Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, WOW İstanbul Hotel'de düzenlenen Yeşilay 4. Uluslararası Teknoloji Bağımlılığı Kongresi'ndeki konuşmasında, etkinliğe ev sahipliği yaptığı için Yeşilay'a, katkılarından dolayı da ilgili bakanlıklar, sivil toplum ve medya kuruluşlarına teşekkür etti.

"Bizim için kıstas, teknolojinin fıtrata aykırı olmamasıdır"

Dünyanın en büyük bilişim ve teknoloji firmalarının merkezi olan ABD'de, "Amişler" gibi hayatlarında teknolojiyi belli bir dönemde dondurmuş topluluklara ev sahipliği yaptığını hatırlatan Erdoğan, "Dünyamız, bir telefon markasının yeni modeli için saatlerce sıra bekleyen insanlar kadar, teknolojisiz bir hayat kurmaya çalışan bireylerin de dünyasıdır. İnsanın olduğu her yerde bu tür farklı yaklaşımların görülmesi gayet tabiidir. Bize göre buradaki asıl mesele, teknolojiyi nasıl anladığımız onu hayatımızın neresine yerleştireceğinizdir." ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Dünyanın ilk rasathanesinin kurmuş, ilk şifahanesini inşa etmiş, bir dönem dünyanın en mümbit ilim, irfan merkezlerine ev sahipliği yapmış bir ülke olarak, bizim yenilikle sorunumuz yoktur, olamaz. Zira 'İlim Çin'de de olsa alınız.' diyen, bir başka ifadeyle 'Sinde de olsa alınız.' diyen bir Peygamber'in ümmeti olarak bizim ilmin ve bilginin kaynağıyla da herhangi bir sıkıntımız yoktur. Bu açıdan biz, modern tabirle teknofobik insanlar değiliz. Bunu bir defa tespit edelim. Biz teknolojik ve bilimsel gelişmelerin nereden neşet ettiğine değil, niçin kullanıldığına, hangi gayeyle kullanıldığına, insan hayatında nereye taalluk ettiğine bakarız. Bizim için kıstas, teknolojinin fıtrata aykırı olmamasıdır. Bizim için ölçü teknolojinin dünyanın yok edilmesi için değil, imarı ve ihyası yolunda kullanılıyor olmasıdır. Şüphesiz her buluşun arkasında, ona hayat veren bir zihniyet ve dünya algısı vardır. Müslümanların atom bombası, nükleer füzeler gibi kitle imha silahlarına öncülük etmemelerinin temel sebebi herhalde geri kalmışlıkları olamaz. Bu tarz bir teknoloji, her şeyden önce Müslümanların zihin yapısına, hayata, insana ve tabiata bakışlarına aykırıdır. Dünya hayatını geçici gören, adaleti, merhameti paylaşmayı merkeze alan İslam düşüncesi böylesi bir gelişmeye manidir."

"Kitle imha silahları çıktı, insanlık bitti"

Dünyadaki güç savaşının istenmese bile bu tür silahlara sahip olmayı gerektirdiğini vurgulayan Erdoğan, şöyle konuştu:

"Bizim asıl karşı olmamız gereken, atom bombasının kendisi kadar, onu ortaya çıkaran, masum insanlar üzerinde kullanmayı meşru gören zihniyettir. Bugün nükleer başlıkları veya nükleer silahları yasaklama anlayışını savunan zihniyetlere baktığınız zaman, bakıyorsunuz bir tanesinde 15 bin, 16 bin nükleer başlık var. Bir diğerinde 12 bin 500 nükleer başlık var. Bir diğerine bakıyorsunuz 7 bin 500 nükleer başlık var. Ama diyor ki 'Sen yapamazsın.' E sende var. Sayı felaket. İstediğin anda istediğin yerde bunu kullanma hakkına sen sahip olacaksın ama öbür tarafta diğerlerine diyeceksin ki 'Sen yapamazsın.' Hemen parmak sallamaya başlıyorlar. İşte sıkıntı burada. Bu da bir bağımlılık. Bunu da dikkatle değerlendirmek lazım. Buna da ben isterseniz burada bir isim koyayım, bu da bir zihni bağımlılıktır. Bizim asıl mücadele etmemiz gereken, teknolojinin insanlığın adım adım kendi kıyametine doğru sürüklenmesinin aracı haline getirilmesidir. Sıkıntı burada. Bundan 4 asır önce koçyiğit Köroğlu ne dedi? 'Tüfek icat oldu, mertlik bozuldu.' demişti. Biz de bugün diyoruz ki modern teknolojinin ürünü olan kitle imha silahları çıktı, insanlık bitti."

"Harekete geçmediğimiz her gün sıkıntı da büyüyecek"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, medyada saatlerce bilgisayar oynadığı için klavye başında ölen çocukların acı hikayeleriyle daha sık karşılaşıldığını anlatarak, bunun da bir tehlike olduğunu söyledi.

Cep telefonuyla özçekim yaparken düşen, kaza yapan, sakatlanan, hatta vefat eden insanlara dair haberlerin kimi zaman tebessüm ederek, kimi zaman yürekler parçalanarak takip edildiğini dile getiren Erdoğan, son model telefon alamadığı için strese, bunalıma giren, hatta suç işleyen kişilere rastlandığını kaydetti. 

Erdoğan, araç kullanırken dahi gözlerini telefon ekranlarından ayırmayan milyonlarca insan olduğunu ifade ederek, şöyle devam etti:

"Dost meclislerindeki gönül sohbetlerinin yerini artık sosyal medya tartışmaları aldı. Mekke'de Beytullah'da, Medine'de Mescid-i Nebevi'de dahi insanlar, ibadet, kıraat ve tefekkürle meşgul olmak yerine telefonlarıyla vakit geçiriyorlar. Hayatımızı kolaylaştırması gereken teknoloji maalesef giderek bizi hayattan koparıyor. Karar alıcılar, anne babalar, eğitimciler, sorumluluk sahibi bireyler olarak bu kötü gidişi elbette eli kolu bağlı bir şekilde izleyemeyiz. Harekete geçmediğimiz her gün sıkıntı da büyüyecektir. Sadece bugünümüz değil asıl istikbalimiz tehdit altındadır. Türkiye olarak bu konuda diğer ülkelere nazaran şimdilik daha iyi bir konumda olduğumuzu söyleyebiliriz, ama tehlike tıpkı daldan kopan çığ gibi üzerimize doğru gelmektedir. Doğru teşhis doğru tedavinin ilk adımıdır."

"Çocuklarımızın ruh dünyasına girmeliyiz"

Her gün akşam evlerde dedelerin, ninelerin, annelerin, babaların, ağabeylerin, ablaların, halaların, teyzelerin, amcaların, dayıların bir araya geldiği o büyük aile dönemlerinin de maalesef mazi olduğuna dikkati çeken Erdoğan, "Hasretle özlüyoruz ama geçti." dedi. 

Erdoğan, zamanı geri döndüremeyeceklerine göre önlerine bakıp gelecek için yapabileceklerinin yollarını aramaları gerektiğini belirterek, şunları kaydetti:

"Bakınız Hazreti Ali (radiyallahu anh) efendimiz, ebeveynlere ne tavsiye ediyor; 'Çocuklarınızı kendi zamanınıza göre değil, onların yaşayacakları zamana göre yetiştirin' buyuruyor. Evet, bizim de meseleye aynen bu şekilde yaklaşmamız lazım. Çocuklarımızla torunlarımızla ve gelecek kuşakla iletişimde en önemli sıkıntının doğrusu ben bu olduğuna inanıyorum. Onların ruh dünyasına giremezsek, onlara ulaşamayız. Evlatlarımızla empati kuramazsak onlarla ortak bir dil geliştiremezsek, sorunlarının çözümü için doğru yöntemler de bulamayız. Bunun için çocuklarımızı beyhude yere teknolojiden uzak tutmaya çalışmak yerine onlara teknolojiyi bilinçli kullanmanın yollarını göstermeli, onun eğitimini vermeliyiz. Annenin-babanın elinden telefonu, tableti bırakmadığı, televizyon başından ayrılmadığı bir evde çocuğa 'Teknolojiden uzak dur.' demek faydasız bir çaba olur. Çünkü ben bunu hani Arapların bir sözü var, 'men dakka dukka' diye, evde torunlarımla yaşıyorum. Bakıyorsun sabah çıkıyor geliyor hemen 'anneanne iPad'ini bana versene' bir dayanıyorsun, iki dayanıyorsun en sonunda hadi sana 15 dakika müsaade... Bunlar yaşadığımız gerçekler ama onu kontrollü şekilde nasıl götüreceğiz asıl olan budur."

"Teknoloji bağımlılığının da tedavisi var"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, gerçek dünya ile sanal dünyayı ayıramayan çocukların zihinlerinin teknolojinin zararlı etkilerine daha çok açık olduğuna dikkati çekerek, teknoloji bağımlılığında en riskli kuşağın 12-24 yaş grubu olduğuna göre bu konuda okullara öğretmenlere de çok önemli görevler düştüğünü söyledi.

Bundan dolayı özellikle Yeşilay'a da teşekkür ettiğini belirten Erdoğan, konuşmasını şöyle tamamladı:

"Bu konuda çok geç olmadan ailesiyle okuluyla ilgili tüm kurumlarımızla elbette Yeşilay'ımızla teknoloji bağımlılığıyla mücadele etmemiz gereken bir döneme girdiğimize inanıyorum, Her bağımlılık gibi teknoloji bağımlılığı da çözülmez, aşılmaz değildir. Tüm zaruri alışkanlıklar gibi teknoloji bağımlılığının da tedavisi vardır. Mesele hayatımızı kolaylaştırmak için edindiğimiz cihazların hayatımızı esir almasına izin vermemektir."