Batıdan bir ses yükselir; “Almanya batıyor”. Bu çığlığın sahibi Alman Milli Eğitim Bakanı. Almanya’daki okuma oranı %23’ten %21’e gerilemiştir. %2’lik bir farkın dahi sanayisi ve ekonomisi çok kuvvetli bir ülkenin batışına sebep olabileceğini düşünmektedir. Ne kadar da doğru düşünmekte ve de doğru söylemektedir.
Türkiye’nin müstakil olarak ve de dünya genelindeki okuma değerlerine şöyle bir göz attığımızda korkunç rakamlarla karşılaşıyoruz. Şimdi vereceğim istatistiklerden sebep Milli Eğitim Bakanımız Nabi Avcı üstadımızın aynı hassasiyetle teyakkuza geçirmesi bize göre elzemdir. Tabir yerindeyse okuma seferberliği üzerine olağanüstü hal ilan edilmesi gerekir. 
Türkiye’de okuma oranları maalesef yerlerde süründüğümüzün işaretidir. Kitap ve Dergi okuma oran %4, gazete okuma oranı %22 (bu orana okumanın yanında bakma da dahil olduğu için çok gerçekçi olmadığını düşünüyorum), radyo dinleme oranı %24, televizyon seyretme oranı %95, toplu taşıma araçlarında, sokakta veya parkta bir bankta başkasının okuduğu kitap, dergi, gazete okuma oranımız ise % 94. Seyretme şeklinde olursa okuma oranımız ciddi artış gösteriyor. 
Araştırmalar; bir Japon’un yılda 25 kitap, bir İsviçreli’nin yılda 10 kitap, bir Fransız’ın yılda 7 kitap okuduğunu ortaya koyarken bu sayılar Türkiye’de yılda 6 kişi tarafından sadece ve sadece 1 kitap okunduğunu ortaya koyuyor. 
Ders kitapları hariç Amerika’da 72 bin, Almanya’da 65 bin, İngiltere’de 48 bin kitap yayımlanırken Türkiye’mizde bu sayı 6 bin 31 adettir. Daha da acı olanı şu ki kitap okuma gereksinimi Türkiye’de ihtiyaç maddeleri sıralamasında 235. sırada yer alıyor. Yanlış yazmadım veya siz yanlış okumadınız. 
Yüce kitabımız Kur’an, kare kökünden ‘okunacak kitap’ anlamına geliyor. Malumdur ki Allah’ın(cc) peygamberimize(sav) nazil ettiği ilk âyet “oku” lafzıyla başlar. Okumak, düşünmek ve akletmek üzerine defalarca vurgu yapılmış Kur’an-ı azîmüşşânda. Fazla söze hacet yok. 
Çok karamsar bir tablo çizdiğimin farkındayım. Ancak bir dirilişe vesile olmak yolunda İbrahim’e (as.) su taşıyan karınca misali bir damla su taşıyabilmek niyetindeyim. Okumak hususundaki gelişimi öncelikle daha kolay olandan daha zor olana doğru desteklemek gerekliliğinin altını kalın kalemlerle çiziyorum. 
Gazete okumayan bir milletin kalınca kitapları okumasını beklemek abesle iştigaldir. Birkaç bakanlığımızın (Milli Eğitim, Kültür, Aile ve Sosyal Politikalar gibi) kafa kafaya vererek bu konu üzerinde ciddi ciddi durmaları kanımca güzel sonuçlar doğurur. Okumaya alıştırma projeleri üzerinde çalışmak, gazete, kısa hikaye, polisiye de olsa olay örgüleri hatta ilmihal bilgileri gibi çok çeşitli alanlarda birçok formül geliştirerek Yeni Türkiye’nin oluşumunda bu toplumun yeniden daha bilgili, daha birikimli toplum haline gelmesi için daha fazla çalışmalıyız. Allah’a (cc.) emanet olun.