Tevafuk ile tesadüf arasında ki ince çizgiyi yaşamak. Tesadüfe verilme ihtimali olmayan İlâhi gücü hissederek kadere teslim olmak… Hayatımızda karşılaştığımız birçok olaylar ve dönüm noktaları vardır. İçinden çıkılmaz zannettiğimiz, zannede zannede ruhumuzu yorduğumuz olaylar vardır. Öyle zamanlar gelir ki yolumuz; yollara çıkar, bir değil bin  çok kapı dizilir karşımıza… anahtarı muamma.

Dünyanın gürültüsüne kısa süre kapatsak duyularımızı; ruhumuzun, gönlümüzün, fikrimizin enerjisi ile baş başa kalır bedenimizden uzak heyecan veren o mistik güçlere kulak verir muamma olan anahtarı buluruz…

İnsan kelimesinin kökü nisyandan gelir manasında unutkanlık vardır. Nefsini Rahmanın verdiği güçlerle yönetemezse Rahmet’i unutur, hakîkatati, yolu yolculuğu, olayların silsilesini, birbiri ile bağını unutur. Bu sebepten mi acaba şansa inanmak; nasibe inanmak varken. Şu birkaç kelime arasında ne ince çizgiler var ne derin mânalar var var, bizi deryalara sürükleyecek…

Üstümüze sağnak sağnak raydan çıkmış olaylar gelir ya…imtihan için geldik şu fani dünyaya ,sınavımız var heybemize göre. Bize  seyyahlık düşer heybemizi ziyan etmeden çölleri aşmak, nehirleri geçmek, fırtınalara göğüs germek. Bize sabır, sebat, ve teslimiyet düşer. Bu güçlere inanmak, taze tutmak… Şu  üç beş kelime; şu denilemeyecek kadar kutsal. İmanın heyecan meyveleri.