Yeni mürid olan biri, bir gün mürşidini köpek şeklinde görmüş ve derhal ondan yüz çevirmiştir. Mürşidi ondan ayrılığın sebebini sorunca doğruca cevap vermiş ve olduğu gibi ona söylemiştir. Mürşidi de ona derhal kendisini kucaklamasını emretmiş. Mürşidini kucakladığında kendi nefsini kucakladığını görmüş. Bunun üzerine mürşidine sırt çeviren mürid, bu işin sırrını ondan sormuş. Mürşidi onu irşâd edip demiş ki:

“Sen bu haldeyken sende gazap ateşi alevlenmiştir. O gördüğün şekil de bu gazabın yansımasından ibarettir ki, o bizden sana görünür. Zira biz halk içinde bir ayna gibiyiz ki, kim bize bakarsa kendini bulur. Nitekim, “Mümin müminin aynasıdır.” hadisi de bu manaya gelir.”

Böylece o mürid irşâd olup haline vâkıf olmuş ve nefsini bilip mürşidine teslim ile onun feyzine ermiş.

İşte sâlik, mürşidinden bu gibi halleri gördüğünde sakın onu inkar etmesin, hüsn-ü zanla ona teveccüh etsin ve Hızır (a.s) ile Hz. Musa (a.s) arasında cereyan eden meşhur kıssayı kendi nefsine hatırlatsın. Zira kâmil, ermiş bir zâtın hali başkasına kıyas olunmaz. Onun hakikati bu akılla anlaşılmaz deyip onu inkar etme düşüncesini içinden atsın. Özür ve bağış dileyerek onun rızasına uygun davransın.