AB, Türkiye'nin 2016 yılı AB İlerleme Raporu'nu yayınlamış, raporda; 15 Temmuz darbe girişimi sonrası FETÖ'ye karşı alınan önlemler ile PKK ve destekçileriyle mücadeledeki eylemlerin eleştirildiği ifadeler yer almıştı.  

15 Temmuz ve sonrasında 'darbe girişimi' kelimesini ağzına almayan Batı ülkeleri, yayınladıkları raporla bir kez daha Türkiye'yi anlamadıklarını göstermiş oldular. 

Konuyla ilgili olarak Akşam Gazetesi yazarı Prof. Dr. Yaşar Hacısalihoğlu, bugünkü köşesinde kaleme aldığı yazıda AB'nin Türkiye hakkında yayınladığı raporla ilgili "Türkiye’nin yaşadığı 15 Temmuz faciasını bütünüyle ıskalamış durumda" dedi. 


İşte Prof. Hacısalihoğlu'nun yazısından satır başları:


Avrupa Birliği (AB) Türkiye’nin ilerleme raporunu yayınladı. Türkiye'yi haksız ithamlarla köşeye sıkıştırmaya çalışan rapor, demokrasinin ve hukukun objektiflik unsurunu hiçe sayan, AB geleneksel çifte standardını bir kez daha ortaya koyan, samimiyet içermeyen niteliğiyle dikkat çekiyor.

Rapor; Türkiye’nin yaşadığı 15 Temmuz faciasını bütünüyle ıskalamış durumda. Aslında demokrasiyi, insan haklarını, hukuku, adaleti, insanlığı ıskalamış durumda.

Rapor; 15 Temmuz da ne yaşandığını, niçin yaşandığını ortaya koymadan, bu konuda beklenen tepkiyi vermeden ve demokrasi adına Türkiye’nin yanında dimdik durmadan, FETÖ’ ye hâlâ “gülen hareketi” diyen bir üslupla ve anlayışla yazılmış. Şaşırtıcı değil. Zira 15 Temmuz’ tan hemen sonra AB yetkililerinin; “ taraflar arası da itidal çağrısı” yapmasından anlaşılacağı gibi bu rapora sahici ve samimi demokrat bir tavrın yansıyacağını beklemiyorduk.

Raporda; Türkiye’nin PKK terör örgütüne karşı yürüttüğü mücadelesinde orantılı davranılmasının istenmesi, en iyimser yaklaşımla, demokrasiye ve hukuka karşı kabul edilemez bir pervasızlık örneğidir. Demokrasinin ve hukukun hiçbir esasıyla ve samimiyetiyle bağdaşmayan bu yaklaşım, aslında AB’nin içine düştüğü seviye sorununu ortaya koyuyor.

AB dışında bir coğrafya olduğunuzda kurucu değerlerini, demokrasinin tüm esaslarını, insan hakları duyarlılığını, hukukun ayrımsız adalet esasını, millet iradesinin kıymetini bilinçli bir şekilde unutan bir yapıdan dürüstlük, insanlık ve samimiyet beklemek boş bir hayaldir.

Terör örgütüyle bağı açıkça ortada olanları, sırtını, benliğini ve varlık nedenini terör örgütüne yaslamış olanları, terör örgütünün kahpe namlularıyla ve kirli tükürüğüyle ülkeyi ve milleti tehdit edenleri yani milletvekili görünümlü terör örgütü uzantılarını savunmak adına HDP grubuna gelen AB üyesi ülkelerin temsilcilerinin Türkiye'nin terör örgütlerine karşı yaptığı mücadeleyi desteklemeleri, ilerleme raporlarına işlemeleri, NATO eliyle Türkiye'nin güvenliğine katkı sunmaları kimsenin beklediği bir durum değil.

Derik Belediye Başkanlığı'na atanan Derik Kaymakamı Muhammed Fatih Safitürk'ün kalleş bir tuzakla şehit edilmesi üzerine Almanya 'da PKK/HDP’nin yayın organı gibi yayın yapan Yeni Özgür Politika gazetesi birinci sayfasından, " Kayyumun makamı başına yıkıldı" alçak manşetini atıyor ve demokrasi ve hukukun üstünlüğüyle anıldığı kabul edilen Almanya buna seyirci kaldığı gibi PKK/HDP çizgisini desteklemeye devam ediyor ve Türkiye’nin de buna aldatıcı bir AB üyelik süreci adına boyun eğmesi, sessiz kalması, teslim olması bekleniyor. Bu beklentiye bel bağlayanların sonuç alması mümkün değil. Ne bu millet, ne de onunla doğrudan sarsılmaz bağ kurmuş olan lideri, bu sahteliği ne görmezden gelir ne de boyun eğer. Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan; "Utanmadan, sıkılmadan kalkmış ne diyorlar, Türkiye'nin Avrupa Birliği müzakereleri gözden geçirilmelidir diyorlar. Geç kaldınız ya, bir an önce gözden geçirin. Ama gözden geçirmekle kalmayın nihai kararınızı verin" dedi.

Bu yaklaşım, AB -Türkiye ilişkisinin geldiği son noktadır. Uzun bir süredir Türkiye’yi içeri almadan kapısında tutmanın stratejisini uygulayan AB’nin Türkiye’ye demokrasi ve hukuk dışı yöntemlerle ayar vermeye çalışmasının artık ciddiye alınacak bir yanı yoktur.

Jeopolitik çıkarları adına yapılanan AB’nin, Batı’nın iki sorunlu yapısal damarını yani sömürgeci ve kendinden olmayanı ötekileştiren damarını köreltmediği sürece demokrasi, hukuk, insan hakları, adalet gibi değerlerle anılmasının sahiciliği yoktur.

Üstelik başta ABD olmak üzere tüm dünyada halklar nezdinde sahte yüzlerin maskeli balosunun sonu yaklaşmışken…