Bir insana karşı sevgi gösterisi değildir bunun adı, resmen putçuluktur. Hindistan’da dahi böylesine rastlamadım. Hindular, “ölüm yıldönümüdür” diye otoyolda arabasını stop edip kazalara sebebiyet vermezler. Bunun gibi şarlatanlıklar ancak bu garip ülkemizde olur.

10 Kasım 2017 tarihinde yine benzer olaylara şahit oldum. Fakat bu seferki akıl dışı ve çok ibretli idi. TGRT televizyonunda yayınlanan görüntülerde saat 9 05’te sirenler çalıyor ve askerler nöbet tuttuğu siperlerden kalkarak saygı duruşunda bulunuyordu. İşin kötüsü bu görüntüler sınırda PKK tehlikesi bulunan yerlerde yapılıyordu.

Besbelli bunu yapan komutan “bakın ben ne kadar Atatürk sevgisi ile doluyum, siperdeki askerin hayatını tehlikeye atacak derecede hareket edebiliyorum” diyecek kadar hırslı ve akılsızdır. Elbette bu şarlatanlığın sebebi ülkemizde putperestlere yakışan çılgınlıkların bizzat devlet eliyle yapılmasıdır. Bundan yüz bulan ve “nasılsa terfi etmek için liyakattan ziyade riyakarlık gereklidir” anlayışı ile hareket eden asker ve memur taifesi, daha nice çılgınlıklara imza atacaktır. İşte bu nedenle Milli Savunma Bakanını göreve davet edip askerimizi tehlikeye atan böyle komutanlardan hesap sormasını bekliyorum. Yoksa böyle edepsizliklerin ne noktaya varacağı şimdiden belli olmaktadır.

İşin mahiyetini anlatmak ve yapılan şarlatanlığın boyutlarını anlamak için yaşadığım bazı olayları anlatayım:

Her 10 Kasım sabahı yine bir dini ayinine rast gelmeye alıştık. Saat 9’u beş geçe arabasından inen Kamalistler, ölüm yıldönümü nedeniyle saygı duruşunda bulunuyor fakat kazalara sebep olacak şekilde çılgınca işlere imza atıyorlardı.

Kimsenin ibadeti, dini ritüelleri ile uğraşmak gibi bir niyetim yok. Neticede ülkemizde din ve vicdan özgürlüğü var. Kim nasıl ibadet ederse etsin, neye tapınırsa tapınsın kendi bileceği bir şeydir. Lakin eğer yeşil ışık yanıyorken durup trafiği tıkıyorsa ve otoyol gibi süratli akan yollarda durup dikiliyor ise işte bunu yapmak insan haklarını ihlaldir. Eğer M. Kamâl’i çok seviyorlar ise arabalarını emniyet şeridine çekip nasıl saygı duruyorlarsa dursunlar, buna itiraz etmem, onların sorunudur.

Yine aynı sabah, trafiği kontrol eden bir polis memurunun yanına gelerek sordum; “Memur bey saat 9’u beş geçe trafikte durmak suç mudur?”. Gayet soğukkanlılıkla cevap verdi; “Trafikte her zaman durmak suçtur!”. Bu kadar basit…

Yıllar önce Hindistan’da taksimizin şoförü ısrarla bizi bir Hindu tapınağına götürmek istemişti. Vazgeçiremedik, peki diyerek götürdüğü tapınağı ziyaret ettik.

Gördüklerimden bir insan olarak utanmıştım. Çünkü bazı hayvanları ayaklarından bağlamışlar, etrafında saygı duruşunda bulunuyorlardı. Hele bir tavuk vardı ki gülmeden de edemedim. Garip hayvan çevresindeki insanlara alık alık bakıp çevresine bırakılan yemleri yiyordu.

İşin kötüsü aynı camiye girer gibi ayakkabılarımızı çıkarmıştık. Öyle giriliyormuş. Tabii ki çoraplarımız berbat olmuştu. Çünkü her yer hayvan pisliği ile dolu idi. Hayvanları suçlamıyorum zira onların tuvalet alışkanlıkları yok. Sadece kediler pisliklerini gömüp ortadan kaldırır. Lakin bu insanlara ne demeli?

Yine Hindistan’da Sokak aralarında dahi Krişna, Vişnu ve Brahma heykellerine rastlamıştım. Burada Hindu’lar heykelin önündeki taşa alınlarını koyup secde ediyorlardı. Keza dev Buda heykelleri önünde serfüru edip taştan yapılmış heykellere de ibadet eden Budistler de Hindistan’da çoktur. Bunlar Hindulardan biraz farklıdır. Onlarda da reenkarnasyon inancı vardır. Böyle yaptıkları takdirde iyi bir insan olduklarını ve öldükten sonra daha üst sınıftan birisi olarak doğacaklarına inanırlar.

Haliyle bu insanları görüp halime şükrettim. Zira ben sadece Allah’ın önünde secde ediyor Allah’tan başka ibadet edilecek hiçbir şeyin olmadığına inanıyordum. Zavallı aciz insanlara veya onu temsil eden taş parçalarına ibadet etmekten koruduğu için Rabbime sonsuz şükürler olsun.

Şimdi gelelim bizdeki bu zavallı putperestlere özenen insanlara. Hindulara bir yere kadar saygı duyulabilir zira yaygın bir şekilde böyle bir inanç var. Lakin kendisine “Elhamdülillah Müslümanım” diyen bir insan, nasıl heykeller önünde başını eğip serfüru eder, işte bunu anlamakta güçlük çekiyorum. Hayatının önemli bir kısmını dini değerlere karşı çıkmış olan M. Kamâl karşısında böylesine bir duruş hiç Müslümana yakışır mı?

Hürriyetin tanımını yaparken Batılılar kısaca; “başkasına zarar vermeyecek kadar özgür olmak” şeklinde izah ederler. “Başkasının özgürlüğü başladığında seninkisi biter, onun haklarına tecavüz edemezsin” derler. Peki, yol kesip trafik sıkışıklığına sebep olmak hatta maazallah otoyollarda durarak kazalara sebep olan bu putperestleri nereye koyacağız? Yetmedi mevzide pusuya yatmış askeri ayağa kaldırıp açık hedef haline getiren komutanlara görev ve yetki veren askerlere rastlıyoruz. Buna ne denir? Anlayıveren beri gelsin, vesselam…