Sadece malı dert açmıyor insanın başına. Yaşı ilerledikçe bedenini de kendisinin koruması gerektiğini düşünüyor. Bedeninin içinde an an neler oluyor habersiz yaşıyor insanlar. Bunu düşünmek de çok sıkıntı veriyor insanlara. Her an kanser olabileceğini, sakat kalabileceğini düşündükçe insanların iyice ağızlarının tadı kaçıyor. Hemen gidiyorlar sağlıklarını da sigortalatıyorlar. Çünkü hastalanmayacaklarının hiçbir garantisi olmuyor. Mutlaka sağlığı için bir yere para ayırması gerekiyor. Bunun sıkıntısı da bütün bir ömür devam ediyor. Ölme korkusundan daha şiddetli bir sıkıntıya dönüşüyor sağlığa harcanacak paralar.
Yani insanlar aslında ruhen bir türlü huzuru bulamıyorlar hayatlarını sarmış olan güvensizliğin şiddetinden. Çözümü de başka yollarda arama hatasına düşüyorlar sıklıkla. Zannediyorlar ki malı güvende olunca huzur bulacak, sağlığı yerinde olunca mutlu olacak. Halbuki huzurun, mutluluğun asıl anahtarı Allah’a tevekkül etmektir. Allah’a dayanıp güvenmektir. İnsan her şeyin her an Allah’ın kontrolünde olduğunu düşündüğünde, bir yaprağın dahi Allah’ın izni olmaksızın düşemeyeceğini düşündüğünde, Allah’ın bir “Ol!” demesiyle her an her şeyi yaratmaya kadir olduğunu düşündüğünde ruhu huzurla dolar.
Hayatımızda karşılaştığımız olumlu ya da olumsuz bütün olayları en ince ayrıntısına kadar imtihan olmamız için Allah yaratır. Biz görebilsek de göremesek de her şerde bizler için hayırlar, güzellikler gizlidir. Bizim asıl koruyucumuz, velimiz Allah’tır. Evimizi koruyacak olan sigorta şirketi değildir, kapımızda havlayan köpek ya da kameralar değildir. Allah korur bizim evimizi. O önlemleri vesile eder. Bedenimizi koruyacak olan, hasta olduğumuzda bize şifa verecek olan Allah’tır yoksa sigorta şirketi veyahut doktorlar değildir. Sebeplere sarılıp tedbir alınması farzdır, ibadettir. Ama bütün tedbirleri alır sonra Allah’a tevekkül ederiz. Ondan sonra bir aksilik de olsa Allah’ın bunu bizi denemek için yarattığını düşünür sabrederiz. Çünkü Allah kaderde bizim için bir hayır dilediyse buna engel olacak olan yoktur. Bizim için bir zorluk dilediyse bunun da önüne geçebilecek olan yoktur. Allah’ın kaderde takdir ettiği neyse dünyanın bütün tedbirlerini de alsa bir kişi, mutlaka ve mutlaka gerçekleşir. Aksi mümkün değildir.
Malımız, canımız, sağlığımız, eşimiz, çocuğumuz her şeyimiz Allah’a aittir. Bunları bize nimet olarak veren Allah’tır, imtihan olarak bizden alacak olan da Allah’tır. Bu bilgiye sahip olmanın ve iman etmenin huzuru insanın ruhunu mutmain kılar, yoksa başka geçici önlemler değil. Nitekim Allah bir ayette şu şekilde bizlere bildirmektedir:
“ Andolsun, biz sizi biraz korku, açlık ve bir parça mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan edeceğiz. Sabır gösterenleri müjdele.” (Bakara-155)
Dolayısıyla bizlere düşen herşeyin Allah’ın kontrolünde olduğunu bilip Allah’a tam güvenmektir. İnsanın nefsindeki güvensizlik, tedirginlik, endişe hislerinin tek ilacı asıl Allah’a tevekkül etmektir. 
           Selam ve Dua İle…