Dünya Sağlık Örgütü (WHO) 1990 yılında eşcinselliği psikolojik hastalıklar listesinden çıkardı. 28 üyeli Avrupa Birliği’nin birçok ülkesinde eşcinsel evlilik yasallaşmış durumda. Dünyada eşcinsel evliliğe yasalarla ilk izin veren ülke Hollanda oldu. Hollanda’nın 2001 yılında aldığı bu kararın ardından 20’den fazla ülke eşcinsel evliliği resmen kabul etti. Hollanda’yı Belçika, İspanya daha sonra da Norveç, İsveç, Portekiz, Danimarka, Fransa, Lüksemburg, İzlanda, Slovenya ve Birleşik Krallık (Kuzey İrlanda hariç) takip etti. 2015 yıllarında ise koyu Katolik ülke olarak kabul edilen İrlanda’da eşcinsel evlilik referandum ile kabul edilerek yasallaştı. Yunanistan Başbakanı Aleksis Çipras, 2015 yılında eşcinsel çiftlerin resmi olarak birlikte yaşamasına izin veren yasanın onaylanmasının ardından yaptığı açıklamada: “Haklarından mahrum bırakılan ve barbarlığı yaşayan binlerce vatandaşımızdan özür dilerim. Bu yasa yıllar önce çıkmalıydı. Felaket ve korku tellallarının aksine, Yunan toplumu eşitlik ve insan onuruna saygıdan yanadır. Yunan Parlamentosu ve Hükümet bu tarihi kararı ile iftihar ediyor” dedi. Çipras, ayrıca “Yasanın geri kafalılık, çağ dışı ve utanç verici uygulamaları sona erdirdiğini” söyledi. İtalya’da 2016, Finlandiya’da ise Mart 2017 yılında eşcinsel birlikteliklerin hukuki olarak tanınmasını sağlayan yasa tasarısı kabul edildi. Almanya’da 1 Ekim 2017 tarihinde eşcinsel çiftlerin evlenmesine izin veren yasa yürürlüğe girdi. Evanjelik Basın Servisi’nin (epd) resmi makamlardan aldığı bilgilere göre, bir yılda Almanya’da evlenen eşcinsel çiftlerin sayısı 7 bini geçti. Eşcinsel evlilikler yapılan evliliklerin toplamı içinde de önemli bir paya sahip. Berlin’de her dört evlilikten birinin bir eşcinsel çift tarafından yapıldığı kaydediliyor. Avrupa Birliği (AB) üyelerinden Almanya’nın ardından Malta’da da eşcinsel evliliğe yasal onay çıktı. Malta Başbakanı Joseph Muscat, bunun “tarihi bir oylama” olduğunu söyledi. Muscat oylama sonrasında gazetecilere yaptığı açıklamada, “bunun demokrasinin ve toplumun olgunlaştığını gösterdiğini” belirterek, “artık hepimiz eşitiz diyebiliriz” dedi. Avrupa Adalet Divanı, Haziran 2018 tarihinde tüm Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkelerin, eşcinsel vatandaşlarının birlik dışındaki ülkelerde yaşayan eşleriyle yaptıkları evlilikleri resmen tanıması gerektiğine karar verdi. AB’nin en üst hukuki organı olan Lüksemburg’daki mahkemenin kararı, eşcinsel evliliklerin korunması konusunda bir dönüm noktası olarak değerlendiriliyor. Adalet Divanı’nın aldığı karara göre, eşcinsel evliliklere izin vermeyen AB üyesi ülkeler de bu karara uymak zorunda. AB üyesi Bulgaristan, Litvanya, Letonya, Polonya, Romanya ve Slovakya’da eşcinsel evliliklere izin verilmiyor. ABD’nin ise 50 eyaletinden 37’sinde eşcinsel evlilik yapılabiliyordu. Fakat 26 Haziran 2015’te Yüce Mahkeme (!) tarafından çıkarılan Obergefell v. Hodges emsal kararıyla birlikte tüm eyaletlerde yasal hak olarak tanındı. ABD başkanı Obama da konuyla ilgili Twitter paylaşımında bulundu. Obama kararı “Eşitlik adına büyük bir adım” olarak nitelendirdi. Sosyal medyada ise Demokratların Başkan adaylarından Hilary Clinton bir twit attı ve evliliğin eşitliği yönünde verilen bu kararı “tarihi bir zafer” olarak tanımladı. Ne hazin bir tecellidir ki, dünyanın yönetiminde en etkili demokrat ülkelerin demokrat liderleri, eşcinsel evliliklerin yasallaşmasını eşitlik, iftihar gerekçesi, insan onuru, olgunluk ve tarihi zafer, aksi durumu ise geri kafalılık, barbarlık ve utanç verici olarak olarak ifade ediyorlar. Görüldüğü gibi, Yunan Mitolojilerinde ki tanrılarının ve Antik Yunan dönemindeki filozoflarının ve halkının çarpık, sapık ve ahlaksız yaşam tarzları günümüz Batı dünyasının demokratik yöneticilerinde ve toplumlarında da aynen devam ediyor. İletişim araçlarının hızla gelişmesi ve yaygınlaşmasıyla görsel olarak da bütün dünyaya servis edilmekte. Bu batılı demokratik ülkeler, bir yandan da diğer ülkelerin aile yapısını dinamitlemek, kadın erkek eşitliğini sabote etmek ve cinsel sapıklıkları normalleştirmek için de (bizdeki LGBTİ ve Mor Çatı gibi) ilgili yerel sivil toplum örgütlerine AB fonlarından, vakıflarından ve elçiliklerinden yüklü miktarlarda para yağdırmaktalar. İşte demokratik batının ahlakı (!) bu