Değerli dostlar  ‘’ İnsan insanın kurdudur’’sözü son zamanlarda özellikle kendi iş ortamımda çok duymaya başladığım bir cümle olmaya başladı. Özel sektörde ve kamuda zirveyi görmek isteyenlerin çok da değer atfettiği bir söz.  Her ne kadar kimilerine göre bu cümle rekabet ve liderlik anlamına gelse de benim nezdimde tam da kapitalizmin tanımı demektir. 

Biraz felsefeye ilgi duyanların’’ homo homini lupus’’ söylemini Thomas Hobbes’tan  geldiğini bilecektir. Hobbes insanların doğuşta eşit daha sonra ise rekabet halinde olup bu günkü kapitalizm ışığında birbirini kemirdiğine işaret etmektedir. Ve özünde doğal olan insanın daha sonra zorunluluk gereği sosyal insana dönüştüğünü belirtmektedir.
Evet değerli dostlar insan insanın kurdurur anlayışı sonucu bu gün bireyselcilik ve bireyselleşme gayesi doğmuştur. Hep ben merkezli bir yaşam tasavvuru ve bu tasavvur sonucu; şuursuz , bencil, insani ve vicdani duygulardan soyutlaştırılmış, kendi öz benliğinden mahrum yaratıklar yığınlarını oluşturan toplumsuz topluluklar  inşası kurulmaktadır.  

Oysa yüce dinimiz İslam, insanların birlik ve beraberlik içinde olması gerektiğine işaret etmektedir.  Al-i İmran Süresinin 103. ayeti celilede şöyle buyurmaktadır alemlerin Rabbi: ‘’Hep birlikte Allah’ın ipine (Kur’an’a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin.’’ Kainatın nurlu güneşi peygamber efendimiz Hz. Muhammed (sav) bir hadis-i şerifinde şöyle der: ‘’Size birlik halinde olmanızı tavsiye eder, ayrılıp dağılmaktan şiddetle kaçınmanızı isterim’’. (Tirmiz-i Fiten,7)

Yukarıdaki paragrafta da vurgulandığı gibi insan özünde bir toplumdur ve bu toplumun bir birine kenetlenmiş bir bütünün parçası gibidir. Ancak şer ve çıkar odakların aramıza serpiştiği panzehir olan bireyselcilik hırs ve kardeş kanını dökmekten başka bir şey getirmemektedir .  Önce bütünü bireye indirgemek sonra bu bireyleri çeşitli yönetim şekilleriyle (demokrasi,cumhuriyet vs) tekrardan bir bütün olarak idare etme sanatını icra etmek… 

Yıllardır hırsın ve tekcil olma anlayışının sermayesi olan kapitalizmin getirdiğini bir temaşa edelim hele.  Örneğin benim gözüme ilk çarpan Maşrik bölgesidir. Taş üstünde taş, omuz üstünde başın kalmadığı bir coğrafya… Batının getirdiği bizimse çok içselleştirdiğimiz bireyci anlayış sonucu paramparça olmuş bir coğrafya. Hırsların, ideallerin,rekabetlerin, hep en iyi, en mükemmel, en yüce ben olma duygusu … Bitmeyen haz duygusu sonucu insanın insanı kemirdiği sistemin parçası haline gelmek.  

Bendeniz kesinlikle insan insanın kurdudur cümlesine katılmıyorum. Eğer dünya toplumlarını yeniden inşa etmek istiyorsak; insan insanın kurdudur yerine insan insanın dayanağı, insan bütünün parçasıdır denmeli. Ve böylece bir’in değil tümün hazı için bir’den vazgeçebilmeyi  enjekte edebilmeyi sağlamalıyız.  Eğer bunu başarabilirsek insan zorunluluk gereği sosyal varlık olmayacak özün gereği sosyalliğini yaşayacak. 

Başlıktaki sorunun cevabını özetlersek insan bütünün en mükemmel parçası, toplu yaşamın vazgeçilmez dayanağıdır.  İnsan olma özünü birey özünde inşa etmektense toplumdan bir parça olarak özetlemek gerekir ki bu da insanı bir yönüyle mukaddes kılıp diğer yönüyle toplumsuz bir hiçliğe indirgemektir.
Vesselam…