Uzlaşı sonrası kurulan bugünkü BM’nin tanıdığı meşru Trablus Yönetimi yani UMH Başkanı Sarrac, anlaşmadan önce karşı taraftaydı. O tarihte Hafter’in yanında ve denetiminde Tobruk’da faaliyet gösteren Meclisin bir üyesi idi. BM uyum anlaşmasıyla Hafter karşıtı Trablus güçleri, Hafter parlamentosunda aktif olarak çalışan bir vekile iktidarı devrederek iyi niyetlerini göstermişlerdi. Fakat dış müdahaleler sonucunda General Hafter, halkın yönetimini kabul etmeyerek anlaşmaya ihanet etmişti.
Kaddafi devrildikten sonra Libya halkı da diğer Arap ülkeleri gibi hürriyeti esas alan bir rejim kurmaya çalışıyordu. Nitekim, 2011 yılında yapılan ilk serbest seçimler yapılmıştı. Radikal guruplar beklenen başarıyı gösterememiş sonuçta koalisyon hükümeti kurulmuştu.
Koalisyon idaresinin yetersizlikleri, silahlı gurupların faaliyetleri ve dış müdahaleler sonucu işler kısa sürede çığırından çıkmış; hükümet ve meşru makamlar güç ve itibar kaybetmeye başlamıştı. Özellikle radikal guruplar Bingazi’de, eski rejimin uzantıları ile siyasi rakiplerini suikastlarla yok etmeye yönelmişlerdi. Ayrıca Bingazi’de ABD Büyükelçisi öldürülmüştü.
General Hafter, radikal gurupların bu yıkıcı silahlı eylemlerine karşı duyulan nefret ve endişe sayesinde 2014 yılı Şubat ayında Libya’yı toparlamak ve teröristlerden temizlemek iddiasıyla Bingazi’de devlete el koyduğunu ilan etmişti. Bu durum resmen bir askeri darbeydi.
Kaddafi döneminde etkili, itibarlı ve çıkar sahibi olan darbeci subay ve elitler, ülkedeki çatışma ve güvensizlik ortamından bıkan halkın desteğini de almıştı. İlave olarak Libya devrimini kendilerinin yaptığını düşünen ancak savaş sonrası iktidar kurumlarının Bingazi’den Trablus’a taşınmasıyla burukluk yaşayan doğu bölgesindeki kabileler de Hafter’e destek vermekteydi. Fakat işin garip tarafı darbeciler Kaddafi’nin eski ekibi ile koalisyon kurarak birlikte hareket ediyorlardı.
2014 Yazında Libya’da ikinci genel seçimler yapılmış katılım %15 ila 18 arası gibi çok düşük oranda kalmıştı. Seçilen milletvekillerinin bir kısmı Trablus’a giderken diğer bir bölümü Hafter’in kontrolündeki Tobruk’a gitmişlerdir. Böylece Libya’da iki meclisli iki yönetim ortaya çıkmıştı.
Bu durum Aralık 2015’deki BM Ulusal Uyum Hükümeti anlaşmasına kadar devam etmiş sonunda uluslararası kamuoyu ve aktörler, Libya’nın meşru yönetimi olarak Trablus’taki hükümeti kabul etmişlerdir.
Hafter ise bunu kabul etmediği gibi dış güçlerin yardımına başvurarak darbeci yapıyı muhafaza etmeye başlamıştır. En önemli dış desteği, Mısır’da 2013 yılında bir darbeyle iktidara gelen ve dikta rejimi kuran General Sisi’den almıştır. Hafter’in Sisi’yi örnek aldığı ve aynı rejimi Libya’da kurmak istediği bugün çok iyi bilinen bir gerçektir.
General Sisi ve General Hafter’in darbe ve askeri güç kullanma yöntemleri, birbirinin aynısıdır. Bu koalisyona daha sonra Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile Suudi Arabistan’da katılmıştır. Çünkü yönetimin halka geçmesinden büyük bir rahatsızlık duymaktaydılar. Kendileri gibi petrol zengini bir Arap ülkesinde kurulacak hürriyet rejiminin başarılı olmasını istemiyorlardı.
Zaten Hafter’e ilk dış askeri desteği organize ve finanse eden BAE’dir. Bu amaçla muazzam bir fon oluşturmuştur Dünya piyasasından her türlü silahı alıp göndermektedir. Hafter güçlerinin Nisan 2019’da Tajura’da uğradığı bozgunda ele geçen ABD’ye ait silah, bomba ve güdümlü mermiler, ilk anda şaşkınlığa yol açmıştır. Son teknoloji ürünü ABD silahlarını, BAE’nin, ABD’den başka amaç göstererek temin ettiği bu şekilde ortaya çıkmıştır.