1972 yılında İsveç’in Stockholm Şehrinde yapılan Birleşmiş Milletler Çevre Konferansı’nda alınan bir kararla 5Haziran “Dünya Çevre Günü” olarak kabul edildi.
Son yıllarda dünyanın en önemli konularından biri, çevre kirliliği ve onun sebep olduğu felaketler. İnsanlar yıllardır kendi elleriyle çevreye verdikleri zararların bedelini ödemek zorunda kalıyorlar.
Allah (c.c.), Kur’ân-ı Kerim’de tüm insanlığı bu konuda uyarıyor:
“İnsanların bizzat kendi işledikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu ki, Allah yaptıklarının bir kısmını onlara tattırsın; belki de (tuttukları kötü yoldan) dönerler.” (Rum, 30/41)
İslâm’ın hükmüne göre, malın ve mülkün gerçek sahibi Allah(c.c.)’tır.
“Göklerde, yerde ve ikisi arasında ne varsa hepsinin mülkiyeti Allah’a aittir.” (Mâide, 5/17)
Kur’ân-ı Kerim’de şöyle buyuruluyor:
“Göklerde ve yerde olan şeyleri, Allah’ın sizin istifadeniz için yarattığını, size açık ve gizli nimetlerini tamamladığını görmez misiniz?” (Lokman, 31/20)
Allah, insanların sahip olduklarını zannettikleri malları dünyada emanet olarak vermiştir. Doğada insana verilmiş en önemli emanetlerden biridir. İnsan, bu emanet üzerinde ancak Allah’ın emrettiği şekilde tasarrufta bulunmakla sorumludur. Bu emanetin hesabı, günü geldiğinde sahibi tarafından sorulacaktır.
Kapitalizm, teknolojiye, üretime ve tüketime dayalı, yani temelini maddeciliğin oluşturduğu, insanî yanı olmayan bir ekonomik düzendir. Bir taraftan aşırı tüketimi körükler, doğayı tahrip eder, çevreyi kirletir, ekolojik dengeyi bozar, dünyanın zenginliklerini israf eder, bir taraftan da açlık kol gezer.
İnsanların mutluluğunu ve adaletli gelir dağılımını değil, zenginin malının ve servetinin arttırmasını hedefleyen bir sistemdir.
İnsan ve çevre problemlerinin çoğunda, insanların bencilliği ve en güçlü, en büyük ben olayım kavgası ve doymak bilmeyen hırsı yatar.
Bu yüzden, hiçbir kural tanımadan, dünya nimetlerini büyük bir hırsla işgal edip, sorumsuzca talan ederler.Ülkelerin atıklarını rahatça ve hiçbir kaygı duymadan üçüncü dünya ülkelerinin topraklarına ve denizlerine atarlar. Kapitalizmin kârı demek, doğanın talan edilmesi ve yağmalanması demektir.
Kapitalizm, kârını arttırmak için israfı teşvik eder. İlâhî emirler hiç dikkate alınmaz. İnsanın ihtiyaçlarını değil, mümkün olduğu kadar, kâr etmeyi hedefler. Bunun için çok satması gerekir. Çok satması için üretimi arttırmak, üretimi arttırmak içinde doğayı talan eder, artan üretimi de satmak için israf teşvik edilir. İnsana saygısı olmayan bir sistemin doğaya saygılı olmasını bekleyemezsiniz.
Çevre kirliliğinin, dünya sefaletinin ve gelir dağılımı dengesizliğinin bir numaralı sorumluları, hiçbir ahlaki kural tanımayan, servetinin arttırılmasından başka hiçbir hedefi ve gayesi olmayan emperyal küresel güçlerin ekonomik modeli kapitalizmdir. Batılı küresel güçlerin, yıllarca sömürdüğü Afrika Ülkelerinin birçoğuna bile temiz su içme imkânını vermedi. Bu ülkelerde nüfusun yaklaşık yarısı temiz su içme imkânından mahrum bırakıldılar. Canlıların en temel haklarından olan su, bir insan hakkı olmaktan çıkarılmış, alınıp satılan bir meta haline getirilmiş. Her sorun karşısında, toplumların duygularını sömürmek için özel günler ilân ederler. Bu özel günlerde de konuyla ilgili nutuklar atarlar. Fakat söylenenlerle yapılanlar tam bir tenakuz oluşturur. İnsan hakları ihlallerinin en şiddetlisini yapan, katliamların en acımasızını sergileyen, tabiat zenginliklerini talan eden ve çevreyi kirleten batı dünyasının bunların üzerini, demokrasi, insan hakları, özgürlük ve dünya çevre günü ve benzeri etkinliklerle örtbas etmeye çalışırlar.