3. Yetişkinlik
Ergenliğin ardından birey, yetişkinlik dönemine girer, yetişkin birey, büyümüş bir kişi sayılır. Ergenlik döneminde yolunu bulmaya çalışan birey, yetişkinlik döneminde daha başka durumdadır. Kim olduğunu, ne istediğini, becerilerini, sorumluluklarını biliyordur. Yaşam tek düze ve durağan değildir.  Yeni hâdiseler, güçlükler karşısında üstesinden gelebilir. Birçok toplumda, yetişkinlik öğrenim yaşını bitirmiş, tam zamanlı bir işe girmiş ve evlenmiş olmakla tanımlanmıştır. Fakat bir yetişkin olarak, çeşitli toplumlarda çok farklı bir konudur. Genç veya orta yetişkin kişinin, fiziksel ve psikolojik bakımdan olgunlaşmış olduğu varsayılmaktadır. Genç yetişkenlik,  bireyin ergenlik döneminin sonunda  başlayarak, orta yaşa kadar  geçirdiği zamanı kapsar. 20 ile  40 yaş arasındaki yıllardır.  Hayatın  iki önemli kararı, iş ve  eş secimi, genelde  bu evrede  hayata gecirilir.  Orta yetişkinlik,  40 yaşlar ile  60-65 yaşlar arasındaki yaşam dönemidir.
4. Yaşlılık
Genel kural yaşlılığın 65 yaşında başladığı  şeklindedir. Toplumlara göre  değişik yaş sınırları verilebilir, ancak   65 yaş sınırının Türkiye  için de  gecerli olduğu  kabul edilebilir. Yaşlılık, yetişkinliğin bir uzantısı olarak yaşam süresinin ileriki döneminde fiziksel ve ruhsal değişimlerin görüldüğü bir evre olarak tanımlanmaktadır. Genel anlamda bu şekilde tanımlanan yaşlılık; fizyolojik değişimler, psikososyal faktörler ve kronoloji gibi farklı kıstasların tanımlamada göz önünde bulundurulduğu bir dönem olarak kabul edilmektedir. İnsan hayatı mevsimler gibi gelip geçiyor. İnsan hayatı, genel olarak çocukluk, gençlik, yetişkinlik ve yaşlılık dönemlerini kapsar. Yaşlanma insanlar için kaçınılmaz bir durumdur.  Yüce Allah bu gerçeği şöyle bildirmektedir: “Onlara dünya hayatının örneğini ver: Dünya yaşayışı gökten indirdiğimiz suya benzer, onunla yeryüzündeki bitkiler birbirine  karıştı, böylece rüzgârların savurduğu çalı-çırpı oluverdi, Allah, her şeyin üzerinde güç yetirendir.” (Kehf, 18/45) İnsan hayatı mevsimler gibi. Önemli olan, her mevsimi meşru şartlar altında dolu dolu yaşayabilmek ve bir sonraki dönemde 'eyvah' ya da 'keşke' kelimelerini kullanmamak.