Materyalist (maddeci) felsefe ideolojisiyle anlatılan bilimde, bazı gerçekler ne yazık ki bahsedilmemektedir. Böyle bir durumun vakıa olması, fayda yerine zarar sağlamaktadır. Bir gözün, bir kulağın içerisinde gerçekleşen bilimsel süreci anlatıp, bu organların insana sağladığı görme ve duyma faydalarından bahsetmemeleri, hiç insana cazip gelir mi? Bu şekilde bir  anlatım yapıldığında, organlardaki işleyişin "insana hiçbir cazibesi ve faydası yoktur" algısı meydana geliyor.

Vücudumuzda adalet yani denge vardır. Vücudun sıcaklık dengesi, tuz dengesi, ph dengesi vardır. Hormonların ve enzimlerin, dengeyi sağlamak için bir çalışması söz konusudur. Ama materyalist felsefe perspektifiyle bilimi anlatanlar, bu gerçekleri anlatmamaktadırlar. Çünkü yaratıcı ayan beyan ortaya çıkmış olacak. Atmosferde, doğada, herşeyde denge (adalet) olmasının el-Adl'dan olduğu ortaya çıkmış olacak. Bilimi, mana alemi bağlamında kopararak, bildiklerini örtmüş oluyorlar.

Vücudumuzda, doğada bir temizlemenin devir daimle devam ettiğini, bilimsel gerçeklere rağmen, yine bahsetmeyerek örtbas etmektedirler. Çünkü el-Kuddüs (çok temiz) olan yaratıcı ortaya çıkacak.

Basit bir damla sudan mükemmel insanın, basit bir tohumdan mükemmel bir ağacın ortaya çıkması gibi, kainattaki herşeyin basitten mükemmele, terbiye edilerek getirilmesini anlatmamaktadırlar. Çünkü bunları yapan bir Rabbin (terbiye eden) olduğu ortaya çıkacak. Böylece hayatın anlamının sorgulanmasıyla birlikte, insanın kainattaki sorumluluğuda gündeme gelmiş olacak.

Materyalist felsefe ideolojisiyle bilimi değerlendirmeleri; el-Halik, el-Hallak, el-Adl, el-Kuddüs, Rab ve diğer isimleri görmezden gelmeye gayret göstermelerine neden oluyor.

İnsan ile Allah arasındaki bağı kopardıkları için, onlarda ahlakın hiçbir bağlayıcılığı kalmıyor. Bu şekilde bilimi ellerinde bulunduran güçlü ülkeler,  materyalist felsefeyle bilimi değerlendirdiklerinden yani Allah'ı görmezden geldiklerinden, ahlak yoksunu olmaktadırlar. Çünkü bilimi, materyalist felsefe ideolojisiyle değerlendirmeleri sonucu; Rabbi görmezden geldiklerinden Rab korkusu, El-Adl'ı (ahiretin delili olan adaleti) görmezden gelmeleri ise ahiret korkusu oluşmasına engel teşkil eder. Bu yüzden, ahlakı ihtiyaç olarak görmemektedirler.


Bu tür gerçeklerin, materyalist felsefe aracılığıyla bilim pazarlayanlarca (bilimin tevhidi haykırmasına rağmen) saklanması fayda yerine zarar sağlıyor. Bu yüzden kendini tanımlandıramayanlar; el-Adl (adaletli) ile ahirete, el-Kuddüs (çok temiz) ile maddi ve manevi temizliğe yönelemiyorlar.

Anlam üzerinde düşünmenin önünü kapatarak, Rab ismi sayesinde harekete geçmesi gereken korku, ümit, sevgi duygularından yeterince faydalanamayarak; imana, ahlaka yönelmemiş oluyorlar.

Tüm bu sebeplerin bir tabii sonucu olarak,halen batıl materyalist felsefe ideolojisine saplanmış kalan, bilimi elinde bulunduran ülkeler; bilimle fayda sağlamak yerine, aynı bilimle milyonlarca insanın öldürülmesine, güçsüz halkların ekonomik olarak sömürülmesine, her kesimden insanın (kadının, yaşlının, çocuğun) zulme uğramasına sebep oluyorlar.


Böylece dünyadaki mazlumlara (kadın,yaşlı,çocuk) siyasi, ekonomik, askeri zulumleri yapmaktadırlar. Bilimi kendi uydurdukları ideolojiye alet ederek; insan ile Allah arasındaki bağı, insanın Allah ile arasındaki 'şahsi ilişkiyi' yani “ahlaki ilişkiyi” kaldırdıklarından, insanlığa fayda yerine bu şekilde zarar üretmektedirler. Halbuki sağ duyulu ve ön yargısız olarak bilim ele alındığında; bilim, tevhid hakikatini haykırıyor.

Materyalist felsefeye sahip bilimcilerin müslüman olmasını, böylelikle kendilerine ve/veya  başkalarına yapabildikleri zulümlerin son bulmasını niyaz ediyorum