CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun Anayasa değişikliği tekliflerinin Meclis'te görüşülmeden önceki "Böyle bir başkanlık sistemini kan dökmeden bu ülkede gerçekleştiremezsiniz" ifadesi ve tekliflerin görüşüldüğü sırada CHP'nin yakındığı tavır halen tartışılmaya devam ediyor. 

CHP'nin terör örgütleri ve bunların arakasında bulunan küresel güçlerle bağlantısı olduğunu ifade eden Yeni Şafak Gazetesi yazarı Bülent Orakoğlu, bugünkü köşesinde kaleme aldığı "Önce kaos sonra iç savaş" başlıklı yazısında  "Kılıçdaroğlu yönetimindeki CHP millet iradesinin tecelli ettiği sandıktan ümidini kesmiş bir parti olarak iktidarı kendisine teslim edecek şer güçlerle işbirliği yapmış bir siyasi oluşum görüntüsü veriyor." derken CHP'li birçok vekilin Atatürk'ün partisinin bu duruma düşürülmesinden rahatsız olduğunu ifade etti. 

İşte Orakoğlu'nun yazısından satır başları: 

10 Ağustos 2014 tarihi yeni ve büyük Türkiye'nin kapılarının sonuna kadar açıldığı kutlu bir güne yeni 'kızıl elma' idealine işaret ediyor. Türkiye'de bir ilk olarak Cumhurbaşkanı milletin oyları ile seçilerek 'Başkanlık Sistemine' geçişin ilk ve en önemli adımı atılmıştı. İkinci önemli adım ise MHP lideri Bahçeli'nin fiili olarak başlattığı ve destek verdiği 'Cumhurbaşkanlığı sistemini' öngören Anayasanın 21 maddesine ilişkin değişikliklerin TBMM'de görüşülüp kabul edilmesi sonrasında milletin hakemliğine gidilecek referandumla yaşanacak. Ancak Meclis'te grubu bulunan siyasi partilerden CHP akıl almaz bazı iddialar ve tehditlerle neredeyse partinin sonunu getirecek bir direnişle, Türkiye'nin 2023 ve 2071 ideallerinin önüne set çekmek amacıyla Anayasanın 21 maddesinin değiştirilmesine karşı çıkıyor.

"CHP'Lİ VEKİLLER AŞIRI RAHATSIZLIK DUYUYOR'


TBMM'nin çalışmalarını engelleme ve Meclis çalışmalarını kilitleme faaliyetleri, Türkiye'nin önünü tıkama eylem ve davranış biçimleri ile eski vesayet sistemlerini savunmaktan öte bir anlam taşıyor. Türkiye'yi Suriye ve Iraklaştırmak isteyen iç ve dış şer güçler ile söylem birlikteliği dikkat çekerken, FETÖ ve PKK terör örgütlerinin propaganda ve algı operasyonlarının bire bir uygulanması ise ister istemez bu örgütler ve arkasındaki küresel güçler ile irtibat olup olmadığı şüphesinin doğmasına neden oluyor. Bu haliyle Kılıçdaroğlu yönetimindeki CHP millet iradesinin tecelli ettiği sandıktan ümidini kesmiş bir parti olarak iktidarı kendisine teslim edecek şer güçlerle işbirliği yapmış bir siyasi oluşum görüntüsü veriyor. Yüce Atatürk'ün kurduğu bir partinin bu duruma düşürülmesi şüphesiz kabul edilebilir bir durum değildir. Bu nedenle CHP içinde çok sayıda milletvekilinin bu durumdan aşırı rahatsızlık duyduğu gerçeğinden hareketle bu milletvekillerinin duruma el koyma zamanı geldi geçiyor.


Başta CHP eski Genel Başkanı Baykal olmak üzere FETÖ kumpasları tehdit ve şantajlarını bir kenara koyarak, Ak Parti ve MHP ile birlikte, CHP ve Türkiye' ye sahip çıkacak iradeyi ortaya koymaları gerekiyor. Cumhurbaşkanlığı sistemini getirecek 21 maddeye Kılıçdaroğlu'nun CHP'si “Rejim değişikliği, tek adam diktatörlüğü ve Atatürk'e verilmeyen yetkilerin Cumhurbaşkanı Erdoğan'a verilmesi, 15 Temmuz'un kontrollü bir darbe girişimi olduğu” gibi inandırıcı olmaktan uzak asparagas iddialar ile karşı çıksa da CHP içindeki bazı milletvekilleri ve Genel Başkan Kılıçdaroğlu'nun medyaya yaptığı açıklamalar daha vahim senaryolara işaret ediyor. Cumhurbaşkanlığı sistemi ile ilgili olarak, TBMM Genel Kurulu'nda söz alan Sinop Milletvekili Engin Altay başkanlık sisteminin Meclis'ten geçmesi halinde “Türkiye'de önce kaos sonra iç savaş çıkar” şeklinde tehditkar ve skandal açıklamalarının, Türkiye düşmanı Neo-Con Michael Rubin ve eski Ankara Büyükelçisi Eric Edelman'ın “Türkiye'de iç savaş ve bölünme” tehditleriyle çakışması oldukça ilginç bir zamanlama ve bir işbirliğine mi işaret ediyor?

TSK içine sızmış FETÖ'cü askerlerin, 15 Temmuz'da Türkiye'nin işgaline ve iç savaş çıkarmaya yönelik kalkışma isyan hareketi, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın direktifleriyle isyancı askerlere tanklara ve savaş uçaklarına karşı sokaklara dökülen, Türk milletinin feraseti sayesinde önlenmişti. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ailesi, Marmaris'e kendilerini öldürmeye gelen FETÖ'cü askerlerin elinden kıl payı kurtulmuşlardı. Ancak Cumhurbaşkanı koruma ekibinden iki polis FETÖ'cü askerlerle girdiği çatışmada şehit olmuşlardı. FETÖ'cü askerlerin hain kalkışma senaryolarını sokaklara çıkarak çökerten milyonlarca insanımızdan 248 vatandaşımız şehit olmuş 2000'in üzerinde insanımız da gazi olmuştu.

'İŞBİRLİĞİNİ AÇIKÇA ORTAYA KOYUYOR'

Çarkçıbaşı Kılıçdaroğlu ise günümüzde çıktığı televizyonlarda, Yenikapı ruhundan çark ederek terörist başı Gülen'in ABD'de 15 Temmuz Kalkışması için üst aklın televizyonlarında ortaya attığı yalanları dillendirmekle meşgul görünüyor. Kılıçdaroğlu'nun “15 Temmuz kontrollü bir darbe girişimi. Asıl darbe, 20 Temmuz'da, parlamentodan OHAL yetkisi alan iktidar tarafından yapıldı. İktidar bu fiili durumu anayasal zemine oturtmak için 21 maddede değişiklik yapan cumhurbaşkanlığı sistemini Meclis'e getirdi. Böyle bir başkanlık sistemi kan dökmeden bu ülkede gerçekleştirilemez?” şeklindeki açıklamaları FETÖ - CHP söylem birlikteliği ve işbirliğini açıkça ortaya koyuyor.

'KILIÇDAROĞLU KÜRESEL GÜÇLERE SELAM ÇAKTI'

Yaptığı açıklamalarla FETÖ hamisi kesilen Kılıçdaroğlu Türkiye'nin olağanüstü şartlarda ikinci kurtuluş savaşı yaşandığı süreçte tavrını FETÖ'den yana koymakla FETÖ'nün arkasındaki küresel güçlere selam çakmış olmuyor mu?

Daha önceki yazılarımda belirttiğim gibi günümüzde terör maskesi giydirilmiş küresel saldırılar klasik terör eylemlerinden çok farklı Türkiye'nin toprak bütünlüğü ve milli güvenliğini tehdit eden bir konuma ulaşmıştır. Türkiye'yi hedef alan küresel güçler ve Batı hibrit savaş yöntemleri ile Türkiye'yi topyekun hedef almışlardır. Hibrit savaş genellikle düzenli bir ana silahlı kuvvet ve harekat doktrinin düzensiz birlikler ve doktriniyle aynı anda hedef ülkeye karşı birlikte kullanılması olarak tanımlanmaktadır. Harbin içinde barış kriz ve savaş hepsi var. Çatışma her yoğunlukta devam ediyor. Diplomatik ekonomik ve psikolojik baskıdan başlayarak uygulanan bu çatışma türünde gerektiğinde örtülü harp taktik ve teknikleri, terörizm ve terör, suç örgütleri, direniş, silahlı silahsız muhalif gruplar da bir araç olarak kullanılmakta. Hibrit savaş stratejisinin en önemli unsurlarından biri ayrılıkçı muhalif unsurların desteklenmesi, ikinci önemli unsur ise ayrılıkçı unsurların ağırlık kazandığı bölgelere tespit/isnat yapılmayacak şekilde özel operasyon birliklerinin sevki olarak görünüyor.

Ayrılıkçı muhalif ve terör grupları PKK ve YPG, FETÖ, DEAŞ, DHKP/C'ye, diplomatik faaliyetler ABD Büyükelçiliği'ne, ekonomik saldırılar üst aklın kontrolündeki faiz lobisine işaret ederken, muhalif gruplar sizce hangi kurumlar veya kişileri kapsamakta?