Başbakan Binali Yıldırım, Sağlık Bakanlığınca, Atatürk Kültür Merkezi'nde düzenlenen 300 ambulansın dağıtım törenine katıldı.

Burada konuşan Yıldırım, "Tabii ümit ediyoruz ve istiyoruz ki vatandaşımızın hiç ambulanslık işi olmasın ama hayatın gerçeklerinden de kaçamayız. 'Kullanmak ihtiyaç olmasın.' diyoruz ama ihtiyaç olduğunda da anında yanımızda olmasını hep bekliyoruz. Onun için sizler bu güzel araçlarla memleketimin her köşesinde 81 ilinde, 980 ilçesinde, 50 bin köyünde gece gündüz demeden vatandaşımıza hizmet edeceksiniz. Buna yürekten inanıyoruz." diye konuştu.

AK Parti iktidarının 15. yılında Türkiye'de birçok şeyin değiştiğini, değişim ve dönüşümün bütün alanlarda hayata geçtiği dönemin yaşandığını hatırlatan Yıldırım, değişimde en büyük farkın gerçekleştirildiği alanların ise ulaşım ve sağlık olduğunu belirtti.

Ulaşım ve sağlık alanının ön plana çıktığını anlatan Yıldırım, vatandaşların sağlık hizmetlerinden ve ulaşım hizmetlerinden memnuniyetinin yüzde 70 seviyesine geldiğine işaret etti.

Başbakan Yıldırım, memnuniyetin yalnızca Türkiye'de ön plana çıkmadığını, dünya çapında takdire şayan bu gelişmeyi herkesin kabul ettiğini aktardı.

İki alandaki değişim ve dönüşümü, 17-18 yaşına gelen gençlerin hatırlamayacağını, anlamayacağını, 2002 öncesi Türkiye'sini bilmeyeceklerini kaydeden Yıldırım, şunları söyledi:

"Çünkü onlar AK Parti iktidarıyla doğdular, AK Parti iktidarıyla dünyaya gözlerini açtılar. 90'lı, 80'li yıllarda sağlıkta yaşanan çileleri, dertleri onlar yaşamadılar, biz yaşadık. Ben sabah 04.00'te babaannemi doktora götürmek için hastaneden fiş almak için kuyruğa girdiğimi biliyorum. 09.00'da açılır, beklersin, aldığın fiş numarası 400-500. Gün akşam olur artık bugün kapattık, fişler yanıyor, gece tekrar kuyruğa. Ne kadar önde olursanız ancak o kadar muayene olma şansınız var. Hadi muayene oldunuz, içeri giriyorsunuz, girer girmez doktor size azarlar gibi bağırıyor, yüzünüze bile bakmıyor, muayene ederken, 'Söyle bakayım neyin var, niye geldin, niye hasta oldun.' der gibi. Bunlar şaka değil, bunları yaşadık. 'Aç ağzını, yum gözünü hadi dışarı.' Ne o? Muayene olduk. İlaç, reçete yazılıyor, git bodrum katta karanlık bir oda var, veriyorsun ilaçlardan bir tanesi var, üç tanesi yok. Sonra eczane eczane dolaş, paranla bile rezil oluyorsun. Bugünlerin hepsi geride kaldı."

"Sağlık sistemi tek çatı altında yönetiliyor"

Eski Sağlık Bakanı Recep Akdağ ile göreve başladıklarını anlatan Başbakan Yıldırım, değişim ve dönüşümü ön planda tuttuklarını belirterek, "Herkesin hastanesi var, PTT'cilerin, demiryolcuların, öğretmenlerin var. Sağlık hizmetinden gerektiği kadar yararlanamayınca bu sefer çareyi herkes kendi hastanesini kurmakta bulmuş. Dedik ki 'Bir kere bu iş böyle yürümez. Sağlıkta bütün hastaneleri tek çatı alına alalım.' Kamu, kurum hastaneleri... Askeri hastaneler daha sonra dahil oldu. Sağlık sistemi şimdi tek çatı altında yönetiliyor. Bu şekilde kaynakların daha etkili kullanılmasını sağladık. Elimizdeki personel kaynağını, imkanını daha dengeli kullanmayı sağladık. Fuzuli masrafları ve hastalara hizmette sınırlamaları ortadan kaldırdık." diye konuştu.

"Dışarıdan hastalar Türkiye'ye gelmeye başladı"

Sadece elle gözle muayene değil, her türlü klinik muayenelerin, görüntüleme gibi birçok muayenenin yapılabilir hale gelindiğine işaret eden Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Öyle bir hale geldi ki Türkiye'de sağlık sistemi, dışarıdan hastalar Türkiye'ye gelmeye başladı. Türkiye'deki sağlıkta dönüşümü öğrenmek için uzmanlar geldi. Türkiye'den bakanlığımızı, uzmanları davet ettiler, 'Bu dönüşüm nasıl oldu, gelin bize anlatın.' diye. Allah'a şükür geldiğimiz bu nokta sağlık sistemimiz yüzümüzü ağartacak bir yere geldi. Bunun için bedel ödedik, ödeyeceğiz. Çünkü ne diyoruz 'İnsanı yaşat ki devlet yaşasın, insanı yücelt ki devlet yücelsin.' Son 15 yılda 2 bin 745 sağlık tesisi vatandaşımızın hizmetine verdik. Bir yandan sağlık hizmetlerimizdeki kaliteyi artırdık, bir yandan da mevcutları elden geçirip yeniledik. Ayrıca sağlıkta gerçekleştirdiğimiz yasal değişikliklerle reformlarla vatandaşın beklentilerini merkeze alan bir anlayışı yerleştirdik."