Davet, Allah’ın emri ve Rasûlullah’ın sünnetidir. Bu nedenle davet, mü’minler için çok önemli bir görevdir. Müslüman Ümmtein akıllı ve ergen her ferdi, erkek olsun kadın olsun bu görev ile mükelleftir. Bu mukaddes görev sadece âlimlere has değildir. Bazı kimselerin din adamı diye adlandırdığı gruba mahsus da değildir. İstisnasız her Müslüman bu görevin her türlü biçim ve şekilleriyle sorumludur.6 Allah’a davet, her Müslüman erkek ve kadına farzdır.7 Günümüzde mal, güç, kadın ve düşünce gibi dünyevi bütün imkanlar Allah yolunda ve onun rızâsına kavuşmasının önünde engel olma seferberliği içindedir. Onun için İslâm’a davet görevi farz-ı ayın durumuna gelmiştir.8 Davetin muhatabı tüm insanlardır. Davetin sahasının İman, İbadat, Muamelat ve Ahlâkî prensiplerdir. İslâm dininde tebliğ, belli bir sınıfın değil, inanan bütün insanların vazifesidir. İslâm’da sınıf ayırımı yoktur. Her fert, kendi bilgi ve kültür seviyesine göre, başkalarına, İslâmiyeti yaşayarak tebliğe bulunup onları bilinçlendirmeye gayret göstermelidir. İslâm dini tebliğ yoluyla dünyanın her kıtasına ulaşmış bulunmaktadır. Doğru ve sağlam tebliğin tek bir yolu vardır, o da samimiyettir. İnsanları etkilemek, İslâm’ı anlatmaktan önce onu kavrayıp bizzat yaşamaktan geçer. Yüce Rabbimiz’in buyurduğu gibi tebliğ edelim. “Ey resulüm, insanları Kur’an’la, güzel söz ve nasihatla Rabbinin yoluna (İslam’a) davet et. Onlara karşı, en güzel olan bir mücadele ile mücadele yap. Şüphe yok ki, Rabbin, yolundan sapanı en iyi bilendir, ve o, hidayete kavuşanları da en iyi bilendir.” (Nahl, 16/125) Tebliğ biz Müslümanlar için özel bir çaba değil, Müslümanların tabi hâlleriyle, insanlarla günlük görüşmelerinde dinlerini en iyi şekilde yaşamaları ve başkalarına sevdirmeleridir. Çünkü davet kulluk görevidir. İslâm’ın tebliği ve davet en büyük hayır olup, her Müslümanın üzerine gerekli bir görevdir. Her Müslüman bu görevin bilincinde olmalıdır. 4. Davetin Amacı Davetin amacı insanları sadece Allah’a kulluk etmeye çağırmaktır. İslâmî davet şüphesiz ki kişilere, gruplara veya din adına sonradan ortaya çıkmış şeylere değil, Allah rızâsı için O’na ve O’nun âyetlerine bir çağrıdır. İyinin, güzelin, adâletin, insanlığın ve bunlara bağlı değerlerin kaynağı İslâm’dır. Kur’an, insanları Allah’a ve bu değerlere davet edip, kendisi de sâlih amel işleyen kimseleri doğru sözlüler (sadıklar) olarak niteliyor. (Fussılet, 41/33) Bu şekilde davet edenlerin başında da Allah’ın elçileri gelir. Onlar insanları Allah’a ve O’na kulluğa çağırırlar. Davet, yolunu şaşırmışlara ilk yardım müdahalesidir. İnsana bahşedilen hayatı Allah’ın istediği hayat tarzına çevirmeye çağrıdır. Davetin amacı, insanların doğru inanıp yaşamalarını, yani İnanç, ibadet ve güzel ahlâk sahibi olmalarını sağlamaktır. 5. Davetin Mukâfatı İnsanları Allah’a kulluğa çağırarak hidâyetine vesile olmanın mükâfatını Yüce Allah şöyle belirtir: “Allah’a çağıran, salih amelde bulunan ve: ‘Gerçekten ben Müslümanlardanım’ diyenden daha güzel sözlü kimdir?” (Fussilet, 41/33) Yani asıl güzel söz insanları Allah’a çağıran, Kur’an’a uymaya davet eden sözdür. “İyiliği emretme, kötülükten sakındırma” şeklinde ifade edilen emr-i bi’l-ma’rûf ve nehy-i ani’l-münker görevi, fert, aile ve toplumun güven ve huzuru için hayâtî önemi haizdir. Emr-i bi’lma’rûf ve nehy-i ani’l-münker İslâm dininin temel prensiplerinden biri olduğu gibi Müslümanların kurtuluşa ermelerinin yegâne sebeplerinden de biridir. Âyeti kerimede şöyle buyurulmaktadır: “Sizden, hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten sakındıran bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa erenler onlardır.” (Âl-i İmrân 3/104) İnsanları hakka çağırmak ve batıldan sakındırmak, kurtuluşa ermenin bir gereği olduğunu âyette ifade edilmektedir. Sa’d (r.a)’den rivâyet edildiğine göre Nebiyy-i Ekrem (s.a.s), Hz. Ali’ye şöyle buyurmuştur: “Allah’a yemin ederim ki, Cenâb-ı Hakk’ın senin aracılığınla bir tek kişiyi hidâyete erdirmesi, senin için, en kıymetli dünya malı olan kırmızı develerden daha hayırlıdır.”