Bu köşede siz değerli dostlarımla ilk buluşmam. Çok düşündüm ilk yazımın konusu ne olsun diye ve sırada o kadar çok şey varken bu başlıkta yazmamın uygun olacağına karar verdim. Diğerleri de arkadan gelecek inşallah. Herkes iyidir umarım… Ne kadar iyi olunabilirse artık, bu yalan-dolan-ikiyüzlü-sahtekar insanların olduğu dünyada…
Ve elbette ki sevgisiz…

Sevgi orucu tutun dedim evet… Sevgisiz, şefkatten mahrum kalpleri ve ruhlarının çoktan cenaze namazı kılınmış ana babalara… “Sevmek de neymiş” deyin ve sevmeyin….”Bizim ana-babamız bizi kucağına mı aldı ki biz de alalım , sevelim?”deyin…Deyin ısrarla..

Çocuklarınız kucağınıza gelmek istedikçe itin onları, düşürün kalbinizden, düşürün vicdanınızdan, sokakta kucağını açmış bekleyen ne idüğü bilinmeyen  hayata doğru… Siz ittikçe dışarıda onları güya sevgi yumağıymışçasına bekleyen tuzaklara karşı ittirin, bilinmez bir hayata doğru…

Hem sevmek de nedir öyle değil mi? Yıllardır aynı yastığa baş koyduğun karına bile söylemediğin o sihirli ”seni seviyorum canım..”cümlesini evladına söylersen maazallah…
Ne olur ne olmaz….Sihirli kelime falan yazdık, sihir büyü başınıza gelir gibisinden sakın söylemeyin..

Ne karınıza ne evlatlarınıza ne de sevdiklerinize…

Söylemeyin ki ortalık, sevgisiz; kalbi nefretle dolu odun gibi hissiyatsız insanlardan geçilmesin. Gerçi odun bile hayatta çok işlevsel ama..
Çocuk doğurtarak ve doğurarak ebeveyn olunacağını, onu kucağına alıp sevdiğinde şımaracağını zanneden zavallı mahluklar…Sevmeyin sakın.. Sevmeyin ki oğlunuz evlilik yaşına gelmeden sevgi aldığını düşündüğü bir kadının, kızınız da ”seni seviyorum’2 diyerek yalan söyleyen erkeğin kollarına atsın kendini. Ve daha kendini bilemeden tanıyamadan hayatı bildiğini düşünerek  hayatını karartacak kararlar alsın.

Oğlunuzu da küçük yaşlardan itibaren onu itibarsızlaştırmak için elinizden geleni ardınıza koymayın. Arkadaşlarıyla, akraba ve komşu çocuklarıyla kıyaslayın olabildiğince ezin onu bir böcek gibi, ola ki kişilikleşir de sizin yaptıklarınızın doğru olmadığını söyler size bir gün. Başarısına değil küçük hatalarına odaklanın ,sanki siz hiç hata yapmamışsınız gibi.. ”Başarıya vurgu yapmak da neymiş? Zaten başarmak onun asli görevidir ” deyin..Deyin de deyin.. Sonra o da kendini değerli hissettiren bir kadının kollarına atıversin kendini çölde vaha bulmuşçasına,  sizi ve ne düşündüğünüze aldırmadan.

Sevgi orucu tutun abi ölene kadar.. Tutun ki sevgisizlik alsın başını yürüsün, devasa nefret-yalan tsunamileri oluşsun hayatımızda. Kızlarınızın arkadaşı Merve’ye gidiyorum dediğinde bir erkeğin kollarında sevgi aradığını ömür boyunca bilemeyin ve o yüzden olabildiğince sevmeyin ölesiye bu duyguyu içinizde müebbette tutun hep.
Bir ajansta birlikte çalıştığımız bir beyefendi yeri geldiğinde bana: ”Meryem abla ; bir bayana onu sevdiğimi söylediğim zaman yapamayacağı şey olmaz…”dediğinde ağzım bir karış açık kalmıştı şaşkınlığımdan…O yüzdendir ki bu sevgi açlığını sizin doyurmanız yerine, başkaları sahte sevgilerle aşklarla doldurmaya amade beklemekteler… Sevgi orucu tutmaya devam.

Sevgiyle rengarenk olacak dünyayı sevgisizlikle simsiyah kapkaranlık yapın, olabildiğince dünyayı ve insanların hayatını karartın. Bakalım elinize ne geçecek?
Niyet ettik şeytanın rızası için sevgi orucu tutmaya…