Mal, mülk, zevk, keyif için yaşayanlar malı, parası oldumu çok sevinir, bunlar olmazsa çok üzülür, bunu elde etmek için elinden geleni yapar; helâli haramı düşünüp önemsemez, önemsediği tek şey paradır. “Para gelsin de nasıl gelirse gelsin” der. 
“Bunlara kul olanlar helâk oldu” buyuruyor. Peygamberimiz (s.a.s.) İnsanı helâke, perişanlığa götüren şeylerden sakınmalıyız. Mala, mülke, servete, nefse değil; Allah’a kul olmalı ve gereği ne ise yapmalıyız. Dünya ve âhirette huzur ve mutluluk ancak Allah’a iyi kul olmaya çalışmakla mümkündür. Mü’min kişinin ölçüsü bellidir; Kur’an ve sünnettir ve o, bunlara göre hareket eder. Çünkü imtihanı kazanmaya çalışmaktadır. Ölçüsü Kur’an ve sünnet olmayan kişilerin ölçüsü hevâ ve hevestir. Ayrıca hevâ ve hevesleri peşinde gidenleri, bâtıl yolda olanları ölçü alır, örnek alır. “Onlar şöyle yaptı, ben de yapayım” diyerek şeytanın ve dostlarının yolundan gider. Tâbiî ki, bu bâtıl yol onu cehenneme götürür. Bir hadiste Müstevrid b. Şeddad (r.a.)’dan rivâyete göre Rasûlullah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur:  Âhirete nazaran dünyanın değeri, ancak sizden birinizin parmağını denize daldırmasına benzer. Parmağı ile denizden aldığı suyu göz önüne getirsin.” (Müslim, Cennet 55) Bu hadisten de anlaşıldığı gibi Peygamberimiz dünya hayatının âhiret hayatı yanında ne kadar az, ne kadar değersiz olduğunu vurguluyor.
 Bazıları, sanki dünya hayatından başka yaşam yokmuş gibi, dünya yaşamına kendisini kaptırarak zevkler, keyifler içinde yaşamına devam eder.  Geçici, fâni dünyanın câzibesine aldanıp Allah’a kulluğu terkederler.  Bu nedenle dünya malına, mülküne ve zenginliğine Allah’ı unutturacak derecede düşkünlük göstermemek ve bunlara bağlanıp kalmamak, âhireti bir an bile akıldan çıkarmamak gerekir. “Şüphesiz iman edip, sâlih amellerde bulunanlara (güzel davranış sergileyenlere) gelince; onlar için altından ırmaklar akan cennetler vardır. İşte büyük ‘kurtuluş ve mutluluk’ budur.”(Büruc, 85/11) Ne mutlu iman, ibadet ve güzel ağlaka önem verenlere!