Necdet Atlas ağabeyimi Cuma ve Mevlid kandili gününde kaybettik. Kendisi; bir çok kişinin örnek aldığı çok değerli asker ve denizciydi…
Askeri okula girdiğim 1982 yılında Deniz Harp Okulundan mezun olmuştu. Namazlarını kılan böyle bir subayla tanışmıştım. Hayatımı derinden etkilemişti. Çünkü çevremdeki her insan “namazlarını evde kıl, eğer okulda kılarsan atılırsın” diye, aklınca öğüt veriyordu. Gerçekten de o yıl yüzlerce askeri okul öğrencisi; sırf namaz kıldı diye okullardan atılmış binlerce lira tazminat ödemek zorunda bırakılmıştı.
Fakat benim örnek alacağım idealist ve pırlanta gibi bir insan vardı; Necdet Atlas… İşte bütün Müslümanlara farz olan; namazlarını kılıyor ve subay olarak görevine devam ediyordu. Hiçbir durumda terk edilemeyeceği dinimizin hükmü olan namazlarını kılmaya bu değerli ağabeyimin verdiği moral destekle ben de devam ediyordum.
İlginçtir ki; Necdet Yüzbaşının gittiği aynı çizgiden bende gitmeye başlamıştım. İkinci sınıfta aynı şekilde Kontrol Sistemleri bölümüne girmiş mezun olunca da silah subayı olmuştuk. Hem askeri okulda hem de görev yaptığımız donanma savaş gemilerinde namaz kılarak diğer arkadaşlarımıza örnek oluyor; fakat alkollü içki içmeyerek bazı komutanların düşmanlığını kazanıyorduk.
Necdet ağabeyim, içki içmediği için gemi komutanının ağır baskısı ile karşılaşmıştı. Ben de aynı şekilde davranmıştım. İzmir Orduevinde sırf bu yüzden ağır tehditlere maruz kalmış olsam da “Necdet ağabeyim nasıl dayanmış ise ben de dayanırım Evelallah” diyerek tek başıma direnmiştim. Sonunda gemi komutanı geri adım atmak zorunda kalmıştı.
Necdet ağabey çok başarılı bir subaydı. Bu yüzden daha rütbesi Yüzbaşı iken çok daha üst düzey subayların yaptığı Harp Filosu Personel Komutanlığını dahi yapmıştı. Çevresinde çok sevilirdi. Hatta dindar olmayan arkadaşlarımız dahi kendisini çok sever, beyefendiliği ve örnek bir asker olması nedeni ile kendisini yere göğe sığdıramazlardı.
Mesela; Yücetepe Muhribinde Silah Subayı iken bizim gemiden tayin olarak ikinci komutan olarak oraya giden bir subaya uzun süre vekalet etmişti. Daha sonra tümamiral rütbesine yükselen bu zat; kurslarda keyif çatarken 2. Komutan olarak kendisine vekalet eden Necdet Yüzbaşı bütün atışlı tatbikatlardan ve denetlemelerden başarı ile geçmişti. Fakat iş takdirname vermeye gelince maalesef bu kadar çok başarısına rağmen bunu dahi çok görmüşlerdi.
Çünkü Necdet ağabeyimin eşi başörtülü idi. O tarihlerde böyle bir şey büyük bir suçtu. Amirallerimiz, askeri disiplin ve tatbikatlardaki başarı yerine; stilist, modelist olmuşlar; eşi baş örtülü subayları ordudan atmayı en önemli iş olarak görmeye başlamışlardı.
Her konuda Necdet ağabeyimi takip eden ben; bu sefer ordudan resen emekli edilirken birkaç aylık farkla önüne geçmiştim. 28 Şubat 1997’nin o karanlık günlerinde her ikimizde çok sevdiğimiz askerlik görevinden ayrılmak zorunda kalmıştık.