Yaygın olan bir duruştur, balık vermek ama balık tutmayı öğretmemek. Hasetliğimizden mi, el mahkum yapma fikrimizden mi bilinmez. İşe dair görüşmelerimde etrafımdan sıkça duyduğum, güldüğüm asla uygulamadığım bir yol ve yöntem.
- İşin detayını anlatma, hepsini söyleme, bilmesinler.
Oysa profesyonellik işi bilmekten öte bir değer değil midir, profesyonel iş yapış, bilmenin ötesinde ince ayar yapabilmek, cin yanlarını çözmek, sorunları farklı bakış açısıyla kapatmaktır. Şimdi bundan yoksun, aslında işinde ezik insanın tarzıdır eksik bilgi ve detay anlatmama rahatsızlığı.
Siz balık tutmayı öğretirseniz, balık sayısı artan memlekette, daha fazla balıkçı olacak, daha fazla balıkçı ise daha fazla dükkan, daha fazla, tezgah, daha büyük sanayi, daha çok iş hacmi anlamına gelecektir. Şimdi tüm bunların sonucunda kazanan biz olacakken, hasetsi bir duruş bizi ilerlemekten alıkoyacaktır.
Balık tutmayı öğretmemekte hala kararlı mıyız? Balık tutmayı öğretip, bir de üstüne yan yana oturup var olan bu yöntemi geliştirmekten bahsettiğimiz gün, gelişmiş ülke sıfatını yakalayabiliriz. 
Özünde bir değil, iki adım atmak zorundayız. Balık tutmayı öğretmenin ötesinde, söz konusu yöntemleri konuşabilecek aşamaya gelmeliyiz. Tüm bunlar bizim kendimize yaptığımız yatırım ve kazanım olacaktır. 
Kapatılan iş yerlerini canlı tutmak adına çabaladığımız gün, iş hayatına kazanım sağlamış oluruz. 
Bir işletmenin en büyük handikapı, o işletmenin mecburi eleman mantığında çalışmasıdır. 
MECBURİ ELEMAN MANTIĞI da nedir ? Diye düşünenler varsa, bilgisini, tecrübesini, işini, anlatmayan, aktarmayan, öğretmeyen, kendinden vazgeçilmemesi adına anlamsız bir handikap yaşayan elemandır. Mecburi eleman bunu yapınca en büyük kötülüğü kendine yapar, her an işin içinde ve başında olmak zorundadır. En çok ve daha çok çalışan olmak durumundadır. İstediğinde tatile çıkamayan, izin kullanamayan, diyelim ki işten ayrılmak istedi, ha deyince ayrılamayacak olan elemandır. 
Vazgeçilemeyen, mecburi eleman, aslında köle misali çalışan elemandır.
Üretim yapmaktan korkmak gibi bir şeydir, balık tutmayı öğretmemek, yani iş bilen insan üretmekten yoksun olan bakış açısı hammadde üretse de bu belirli zaman için kısıtlı bir  üretimdir. 
İnsan üreten, eleman yetiştiren iş veren ,müdür, vs. topluma kazandıracağı kalifiye eleman sirkülasyonuna katkıda bulunmuş olur, kendi elemanı gitse de genelinde bu zihniyet olursa, ikinci seçeceği kişi yine tecrübeli olur. Kaybı değil, kazancı olur.
DAHA FAZLA BALIK TUTABİLEN MİLLET, DAHA ÇOK KARNINI DOYURAN OLACAKTIR !
Daha çok karnını doyurmuş olan millet, daha çok ilim, bilim, sanat alanına yönelen, yaşam standardını yükselten olacaktır. Ekonomisi güçlü bir millet ise sözü daha çok geçen, daha ağırlığı olan bir yapıya kavuşacaktır.
Basit bir algı olarak gördüğümüz balık tutmayı öğretme eylemi, bizi çok büyük noktalara taşıyacak madem, balığı daha çok anlattığımız günlerimiz olsun diye yeni bir şeyler yapalım.
RASTGELE ...........