TBMM Başkanı İsmail Kahraman, FETÖ'nün darbe girişiminin önlenmesinin birinci yılında o gece Meclis çatısı altında yaşananları ve sonrasını AA'ya verdiği özel röportajda anlattı. 

FETÖ'nün bir büyük terör örgütü olduğunu, toplumu kandırdığını ve yanlış istikamete götürdüğünü, bunun da darbe girişimi ile herkes tarafından son derece net bir şekilde görüldüğünü ifade eden Kahraman, örgütün bir kukla olduğunu, 35 yıldan fazla bir süre hazırlıklarını yaptığı hain bir girişimi 15 Temmuz gecesi sergilemeye yeltendiğini söyledi.

Darbe girişiminin önlenmesinin demokrasinin toplumca özümsendiğinin en güzel göstergesi olduğunun altını çizen Kahraman, tüm farklı görüşlerin "Darbeye hayır, demokrasiye evet" anlayışı altında birleştiğine işaret etti.

Kahraman, 15 Temmuz gecesi evinde F16'ların alçak uçuşu ile bir hareketlilik olduğunu fark ettiğini dile getirerek, televizyonda 15 Temmuz Şehitler Köprüsü üzerinde tanklar olduğunu gördüğünde ise "eyvah" dediğini ve geçmişteki darbeleri hatırladığını anlattı.

Darbe girişimi sırasında yanında olan kızı Emine Kahraman'a, abdestini alıp Meclis'e gideceğini ve TBMM'yi her koşulda açık tutacağını söylediğini aktaran Kahraman, kızının da kendisiyle gelmek istediğini söyledi.

Dört partiye Genel Kurulu açacağını duyurduğunu bildiren Kahraman, milletvekillerinin de Meclis'e gelerek ilk başta yedi olan sayının hızla arttığını, tüm partilerin TBMM'ye sahip çıkmak üzere Genel Kurula geldiklerini belirtti.

Genel Kurulda başkanlık divanındaki katip üyeliklere partilerin grup başkanvekillerinin oturması ricasında bulunduğunu söyleyen Kahraman, AK Parti'den Mehmet Muş, CHP'den Özgür Özel ve MHP'den Erkan Akçay'ın divanda yer aldıklarını aktardı.

"Ben geminin kaptanıyım. Kaptanlar gemiyi terk etmez"
Hiçbir yerden talep olmadan Meclisi topladığını, ilk konuşmayı yaparak demokrasiye her ne pahasına olursa olsun sahip çıkacaklarını tüm dünyaya duyurduğunu vurgulayan Kahraman, "Darbeler, karşı durduğunuzda önlenir. Ben geminin kaptanıyım. Kaptanlar gemiyi terk etmez, fareler terk eder." diye konuştu.

O gece Meclis'teki bütün milletvekillerinin darbeye karşı bir birliktelik içinde olduğuna dikkati çeken Kahraman, şöyle devam etti:

"Grup başkanvekillerine divana gelmelerini rica ettim, geldiler. CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel Bey'in üzerinde ceketi yoktu. İdare Amirimiz AK Parti Ankara Milletvekili Ahmet Gündoğdu, 'Özgür Bey birazdan yayınlar başlar, divanda ceketsiz oturmak olmaz. Sana ceketimi vereyim.' dedi. Ahmet Bey ceketini Özgür Bey'e verdi. Özgür Bey giyerken, 'Kadere bak. Kaderde milli görüş ceketi de giymek varmış.' dedi. O gece Meclis'te hiçbir parti, görüş, rozet yoktu. Tek bir rozet vardı; o da ay ve yıldız. Hep birlikte darbeye karşıydık. Hep birlikte, biz burada şehit olacağız veya bu darbe önlenecek diyorduk. Herkes kürsüye geliyor, görüşlerini anlatıyordu. Çok güzel bir birliktelikti. O gece sabahladık."

"Asker indirmek ve içeri girmek istediler"
İsmail Kahraman, F16'ların uçuşları sırasında bombalamanın gerçekleşebileceğini tahmin ettiklerini dile getirerek, böyle bir durum karşısında nerelere mevzilenilebileceğini belirlediklerini anlattı.

Meclis Başkanı Kahraman, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Her şeyi göze aldık. Bir çatışma olacak ve ruhumuzu teslim edeceğiz, şehit olacağız. Bu duygu herkeste vardı. Üç bomba atıldı; ön bahçe, arka bahçe ve başbakanlık ofisinin olduğu yere. 14 polisimiz yaralandı. Birden bire uçak geldi de bomba attı değil. Sürekli uçaklar, helikopterler üzerimizde uçtu. Meclis'in Çankaya kapısına helikopterden asker indirmek ve içeri girmek istediler. Aşağıdan Meclisteki polislerimiz helikopterlere ateş etti. Karşı ateşi görünce helikopter kimseyi indiremeden gitti. Dikmen kapısını da almak istiyorlardı. Ama polisimizin karşı koyması başarılı oldu."

Genel Kurulda kürsüden konuşma yaptığı sırada Meclisin bombaların hedefi olduğunun altını çizen Kahraman, ardından tüm partilerin Meclis'i terk etmeme, ancak sığına inme kararı aldığını söyledi.

"Toplumu hazırlamak istediler"
Sığınakta partilerin katılımıyla ortak bir bildirinin kaleme alındığını dile getiren Kahraman, uzun bir sürenin ardından tekrar yukarı çıktıklarını belirtti.

Kahraman, şunları anlattı:

"Darbenin önlenmesi, toplumun topyekun demokrasiyi özümsemesinin neticesidir. Bu işte en önde yer alan kişi, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'dır. Halkı meydanlara davet etmesi ve meydanların dolması, toplumun darbeyi reddetmesi, parti farkı olmadan bir araya gelmesi darbeyi durdurdu. Toplumu kendine kabul ettirmeyen hiçbir hareket muvaffak olamaz. Toplumu hazırlamak istediler. Ama 60'daki, 80'deki gibi bir hazırlık yapamadılar. Darbe girişimini erkene almak zorunda kaldılar. Çünkü Genelkurmay Başkanımız bütün askeri birliklere hiçbir vasıtanın çıkmayacağına dair emir gönderdi. 'Biz deşifre olduk, hemen harekete geçelim.' dediler. Allah'tan herkes ayaktayken oldu. Cumhurbaşkanımız da Başbakanımız da ben de birbirimizden habersiz, koordineli değil, ne yapacağımızı söyleyerek değil ama 'görevimiz budur' şuuru ile hepimiz vazifemizi yaptık."

Kahraman, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın darbeye karşı millete yaptığı davete vatandaşın itimatla sahip çıkışı ve aynı havanın Yenikapı'da devam ettirilmesinin önemine dikkati çekti.

Türkiye'nin birlik ve beraberlik duygusuna hep ihtiyacı olduğunu vurgulayan Kahraman, dünyanın kavga eden bir Türkiye istediğini söyledi. Kahraman, "Sadece Türkiye bir badireye sürüklenmiyordu. Kültür coğrafyamız ve çevremizde aynı istikamette felaketle karşı karşıyaydı." diye konuştu.

"Çarpışacağız. Teslim olmak yok. Kabul etmiyoruz"
Darbecilerin, Meclise girmesi durumuna karşı, koruma müdürü ile sığınakta üç mevzi seçtiklerini aktaran Kahraman, "Tek giriş var. İlk mevzi, ikinci mevzi, üçüncü mevzi. Onun arkası zaten duvar. Çarpışacağız. Teslim olmak yok. Kabul etmiyoruz." dedi.

Türkiye'nin hukuk devletin olduğunu ve gönül coğrafyasının Türkiye'den önderlik beklediğini dile getiren Kahraman, darbe girişimi başarılı olsaydı neler olabileceğini herkesin çok iyi düşünmesi gerektiğini vurguladı.

"O gece bütün hanım milletvekilleri sanki Seyit Onbaşı gibiydiler"
FETÖ'nün darbe girişiminin yaşandığı 15 Temmuz gecesi Meclis'teki kadın milletvekillerinin cesaretlerinin hayranlık uyandırdığını vurgulayan Kahraman, kadınların büyük bir yürek taşıdığına şahitlik ettiğini söyledi.

Kahraman, "Kadınlarda öyle bir yürek var ki... Bennur Hanım (AK Parti Bursa Milletvekili Bennur Karaburun), engeli var. Bir görseniz ondaki celadeti. Sema Kırcı (AK Parti Balıkesir Milletvekili); 19 yaşında bir oğlu var ve isyanı televizyonda görmüş. Oğluna 'Oğlum abdest alıp ikişer rekat namaz kılalım, şehit olmaya gidiyoruz' demiş ve almış çocuğunu buraya gelmiş. O gece bütün hanım milletvekilleri sanki Çanakkale'de süngü takmış ya da mermiyi taşıyıp namluya sürmüş Seyit Onbaşı gibiydiler. Parti farkı yok. Öyle bir kaynaşma oldu ki çok hoş bir şeydi. Milli bütünlüğü gördüm, hanımlardaki cesareti gördüm. Ölümü falan düşünmüyorsunuz." diye konuştu.

"OHAL Türkiye'ye ait bir hukuk değil, evrensel hukuk"
Kahraman, darbe sonrası gelişmelere de işaret ederek, OHAL'in bir gereklilik olduğunun altını çizdi. 

OHAL'in, uluslararası hukukun da kabul ettiği bir tedbir olduğuna dikkati çeken Kahraman, şu değerlendirmede bulundu:

"Siz refleks olarak kendinizi koruyacaksınız. OHAL Türkiye'ye ait bir hukuk değil, evrensel hukukun bir gereğidir. Fransa bunu ilan etti, Almanya ilan etti. Bu tabii bir şeydir. Tehlike geçmiş olmadığına göre devam etmiş olması normaldir. Bizim mevzuatımıza göre OHAL'e ait kararnameler Mecliste görüşülmesi lazım. Meclis bunu görüşüyor ve görüştü. Görüşülmeyenler sıraya girdi, görüşülecek. Tedbir almak zorundasınız. Diğer prosedüre tabi kıldığınızda geç kalırsınız, dizinizi döversiniz o zaman, bu tedbirler alınacak. Anayasa Mahkemesinin görüşü de bu istikamettedir, hukuk da bu istikamettedir. Benim görüşüm de bu."