dinlemek zorundayız.” İlla bir siyasi yarış, bir politik çatışma, çıkar mı olması gerekiyor?. İlla bir maç taraftarlığı, bir makam yarışı, yahut şahsi çıkar uğruna toplumsal kutuplaşmalar mı gerekiyor ki, bu ülke kendi hikayesini yazsın ve düzeni reddetmek için ayaklansın… Ayaklansın dedim evet, lâkin önce toplumu temelden sarsan ahlaki olguların düzenlenmesi adına olmalı değil mi bu ayaklanma?. Sesimizi daha gür çıkartmalıyız daha fazla ağlamamak için. Mahremiyetin ayaklar altında ezilişini izlemeye sessiz kalmamalıyız artık. Bir çocuk yetiştirmek nasıl ki bir nesil yetiştirmekse;. Bir çocuğun adaptan, ahlaktan ve mahremiyetten mahrum yetişmesi bir nesli katletmez mi? Henüz hayatı yeni yeni algılayan iyiyi kötüden zararlıyı faydalıdan ayırt edemeyen, tertemiz bellekleriyle çocuklarımıza cazip sunulan medyadan başlayarak kapitalist düzenin dayattığı tuzaklardan, yaşamayı, mutluluğu, modern hayatın gerekçesi gibi sunan hayat şaşasından, arındırılmanın ve sadeleştirilmesinin toplumu temelden tedavi edeceğine inananlardanım. Teknolojiye dur diyemeyiz lâkin onu bir takım toplumsal ahlak kuralları çerçevesinde zararlı oluşumlardan hele de kadını cinsel obje olarak algılatan her türlü programlardan eğitim ve hukuk sistemince soyutlayabiliriz. Şunu da kabul etmeliyiz ki, medyada cinsel uyarıcı ahlak dışı ve benzeri yapımlara ceza gelmesini kabul etmeyen bir kesim olursa ki, vahşetin sonuçlarından da rahatsız olmayanlardır.. Neden zulme sessiziz, umarsızız böyle. Yoksa bize dokunmayan yılanın mı yandaşlarıyız?!!!. Güvenmemeliyiz o yılana ki, vakti geldiğinde sokacağı ilk kişi ona en çok güvenen olacaktır.. Onu bunu bilmem ama galiba bir gün, helâkımıza sebep, en çokta zulme sessizliğimiz olacak !. Sahi artık sözün bittiği yerleri tedbirin alma zamanı gelmedi mi?! “Allah, zulmeden bir topluluğa hidayet vermez.” Tevbe/109. Bizler de zulmeden toplumun birer öncüleri değil miyiz? Sinema filmi izler gibi uzaktan takip eden bir kaç gün yazıp çizen ah vah edip lanet savuran. Allah’tan baş sağlığı sabır dileyerek bir süreliğine vicdani yas tutan. Beklenti ve isteklerimizi fiili dualarımızı eyleme taşımayan maalesef ki, bu sessizliğimizdir zulme ortaklığımız!. Şimdi neden sokaklar, caddeler bomboş. Hunharca katlediliyorken çocuklar, neden bu şehirler vahşete suspus?!. Yıkılıyor masumiyeti ömrün! Ölürken çocuklar gün be gün! Oy ben neyleyim! Neyleyim meleğim oy! Uzanıversin masumiyetin gövdesi bir cami avlusuna. Yıkansın şadırvanında cehaletin çirkin yüzü. Arınıversin musallasında sessizliğin biçtiği zulüm. Bir ay doğsun hüznünden kan ağlayan zamana Allah’ım aşkının masumiyeti yer yer yok olmakta. Oy ben neyleyim! Neyleyim meleklerim oy!. Yavrusu katledilmiş bir anne yüreği ciğerim! ölümün ustura keskinliğine meskendir bu zulüm Zalimin can pazarında sergilenirken gerçeğin görünen yüzü oy ben neyleyim Neyleyim bebelerim oy Teslimiyetine bin tevekkeltu ile Rahmetine muktediriz Ya Rabbb İhtiyacımız var zalimin kıyametine Sessizliğimizdir en yakıcı hissemiz Bizi de ıslah et rahmetinle Uçarken can kafesinden vicdanın kör kanatları Yara alıyor günbe gün merhametin can damarı Ya bizi de al Rahmetinle, Ya yaşasın umut bahçelerinde çocuklar, Ya hiç doğmasın bu düzene çocuklar, Bitsin, yitsin ya da bu dünya hezimeti!. Ya İlahi, Ya Rahman, bir kıyamet Emrine bakar!