Gözlerinden kan akıyor anne, yürek damarım çatlamış çok mu ?
Kan akan yüzünün farkında değil, acısını unutmuş, kendinde değil. Daha küçük. Küçücük...
Bilmem hangi anaokuluna, bilmem hangi servisle, bilmem ne marka spor ayakkabılarıyla gitmesi gereken yaşta, kanla tanışan Suriyeli çocuk.
Dünyanın pislik yüzüyle o kadar ufakken tanıştın. Suçun belki Suriye’de doğmak, belki Müslüman bir aileden dünyaya gelmek mi ? 
Suçun ne ki çocuk ? 
Sorgulayabilsen de sorsan ne cevap verecek kirlenmiş insanlık sana ? Yüreğimin damarı çatladı çocuk. Senin yüzünden aşağı akan kan, benim yüreğimden ciğerime akıyor, içimi sızlatıyor, sadece lanet okuyorum. Sadece lanet okumak ve çözüm bulamamak insanlığımı masaya yatırtıyor. Kendime de verecek cevabım yok çocuk. Kendi içimde beni eziyorsun,  kan akan bakışınla çocuk. Ben utanıyorum sen böyleyken insanım demeye, ben utanıyorum adaletten, demokrasiden, özgürlükten bahsetmeye çocuk
Özgürlük mü varmış ? Senin yüzünden akan kanı kim nereye oturtur ki ? Adı ne konulur ki ? Savaş mı? Sömürge mi ? Çocuk olman mı suçun ? 
Biz bu kadar insanız çocuk. Bizi affet. İlk gün duyar, üzülür, ne yapabiliriz ki deriz, gözlerimizi kapatır, kulaklarımızı tıkarız, biraz vicdanlımız o anlarda hüzünlenir, masa başında, klavye kahramanlığı ile sözde kınar, hayatımıza aynı devam ederiz. Yüzündeki kanı akıtan dünyaya inat, hadi bizde silelim demeye bile üşenir, duygusuzlaşırız.
Lafa geldi mi mangalda kül bırakmayız, herkes kendini bir şey sanır. Kimi iş adamı, kimi gazeteci, kimi bilmem ne başkanı, kimi bilmem ne müdürü, kimi bilmem ne akademisyeni ilan eder kendini. Biz insan olmanın, insanlığın gereğini yaptık mı ki, başka bir şey olmayı başaralım çocuk?
Biz aslında koca bir sıfırmışız çocuk. Sen kendi kendine kan akan yüzünü, koltuğa temizlerken hadi oradan diyorum en iyisinin statüsüne, hadi oradan vicdanınıza, merhametinize, insanlığınıza diyorum.
Biliyor musun o kadar pis ki dünya çocuk, senin yüzünden, gözünden kan akıtan kafa tasını açık açık yazmak, çizmek, kahır okumak bile yasak çocuk. 
Gözlerinde, sessiz, ağlamadan, donuk bakışlarında “sabrediyorum, hepinizden hesap soracağım gün gelecek”,  diyen ifaden var çocuk. O gün ki hesabın bugün yüzünden akan acıtan defalarca ağır ve büyük acı içinde olacak biliyorum çocuk. Sana bunu yapan ve yaşatanlar katıyla fazlasını yaşayacak ya biz ? Bizden de davacı olma çocuk. Bize de hesap sorma ne olur ? Günah keçisi birilerini bulup kaçmak değil belki ama sana burada vereceğimiz yanıt yokken, biz sana ahir dünyada, mahkemelerin en büyüğü kurulunca, hakimin kendisinin şahit olduğu o yerde ne deriz çocuk. 
Senin yüzündeki kırmızılık kandan çocuk, bizim yüzümüz utancımızdan kızarık.
Senin yüzün suyla yıkansa, pansuman edilse düzelir belki, insanlığın yüzünü neyle yıkarsak yıkayalım, kızarıklığı, pisliği gitmez çocuk.
Bizi affet Suriyeli çocuk, senin gözünden kan geldi. Benim yüreğimin damarı çatladı, aman bana ne ki, kendi derdimizi bitirdik onlar mı kaldı diyen, sen aynaya bakıp insanım diyebiliyorsan, vicdanını yoklaman lazım, Suriyeli çocuk kan kaybediyor belki, sen kaybolmuş insanlığını ara. Belki bulursun.
İnsanlık senin yanında ezilsin çocuk. Sen dik, sabırlı dur çocuk, elini koltuğa temizle.
Bedenin de, kanında, sisteminde, gücünde , insanlığın da sahibi olan, senin hesabını en ağırından soracak.
Ama sen tek bizi affet, bizi bağışla çocuk.................