Bunu hep dedim, dedik. “Dinler arası diyalog olmaz” diye. Önce sormak lazım; Hangi dinler diye…
Allah Al-i İmran 19. ayette; “Allah katında hak din İslam’dır” dedikten sonra hiç uzatmaya gerek kalmadan meselenin kapanması lazımdı oysaki.
Bu dinler arası diyalog düşüncesiyle, hak olan İslam ile batıl olan dinler karıştırılarak yeni bir din olgusu oluşturulmaya çalışıldı yıllarca. Ve buna inanan, ısrarla savunan milyonlarca insan çıktı ortaya…
Bu insanlar diyalog düşüncesini hoş karşılamak bir yana, Al-i İmran suresindeki ayete ters düştüklerinin bile hiç farkına varmadılar. İşte burada tümüyle Kur’andan uzak kalan ve sadece hocasının dediğini uygulayan insan profillerini görüyoruz.
Haşa, Allah İslam’ı eksik gönderdi de kalan kısımları batıl olan, değiştirilmiş diğer dinler! ile mi tamamlayacaktık? Bu nasıl bir cehalettir?
Peygamberimize Mekkeli müşrikler; “Ya Muhammed söylediklerin güzel şeyler. Ama biz senin dediklerini yaparsak Kureyş aç kalır. (Onlar için zekât, yetimi kollama, köleleri azat etme düşüncesi elbette aç kalmakla eş değerdi) O nedenle gel sen biraz bizim dinimize uy, biraz da biz senin dinine uyarız. Ne ala geçinir gideriz” dediklerinde Peygamberimiz; “Sağ elime güneşi, sol elime de ayı verseniz ben bu davadan vazgeçmem” demişti ve Kafirun suresinde de; “Sizin dininiz size, benim dinim bana” ayetiyle Allah diğer uydurulmuş dinlerden beri durulması gerektiğini bildirmişti. 
Eğer diğer batıl dinlerle irtibat halinde olunması gerekseydi bunu ilk önce Peygamberimiz yapardı. O ise onlardan yolunu ilk başta ayırmıştır.
Peki şimdi bu diyalog da nerden çıktı derseniz. Bu tümüyle İslam’ın içini boşaltmak ve Hıristiyanlığı, Yahudiliği hatta uzak doğunun mistik inançlarını İslam’a empoze etmek için planlanmış bir projedir. 
İnsanlar arası diyalog olur da, peki dinleri neden karıştırıp asıl olan İslam’ı bozulmuş bir çorbanın içine katma gereği duydu bu insanlar? 
Tıpkı Endülüs’te olduğu gibi, Müslüman ülkeleri önce İslam’i kurallardan uzaklaştırıp, her dine, görüşe ılımlı hale getirip; “Bakın efendim hem onlarda namaz, abdest, zekât da yok. Onların ki daha kolay sanki! Ne olacak o dine uysak, hem hocalarımızda bu dinleri hep hoş karşılıyor. Vardır bir bildikleri!” diye düşünen insanlar topluluğu oluşturmaktı bu diyalog safsatasının amacı. 
Bu algı oluşturulduktan sonra önce insanın imanını çalmak ve sonra da vatanını çalmak her zaman için çok kolay olmuştur.  
Koca İslam devleti Endülüs nasıl yıkıldı sanıyorsunuz? Şimdi o büyük yarım ada İspanya neden Hıristiyan sanıyorsunuz? 
İmanı gidenin, ne kutsal değerleri, ne namusu, ne de vatanı kalır.
“Yok, efendim, biz onlara İslam’ı anlatacağız ve onları Müslüman yapacağız” dediler yıllarca. Bilgi ve teknoloji çağında dünyanın her yerinden bir tıkla İslam’ı öğrenmenin en kolay olduğu yüzyıldayız. İsteyen zaten araştırıp İslam ile şereflenir.  
Ama sen Hıristiyanlara ve Yahudilere İslam’ı anlatacağım maskesi altında bozulmuş dinlerin öğretilerini Müslümanlara çaktırmadan verirsen Allah buna razı olmaz. Ve işte kurduğun o düzen bir gecede yerle bir olur. 
Her şey Kur’an çerçevesinden çıktığı zaman, tıpkı raydan çıkmış bir trenin felaketi gibi olur. Bozulur ve tamiri zordur. 
Velhasıl kelam; “Dinler arası diyalog” İslam’a verilebilecek en büyük zarardır.