Geçtiğimiz günlerde defalarca yazdık ve maalesef üzülerek bahsettiğimiz ekmek israfı konusunu tekrar yazmak zorunda kaldık. Çünkü ekmek israfı her geçen gün artarak sürüyor. Lütfen, biz bu kadar gaflete düşmezdik. Ne oldu bize? Bu gidiş nereye varacak? 
Türkiye Fırıncılar Federasyonu Başkanı Halil İbrahim Balcı’nın açıklamaları düşündürücü ve üzücü. Peki ne diyor Balcı, dünya genelinde 805 milyon insanın yetersiz beslenmeden dolayı hayatını kaybettiğini belirtiyor. Bizi de derinden yaralıyor. Balcı olayın detayına girerek “Dünya nüfusunun yüzde 11,3’ü gelişmekte olan ülke nüfuslarının da yüzde 13,5’ini bu kapsamda değerlendirebiliriz. Yıllık 1,3 milyar ton gıda israf ediliyor. Bunun ekonomilere verdiği kayıp da 1 trilyon dolara yakın.” açıklamasını yaparak bizi daha da perişan etti. Biz perişan olurken kendisi ülkemiz için de hiçte iyi olmayan rakamlar verdi. Yani Balcı, ülkemizde günlük üretilen 90,9 milyon ekmeğin 89 milyonunun satın alındığını bilgisini veriyor.
Şimdi sıkı durum bunun daha kötüsünü bakın nasıl açıklıyor. Balcı “ Türkiye’de günde üretilen yaklaşık 91 milyon ekmekten 5 milyona yakını tüketilmeyip çöpe gidiyor. 3 milyona yakını fırınlarımızda, 1,4 milyonu evlerimizde, 500 bini personel ve öğrenci yemekhaneleri ile lokanta ve otellerde israf ediliyor. Bu bize fırın enflasyonu sebebiyle ihtiyaçtan fazla üretim yapıldığını ve ihtiyaçtan fazla alındığını iyi muhafaza edilmediğini, ruhsatsız fırınlara tolerans tanındığını gösteriyor. Tüketebileceğiniz kadarını almak, satabileceğimiz kadar üretmek gerekiyor.
Balcı, üzücü haber veriyor ama çözümünüde söylüyor. Evet, tüketebileceğimiz kadar almak ve de satabileceğimiz kadar üretmek. İşte püf noktası burada. Eğer bizler buna riayet edersek, iyi sonuçlar alabileceğiz.
Peki bu kadar karamsarlık ve üzüntüden sonra hiç mi iç açıcı haber yokmu? Çok şükür var.
Yine bu ferahlatıcı haberide Halil İbrahim Balcı veriyor. İsrafın önlenmesine yönelik başlatılan kampanyalar sayesinde pozitif dönüşüm aldıklarını “Yaptığımız çalışmalarla günde 1 milyon 50 bin ekmeğin çöpe gitmesini önledik. Bunun parasal değeri yıllık 2,8 milyar lira. İnanıyorum ki ülke olarak israfın önlenmesi konusunda üzerimize düşen tüm sorumluluğu hem üretenler hem de tüketenler olarak yerine getireceğiz.” diyerek müjde veriyor. Demek ki biraz gayret ve şuur ile biz bu israfı yeneriz. Yeter ki gayret edelim. Bizde ekmek israfı denen bu konuyu bir daha gündeme getirmeyelim.
Güzel şeyler olacak. Bu ülke güzel ve hatta harika şeylere laik.
Dostlar, biz istersek yaparız. Hemde en iyisini, en güzelini. Çünkü daha önce bunu yaptık. Bizi bir müddet oyaladılar ama artık bizi kimse tutamaz.
Unutmayın biz istersek en mükemmelini yaparız.
PÜF NOKTASI
Osmanlı’da Adalet
Fransız Seyyah Tevenot, Osmanlı memleketlerini bir uçtan bir uca gezmiş ve hatıraları gerçekten çok etkileyici; “Osmanlı memleketlerinde, herkes rahatça devlet kapısına başvurabilir. Hangi dinden, sosyal sınıftan, mezhepten olursa olsun; şikayeti ve davası dikkatle dinlenir. Bir fakir, bir vezirden adalet isteyeceği gibi, bir Musevi, bir Müslüman’dan hakkını isteyebilir. Bu işler ise, hiç sürümcemde kalmadan hemen halledilir. Borçlu borcunu derhal öder. Katil, suçu subüt bulmuşsa hemen idam edilir. Hiç bir dava bir hükme bağlanmadan dört - beş günden fazla devam etmez. Bu yüzden hiç kimse adaletsizlikten korkmaz. Yalnız adaleti yerine getirmekle vazifeli olanlar bir haksızlık yapmaktan korkarlar. Çünkü yapacakları haksızlığı canlarıyla ödemek zorunda kalabilirler.”
Evet Osmanlıyı bu kadar güçlü kılan 7 kıtada 600 yıl hüküm sürmesi adaletli olması olsa gerektir.