Değerli yazar ve akademisyen Yusuf Kaplan’ı çok seven bir kişiyim. Düşüncelerini paylaşırken kimseye riyakârlık yapmayan ilkeli ve hakperest bir kişidir. Fakat çok üzüldüğüm bir konuda eleştirilerimi arz etmek istiyorum.

Bir konferansta kendisine şu soruyu sormuştum: “Hocam verdiğiniz örneklerde çoğunlukla “Nietzsche (Niçe diye okunur)” gibi yazarları örnek gösteriyor devamlı olarak bu ve benzer felsefecilerden referans veriyorsunuz. Hâlbuki ben sizden Bediüzzaman Said Nursi ve Necip Fazıl Kısakürek gibi yerli ve milli yazarlarımızdan örnek vermenizi beklerdim”.

Cevap olarak itiraz etti ve “sadece felsefecileri örnek vermediğini” ve “Bediüzzaman’dan da örnek verdiğini” söyledi. Bende sorularına cevap verirken memnuniyetimi ifade ettim.

Aradan yıllar geçti. Yusuf Kaplan’ın “Önümüzü açacak öncü kuşak için 100 kitaplık okuma listesi” diye yayınladığı ve beş aşamada okunmasını tavsiye ettiği çeşitli reklamları okudum. Heyecanla bu listeleri incelemeye başladım. Fakat büyük bir hayal kırıklığı yaşadığımı inkâr edemem.

Bu listede Necip Fazıl Kısakürek’in “Çöle İnen Nur” isimli kitabını görmüş olsam da Bediüzzaman’ın muhteşem külliyatı olan Risale-i Nur eserlerinden bir tanesini dahi görememek büyük bir eksiklikti.

O halde Yusuf Kaplan hocamız gibi âlim ve değerli zatları bir kenara koyup okuma listesi hazırlayanlara şu tavsiyelerde bulunup Bediüzzaman Said Nursi’nin hayat hikâyesinden bir kesit sunarak niçin bu zatı tanımak ve eserlerini niçin okumak gerektiğini anlatmaya çalışayım:

Bir okul arkadaşım da Bediüzzaman’ı tanımadığını söylüyordu. Fesübhanallah, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinde yaşamış, doğru yol ve istikametten hiç ayrılmamış, harp gazisi ve madalya sahibi Bediüzzaman’ı tanımamak kadar büyük bir gaflet olur mu?

Demek ki bize bu zatı unutturmuşlar. O halde Bediüzzaman’ı hiç olmaz ise gençlik dönemini bir makale hacmi ile tanımaya çalışalım. Zira bundan bahsetmemek yazarlar için dahi suçtur, ayıptır…

Elbette sadece gençlik bölümünün yer aldığı bu yazı; onu hakkıyla anlamaya yetmez. Daha yakından tanımak için eserlerine müracaat etmek gereklidir. Şimdilik gençlik devrini 32 madde ile anlamaya çalışalım:

1. Kesinlikle hiç kimseden hediye olarak para almıyordu. Sonuçta da hiçbir maddî mülkiyeti evi, barkı, konağı yoktu. Hayatında kimsesiz ve sürgünde geçen bir tarzı vardı. Defalarca hapislerde kalmış çok sıkıntılı ve dehşetli musibetler içerisinde yaşamıştı. Yine de kimseden para ve karşılıksız hediye almadığı, hatta onu çok seven talebelerini dahi kırdığı fakat hediye almadığı görülmüştür.

2. Hiçbir âlime hocaya sual sormazdı. Ancak sorulanlara cevap verirdi. Bu hususta şöyle derdi ki: “Ben ulemanın ilmini inkâr etmem; binaenaleyh kendilerinden sual sormak fazladır. Benim ilmimden şüphe edenler varsa sorsunlar, onlara cevap vereyim.” Yani “hoca olduğu halde bir soruyu bilemedi” diye kimseyi zor durumda bırakmak istemezdi.

3. Yanında bulunan talebelerini de aynı kendisi gibi zekât ve hediye almaktan men ederdi. Onları da yalnız Allah rızası için çalıştırırdı. Hatta çoğu zaman talebelerini kendi iaşe derdi.