Özel Haber/Ali Can Tiryaki
Başbakanlık Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü (BYEGM)’nin “Basın Mensupları için Göç Terminolojisi ve Mülteci Konularında Bilgi ve Farkındalık Arttırma” projesi kapsamında, basın mensuplarına yönelik bilgilendirme ve farkındalık semineri verilmeye başlandı. 

Sığınmacılar ve Göçmenlerle Dayanışma Derneği (SGDD-ASAM) organizasyonuyla düzenlenen etkinlikte, UNICEF, BM, İçişleri Bakanlığı ve T.C. Başbakanlık Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü yetkilileri göç ve mültecilik konularında önemli bilgileri ve istatistikleri basın mensuplarıyla paylaştı. Türkiye’de vatandaşların mülteci algısı üzerine en büyük etkiyi, yazılı ve görsel basının oluşturduğu düşüncesinden hareketle 700’den fazla basın mensubuna göç ve mültecilik konuları hakkında eğitim verilecek. Seminerde medyadaki mülteci algısına dikkat çekildi. Özellikle nefret söylemi ve ırkçılık konusunda doğru terminoloji kullanımının yanı sıra, doğru haber yapımınında önemi anlatıldı.

”Medyadaki nefret söylemleri”


• Suriyeliler geldi, kiralar 3 kat arttı (NTV-2 Ağustos 2012)

* Mersin’de Suriyeliler iş yeri açtı, 3 ayda bin 250 esnafa kepenk kapattı (Hürriyet-11 Mayıs)
* Suriyeli üniversite öğrencisi olmak varmış / 400 bin öğretmen atama beklerken Suriyeliler atandı (Sözcü-18 Aralık 2015/3 Ocak 2016)
* İşsizlik artışında Suriyeliler etkili oldu (Reuters-15 Aralık 2015)
* Ege’ye turist değil mülteciler akın etti (Cumhuriyet-14 Ağustos-2015)



“Türkiye dünyaya örnek”


Muhacirler konusunda Türkiye'nin dünyaya örnek olmasına rağmen dünya basınından beklenen ilgi görmediğini söyleyen Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürü Mehmet Akarca, 'Türkiye mülteciler konusunda dünya çapında en büyük desteği verdi. Ancak gösterdiği çabalara rağmen hak ettiği yeri görmedi' dedi. 

“Sömürgecilik yıkım getiriyor”

Batılı ülkelerin enerji kaynakları için savaşlara ve yıkımlara neden olmasından dolayı insaların ülkelerini terk etmek zorunda kaldığını belirten Akarca “Batılı ülkeler enerji kaynaklarını kontrol etme gayreti içine giriyorlar. Bu da, savaşlara, yıkımlara ve insanların göç etmek zorunda kalmasına neden oluyor.” dedi. 

“Biz misafirperver bir ülkeyiz”

Geçmişten günümüze kadar Türk milletinin mazlumlara yardım ettiğini ifade eden Akarca “Biz sadece son zamanlarda değil Osmanlı Devleti’nden bu yana misafirperverliğimizi ön plana çıkarmışız. Anadolu’ya sığınmak isteyenlere ya da mazlumlara kucağımızı sonuna kadar açmışız. Hatta yüreğimizi de açmışız. Hitler’in zulmünden kaçan Yahudiler Türkiye’ye sığınmışlar. Doğu Türkistan’dan Türkiye’ye gelip sığınanlar, Bulgaristan’da asimilasyon politikası uygulanırken kaçıp gelen Türkler ülkemize iltica etti. Saddam Hüseyin Halepçe’de kimyasal katliam uygularken yaklaşık 500 bin Kürt, Türkmen, Arap bizlere sığındı.” dedi. 

Kimse evini terk etmek istemez!


3 milyon 250 bin Suriyeli’nin Türkiye’ye gelirken yaşadıkları zorluklara değinen Akarca “Bir insanın evini, yurdunu terk etmesi çok zor. Gözyaşları, bir yandan da ölüm korkusu var. ‘Türkiye onlar için ne yapıyor?’ Eğitim veriyoruz, sağlık sorunlarını gideriyoruz, barınma, yiyecek, içecek ve ibadet ihtiyaçlarını karşılıyoruz. Biz bununla ve bu özelliklerimizle övünmeliyiz. Çok mutlu olmalıyız. Dünyada hiçbir ülke bunu yapamıyor.” 

“ABD yerle bir olurdu”

Türkiye sınırlarını tel örgü ile kapatsaydı bugün Avrupa ekonomisi yerle bir olurdu
diyen Akarca “ABD dahi böyle bir sorunla baş başa kalsaydı bocalardı… Bunun üzerine PKK, IŞİD, FETÖ gibi örgütler de ABD’nin başına gelseydi yerle bir olurdu. Biz olmadık. Çünkü toplum olarak büyük bir dayanışma içindeyiz. Liderlerimize daha çok güveniyoruz. 15 Temmuz darbe kalkışmasını başka bir ülkenin bu şekilde atlatılmasını hiç mümkün görmüyorum.” diyerek sözlerini tamamladı. 



“Dakikada 20 kişi ülkesini terk etmek zorunda kalıyor”


Seminerin diğer konuşmacılarından SGDD Genel Koordinatörü İbrahim Vurgun Kavlak, 2. Dünya savaşından sonra en büyük krizin yaşadığını söyleyerek “Ülkemizde 3,2 milyondan fazla Suriyeli geçici koruma altında bulunmakta. 400 binden fazla Suriyeli vatandaş dışında farklı ülkelerden mülteciler var. Dünya, 2'nci Dünya Savaşı'ndan bu yana en büyük krizi yaşıyor. Dakikada 20 kişi savaş veya ekonomik nedenlerden dolayı ülkesinden ayrılmak zorunda kalıyor.” dedi. 

Basın dili önemli

Basın mensuplarının dilinin önemli olduğunu ifade eden Kavlak “Türk toplumu ile mülteciler arasında sıklıkla çatışmalar olabiliyor. Göç konusunun her boyutuyla algılanması için basın mensuplarının rolü önemli. Birçok çalışma yapıldı ama konunun toplum nezdinde konunun anlaşılması için yeterli çalışma yapılmadı. Bu buluşma hem basın mensuplarının uzmanlarla bir araya gelip kafalarındaki soruları sorması, konunun farklı boyutlarla işlenmesi ve tartışılması anlamında oldukça önemli bir buluşma olduğunu düşünüyoruz. Mülteci konusunun toplumda ne biçimde algılandığı ile ilgili basın mensuplarının önemli bir sorumluluğu var.” dedi

“Çocuk çocuktur”

Seminerin bir diğer konuşmacısı “Çocuk, çocuktur” mottosuyla başlayan UNICEF İletişim Bölüm Başkanı Sema Hosta “Çocuk ve Medya” dili hakkında önemli bilgiler verdi. 
Öznesi çocuk olan haberlerin, tiraj kaygısıyla yapılmaması gerektiğini belirten Hosta “Hepimiz Aylan bebek fotoğrafını hatırlıyoruz. Aylan bebek dünyadaki oyunu değiştirdi. Her haberi vermenin bir yolu bulunabilir.” Dedikten sonra “Aylan bebek fotoğrafında ki o çocuk sizin çocuğunuz olsaydı onu o halde görmek ister miydiniz? Ben istemezdim” diyerek görüşünü beyan etti.