Bu yazı her gittiğim gemiye gittiğim zaman panolara astığım bir yazıdır. Maksadım denizcilerin mesleklerini sevmesi ve Allah’a olan inancını pekiştirmek içindir. İnşallah muvaffak olmuşumdur… Denizcilik, Yaratıcımıza yakınlık, iman ve inanç mesleğidir. Denizcilik kendine has kutsal özellikleri olan asil bir meslektir. Nuh Aleyhisselâm’ın mesleğidir. Asalet soydan değil, iyi huydan ve temiz ahlâktan gelir. İşte denizcilik de böyledir, nezaket ve centilmenlik mesleğidir. Temizlik, intizam ve gönye mesleğidir. Örf, adet ve görgü mesleğidir. Üstün fedakârlık ve vefa gerektiren soylu bir meslektir. Denizcilik, Sancak gezdirdiği için şerefli bir meslektir. Yüksek ahlâk ve fazilet mesleğidir. Yurt dışında güzel vatanımızı onurlu bir şekilde temsil etme mesleğidir. Denizci iyi bir yurttaştır. Gittiği ülkelerde ülkesini temsil ettiğini unutmaz. O bilinçle hareket eder. Denizcilik kuvvetli bir şahsiyet ve liderlik mesleğidir. Gönülden birlik, beraberlik, sevgi ve saygı mesleğidir. Denizcilik her türlü yeniliği takip etme ve uygulama mesleğidir. Zira “iki günü bir olan, ziyandadır” buyuran şanlı Peygamberimizin (asm) sözleri ile hareket etmektir. Denizci her an kendini yeniler ve geliştirmeye çalışır. Çok değişik ve zorlu şartlarda görev yapma zorunluluğu dolayısıyla, denizci her şeyden evvel yürekli insandır. Cesurdur... Çünkü başka turlu denizlere kafa tutamaz o. Denizci yaşadığı ortama, yani gemiye ve çalışma arkadaşlarına karşı merttir. Sözünün eridir. Denizin kendisi de merttir. Yalanı affetmez hemen yüzüne vurur... Denizci çalışkandır. Tembel denizci bir seferlik yolcudur... Denizci özlem adamıdır. Özler. Özlenir. Kavuşmanın ne güzel bir şey olduğunu ondan daha iyi kimse bilmez... Denizci duygu adamıdır. Şairlerin kıskanacağı Allah’ın yaratmış olduğu en güzel manzaralarını o görür. O yaşar ilk defa, görünen ve bir daha dünyada görünmemek fakat ahirette canlanmak üzere kaybolup giden güzellikleri denizlerde... Denizci bilgedir. Çok okur. Hatta yazar. Sürekli yalnızlığı, onu tefekkür ummanında bazen akıl almaz büyüklüğe eriştirir. Rabbimizin yarattığı tabiatın ihtişamı karşısında kendini aciz hisseder. Bütün bunlar bilgeliğinin elinde onu hoş görülü ve anlayışlı yapar. İnsanı sever. Zira Yunus Emre’nin dediği gibi “Yaratılanı sevin, Yaratandan ötürü” sözünü iyi bilir. Denizcinin kalbi sevgi doludur. Onu güçlü kılan sevdiklerine olan bağlılığıdır... Denizci dosttur, arkadaştır. Yalan ve iftiradan uzak durur. Sefer dönüşü hep o arar kardeşlerini, dostlarını. Unutulmuşluğunu bilse bile. Denizci nankör değildir. Milyonlarca çeşit canlıyla paylaştığı denizlerini kirletmez... Onu ibadet yeri gibi temiz tutar. Çevre bilinci yüksektir. Zira temizlik, imandandır. Denizci için emanet kutsaldır. Gemisi ve taşıdığı yük onun namusudur. Denizci güvenilir adamdır. Binlerce hatta milyonlarca insanı ilgilendiren ticarî yolculuklar sadece onların ellerine teslim edilir. Denizci paylaşmayı bilir. Adalet duygusu gelişmiştir. Çünkü denizde hayatın başka türlü olmayacağını bilir. Adalet “kutup yıldızı gibidir geri kalan her şey onun etrafında döner” diyen Eflatun’u ve “Adalet, mülkün temelidir” diyen Hazreti Ömer’i iyi tanır. Denizci varlığının sebebini kavrayarak, hayatın mucizesini anlayarak, her gün şükrederek yaşar. Selâmetini Allah’ın adıyla anarak duâlaştırır. Bunu her gün ve her vardiya değişiminde yapar. Demir atarken, alırken hep “Bismillah” der. Bahriyede çalışanlar top atışlarında besmeleyi eksik etmezler. Allah’ın ismini daima tekrar ederek onun merhametine sığınırlar Denizci, ismini her gün kucağında uyuduğu, uyandığı hatta canını verdiği denizden almıştır... Çünkü onunla özdeştir artık. Oysa karada çalışanlara karacı denmez. Hülâsa denizci farklıdır. Dolayısıyla bu farklılığın önemini algılamak denizci gibi hareket etmek büyük bir sorumluluk gerektirir. Allah, bütün denizcilere selâmet, karada çalışıp denizciliğe her kademede ve sektörde emek veren arkadaşlarımıza kolaylıklar versin”.