Kosova'nın başkenti Priştine'de Yunus Emre Enstitüsünün yeni dönem Türkçe kursuna katılan kursiyerler, enstitüde kendilerini Türkiye'deymiş gibi hissediyor.

Yunus Emre Enstitüsü, 2011 yılından bu yana Priştine'de Türkçe öğretip Türk tarihi, kültürü, edebiyatı ve sanatını tanıtıyor. Enstitüye kaydolan kursiyerlerden bazıları gelecekte mesleklerinde başarıya ulaşmak için bazıları da Türkiye'ye duydukları sevginin karşılığı olarak Türkçe öğreniyor.

Priştineli Luiza Namligjiu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, annesinin kendisini bir yıl önce Yunus Emre Enstitüsüne yönlendirdiğini söyledi.

Priştine Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencisi olan Namligjiu, gelecekte diplomat olmanın hayalini kuruyor. Namligjiu, İngilizce ile Fransızcanın yanı sıra başarılı bir diplomat olabilmesi için en kısa sürede Türkçe de öğrenmesi gerektiğine inandığını aktardı.

Başta Türkçeyi Kosova'da da yayınlanan Türk dizilerinden öğrenmeye çalıştığını söyleyen Namligjiu, dilini ileri bir seviyeye taşımak için Enstitünün Türkçe kursunun büyük katkısı olduğunu kaydetti.

Namligjiu, Türkçe öğrenirken başta dilbilgisinin onu zorladığını fakat kursta geçirdiği bir senenin ardından artık zorlu gramer konularına da kolayca hakim olduğunu vurguladı.

Türkçede en çok şaşırdığı ve sevimli bulduğu kelimenin 'türlü türlü' olduğunu dile getiren Namligjiu, son günlerde öğrendiği "Bir tatlı söz kışın üç ayını ısıtabilir" deyiminin de son günlerini yaşadığımız soğuk kışa çok uygun olduğunu söyledi.

"Türkiye gezisi gerçekleşen bir rüyaydı"

Enstitünün düzenlediği "Türkçe Yaz Okulu" projesine de geçtiğimiz yıl katıldığını ifade eden Namligjiu, "23 Temmuz'da uçakla İstanbul'a gittim, çok heyecanlandım. Türkiye'ye ilk defa gittim, bu hayalimdi, rüya gibiydi çünkü Türkiye'yi çok seviyorum. Bu yüzden de bir rüya gerçek oldu." diye konuştu.

Türkiye’de en çok İstanbul’u beğendiğini, Büyükada'ya ise hayran kaldığını belirten Namligjiu, “Türkçe Yaz Okulu” boyunca Giresun'da kaldığını ayrıca Trabzon, Rize, Ordu, Bolu ve Ankara gibi şehirleri ziyaret ettiğini, İstanbul'da Boğaz, Büyükada, Sultanahmet Camisi ve Topkapı Sarayı'nın güzellikleri karşısında büyülendiğini aktardı.

Büyükada gezisinde Fransa, Arnavutluk, Gürcistan, Ürdün gibi dünyanın farklı ülkelerinden arkadaşlar edindiğini dile getiren Namligjiu, "İstanbul bence çok güzel bir şehir, hem de fazla büyük. Orada kültür, müzik gördüm, farklı insanları, farklı ülkelerden gezmeye gelenleri gördüm. Sonra eski yerleri gezdim. Ben tarihi çok seviyorum. Osmanlı İmparatorluğu'nu çok iyi biliyorum, tarihi yakından tanımak istedim ve karşıma bu fırsat çıktı." dedi.

"Türkçenin benim için özel bir anlamı var"

Bir başka kursiyer Priştine Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı ikinci sınıf öğrencisi Prizrenli Fatijona Stolliqi da yaşadığı şehirde herkesin Türkçe konuştuğunu, kursta kendini Türkiye'de yaşıyormuş gibi hissettiğini aktardı.

Türkçesini geliştirmesi için üniversitedeki hocaları tarafından kursa yönlendirildiğini ifade eden Stolliqi, "Türkçenin benim için özel bir anlamı var yani özel bir dil. İngilizce, Almanca ya da İtalyanca değil, benim için özel olan Türkçe." dedi.

Türkiye'yi çok sevdiğine ve kalbinde özel bir yeri olduğuna dikkati çeken Stolliqi, “Ben de herkes gibi Türkiye'yi çok seviyorum o yüzden Türkçe öğrenmeyi tercih ettim." ifadelerini kullandı.

Türkçe öğrenirken zorluk yaşamadığını söyleyen Stolliqi, Türkçede en çok beğendiği atasözünün "Bugünün işini yarına bırakma" olduğunu, bu deyimin Kosovalı Arnavutlar tarafından da kullanıldığını aktardı.