Okulların açılmasıyla kızım da bu sezon yeni okul ve yeni arkadaşlara uyum sağlamaya çalıştı. Artık 2. dönemdeyiz ve bayağı bir adapte olduk. Ancak ilk günler kızımın  bir gözlemi olmuştu ve gelip bana anlatmıştı.

‘Anne serviste bir arkadaşım var. Her sabah ‘Günaydın’ diyorum, kafasını çevirip bana cevap vermiyor’

Aslında bu benim çok şaşırmadığım bir durum. Bazen aynı plazada çalıştığımız insanlarla, aynı apartmanda ki komşularımızla yaşadığımız durum değil mi?

Kızıma sordum:

- ‘Peki arkadaşın cevap vermeyince kendini nasıl hissediyorsun?’

- ‘KÖTÜ.

-‘Peki ne yapmayı planlıyorsun?’ dedim. Baktım pek bir cevap yok. Belli ki benden bir destek bekliyor.

- ‘Su’cum 2 tane seçeneğin var. Dilersen arkadaşına günaydın demeyi kesebilirsin. Dilersen de sana bir gün karşılık verene kadar günaydın demeye devam edebilirsin,
karar senin’ dedim.

- ‘GÜNAYDIN demeye devam edeceğim’ dedi.

- ‘Peki nasıl istersen’ diyerek kendisi konuyu açana kadar kapadım. Yaklaşık 2 hafta sonra Su yanıma geldi ve – ‘Anne biliyor musun arkadaşım bugün bana GÜNAYDIN
dedi’ diye mutluluğunu paylaştı. Bende en az Su kadar mutlu olmuştum.

Benim için önemi büyük olan diğer bir hikayemizi daha aktarmak istiyorum. Kızım geçen yaz odasını toplarken artık oynamadığı oyuncakları torba yapmış ve bana
‘Bunları oyuncakları olmayan çocuklara vermek istiyorum’ diye geldi. O gün duyduğum gurur ve mutluluk ve gönül ferahlığını kelimelere dökmem mümkün değil.
Ama bu iki hikayeden yola çıkarak, biz ailelerin  ‘Çocuklarımızı nasıl diğerlerine yardım etmeye, paylaşmaya, sevgisini, ilgisini göstermeye nasıl yardım edebilirizi’ yazabilirim diye düşündüm.

Araştırmalar aslında çocukların paylaşmak ve başkalarına yardım etmek için köklü bir iç güdüye sahip olduklarını gösteriyor. Hatta bir ararştırma; bebeklerin başkalarından almaktan çok daha verici olduklarını göstermekte’ Öyle görünüyor ki, aslında çocukların doğasında paylaşma ve sevgilerini gösterme fazlaca var. Ancak zaman içerisinde aile tutumları ve çevresel faktörlere göre davranışlarında değişiklikler gösterebiliyor.
Peki biz çocuklarımıza maddi ve manevi paylaşmanın ve cömertliğin, kişisel mutluluğa olumlu etkisini nasıl anlatabilir ve onları nasıl teşvik edebiliriz? 
MODEL OLUN
Araştırmalar çocukların hem sevgisini gösterme anlamında hem de paylaşma, yardımlaşma anlamında cömertliklerini aile bireylerinin mutlaka bir tanesinden model aldığını gösteriyor. Ve hatta Wilhelm  of Indiana Universitesinden Mark Ottoni’nin yaptığı araştırmaya göre; ailelerin cömertlik ve paylaşma hakkında çocuklarıyla yaptıkları sohbetlerin , çocuğun paylaşım ve cömertliğine önemli katkısı olduğu nu gösteriyor.