Altı ülke vatandaşı olan gemi personeli uzun süredir maaşlarını alamıyordu. Öyle ki bir yıldan beri maaş almayan gemiciler vardı. Sonunda gemiciler işi bıraktılar ve armatörden birikmiş maaşlarını istediler.

Armatörümüz maaşları ödeyemeyeceğini söyleyerek gemiyi terk etti. 25 Kişiyle birlikte bu limanda kalakaldım. Maaşlarını almadığı için zor durumda kalan bu insanların sorunlarını çözmek için ITF Sendikası ile birlikte hareket ederek uzun çabalar sonucunda bir çok sorunun çözülmesine muvaffak olduk.

Öncelikle bütün gemicilerin 4 aylık maaşlarını sigortacı Alman şirketinden tahsil ettirdik. Yiyecek, su ve yakıt için aynı şirketi devreye soktuk.  Ödenmeyen maaşlar Mısır mahkemelerinde dava açtık. Bu dava halen devam etmektedir.

En önemli sorun ise gemicilerin evlerine dönmesi konusundaydı. Bu konuda Mısır devleti oldukça büyük sıkıntılar çıkarıyordu. Bu sorunu çözmek için altı ülkenin Kahire elçiliklerini devreye sokarak desteklerini aldık. Mısır devletinin istemiş olduğu sertifikaları Panama bayrak devleti ile görüşerek elde ettik. Artık Mısır liman devletinin hiçbir bahanesi kalmamıştı.

Beş gurup halinde gemicileri ülkelerine gönderirken bir gemi zabitinin korona PCR testi pozitif çıktı. Gemiyi mecburen karantinaya aldık. Karantina sonunda testi negatif çıkan gemicileri evlerine göndermeyi başarmıştık.

Fakat bu sefer Mısır devleti benim evime dönemeyeceğimi çünkü geminin armatörü olmadığı için benim “yasal koruyucu” olduğumu iddia etmeye başladılar. Şimdi 24 gemiciyi evine göndermiş ve gemide yapayalnız kalmıştım. Sayısı yüzlerce olan farelerden başka arkadaşım kalmamıştı.

Bu arada jeneratörümüz de arıza yapınca içinde bulunduğum durum çok daha güç bir hal aldı. Isınma imkanı olmadığı gibi yiyeceklerin korunması için kullandığım buzdolapları da çalışmıyordu. Temizlik için plastik şişelerde depolamış olduğum suları kullanmaya başladım.

Bu arada ilgili denizcilik kurumlarını harekete geçirmeyi başarmıştım. Uluslararası Denizcilik Örgütü IMO ve Uluslararası Çalışma Örgütü ILO’yu Mısır devleti üzerinde baskı yapmaya zorladım. ITF Sendikası bütün bu işleri yaparken yol gösterici olmuştu. Ayrıca Kahire Büyükelçiliğimiz’in desteğini gördüm.

Nihayet büyük baskılar sonucunda Mısır denizcilik otoritelerini ikna etmeyi başarmıştık. Gemiden ayrılarak yakınındaki bir otele yerleşmemi kabul etmişlerdi. Fakat pasaportuma el koymuşlardı ve iki günde bir gemiye gitmemi şart koşuyorlardı.

Şimdilik “buna da şükür” diyerek geminin satışına kadar otelde kalamaya devam ediyorum. Yakında gemimiz açık arttırma usulü ile satılacak ve inşallah yurduma döneceğim.

39 yıllık denizcilik hayatımda böylesine bir problem yaşamamıştım. Fakat yazının başında belirttiğim üzere dünyanın bir imtihan olduğunu ve zorluklara karşı sabır göstermek zorunda olduğum gerçeğini asla unutmadım.

Evet, rızkımız bir süreliğine Kızıldeniz sahilinde bir gemide yazılmıştı ve çeşitli sebepler ile bunu yiyecektik. Gemide yaşadığım süre içerisinde 15 kilo vermiştim ve kendimi gayet sıhhatli hissediyordum. Lakin otele yerleşince maalesef kısa sürede bu fazla kiloları geri aldım.

Bu arada hemen yanı başımızda bulunan “Aman” isimli bir gemiden de bahsetmek isterim. Bu geminin kaptanı Mısırlıydı ve gemiden ayrılmıştı. Gemide yasal koruyucu olarak Suriyeli 2. Kaptanı bırakmışlardı.

Fakat bu denizci benim kadar şanslı değildi. Çünkü her şeyden önce kendisine sahip çıkacak bir devleti yoktu. İşin acı tarafı tam dört yıldan beri gemide yalnız yaşıyordu. Nihayet bu gemide satışa çıkmak üzeredir. İnşallah bu denizci kardeşimizde yapayalnız kaldığı bu gemiden kurtularak evine kavuşacak. Okuyucularımdan dualarını eksik etmemelerini rica ediyorum, vesselam…