Askerlik mesleğinin ne olduğunu hatta tanımını dahi bilmeyecek kadar cahil olan bu kimselere bazı önemli gerçekleri hatırlatmakta yarar vardır. Aksi takdirde ülkemizin maddi ve manevi menfaatlerine köstek vurulmuş olur. Askerliğin tarifi olarak her ne kadar “savaş sanatını öğrenme ve uygulama yükümlülüğü” diye bir tarif getirilmiş olsa da en basit ifadesi ile askerlik “boğuşmak ve adam öldürmek sanatıdır” şeklinde ifade edilmektedir. Bu hali ile yıpratıcı, zor ve cesaret gerektiren bir meslektir. Ölümden korkmamak en önemli şartlardan bir tanesidir. Fakat gelin görün ki; Türkiye’de neredeyse 200 yıldan beri askerlik mesleği; “devlet yönetimine en kısa yoldan ulaşmak” olarak anlaşılmıştır. Elbette buna uygun olarak faşist askerlerin darbesi şeklinde sık sık önümüze çıkmıştır. Özellikle sivil yöneticilerin iş başına geldiği 1950 yılından itibaren her 8-10 yılda bir askerler darbe yapmış ve halkın seçtiği yöneticileri türlü yollarla öldürerek ortadan kaldırmışlardır. Önceki yıllarda Harp okullarında “rakı içmek” ve “dans etmek” subay olacaklar için önemli bir kıstas olarak belirlenmiştir. Bunun en önemli sebebi ise Türk milletinin seciyesine işlemiş olan “İslam kahramanlığını” ortadan kaldırmaktır. Batılılardan emir alan Siyonist ve dönmeler; Türk Silahlı Kuvvetlerinde akıl almaz tasarrufl ara sebep olup dedeleri gibi kahramanlık ruhu taşıyan vatanperver nice gencimizi ya ordudan atmışlar ya da pasif görevlere getirip terfi etmemesi için çirkin tedbirler almışlardır. Bunların başında herkesin 15 Temmuz 2016 darbesinden sonra iyice anlamış olduğu “eşleri baş örtülü” askerlerin ordudan atılma uygulaması, gelmektedir. “Gözün üstünde kaşın var” misali “eşinin üstünde başörtüsü var” diyerek binlerce askerin ordudan ilişiği kesilmiştir. Bundan daha kötüsü ise Türk Silahlı Kuvvetlerinin en üst seviyesinde ortaya çıkmıştır. Necip Torumtay isimli Genelkurmay Başkanı, 1. Körfez savaşı öncesinde Misak-ı Milli sınırlarına ulaşmak fırsatı doğmuş iken; Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın emrine karşı gelerek 3 Aralık 1990 tarihinde kendi isteği ile görevinden emekliye ayrılmıştır. Bu kişi ve etkilediği generaller yüzünden vatan topraklarının kurtarması harekatı engellenmiştir. 2. Körfez harekatında da benzer bir tavır sergilenmiş Misak-ı Milli fırsatı tekrar kaçırılmıştır. Dünya savaş tarihinde ve askerlik mesleğinde böylesine çirkin davranışlar pek görülmemiştir. Bilakis generaller savaş çıkması için elinden gelen her gayreti gösterip vazifesine ne kadar bağlı olduğunu ispatlamaya çalışmışlardır. Zaten Genelkurmay Başkanı’nın en önemli vazifesi; Türk Silahlı Kuvvetlerini harbe hazır tutmaktır. Fakat askerliği “vatan savunması ve menfaatlerini korumak” için değil de “yönetimi kısa yoldan ele geçirmek” olarak gören faşistlere göre bu vazife bilinci mantıksızdır ve yetişme şekline aykırıdır. 15 Temmuz darbesinden sonra Türk Silahlı Kuvvetlerinde önemli yapısal değişikliklere gidilmiştir. Bunların en önemlisi Genelkurmay Başkanı, Milli Savunma Bakanına bağlanarak darbeci askerlerin kurduğu faşist yapı düzeltilmeye çalışılmıştır. Daha sonra yapılan çeşitli düzenlemeler sonunda “profesyonel askerlik” kuralları işlerlik kazanmış; mükellef askerlerin çatışma ortamlarından çekilerek yardımcı sınıf hizmetlere kaydırılması sağlanmıştır. Bu sayede PKK ve terör örgütleri ile mücadelede büyük başarılara imza atılırken ülkemizin Suriye, Irak ve Libya gibi yurt dışı operasyonlarda kesin sonuçlar alınması mümkün olmuştur. Türk Silahlı Kuvvetleri, ülke savunması ve menfaatlerinin korunması maksadı ile askerlik mesleğine girişte yapmış olduğu yemine bağlı olarak görev yapmaktadır. “Askerliğin namusunu Türk Sancağının şanını canımdan aziz bilip icabında vatan, cumhuriyet ve vazife uğrunda seve seve hayatımı feda eyleyeceğime, namusum üzerine and içerim” diyen gençlerimiz bunu içtenlikle söyleyerek Peygamber Ocağına adım atmaktadır. Türk Askeri, devletimizin gerekli gördüğü her yerde; ister Afganistan isterse Somali olsun ölümden korkmaz. Şehit veya gazi olacağını bildiği için bu manevi makamlara ulaşmak için fırsat gördüğü askerlik vazifesini en güzel şeklinde yapar.