Günlük hayatınızda mutlaka şu sözü işitmişsinizdir, düzenli hayat. İşte size bugün düzenli bir hayata kuvuşma metodlarından biri olan rutinlerden bahsedeceğim. Örneğin, alarm sesiyle uyanmak, her sabah aynı melodiyi dinlemek, güzelim zil sesiyle karşılanmak… Rutinler, bazıları için hayatın bir gerçeği gibi duruyor, ancak benim gibi rutinlere düşman olanlar için bu durum biraz daha karmaşık.

Her sabah, kahvaltıdan önceki zorunlu kahve molasıyla başlıyoruz. Kahve makinesinin üzerine konan kahve telvesi, sanki evimin gizli ajanıymış gibi her köşesine sızıyor. "Nereye gitsem, sen oradasın!" dediğim anlar oluyor. Belki de bir gün kahve telvesi ev hâkimiyetini ele geçirir ve "Kahve Telvesi İmparatorluğu"nu kurar. Kim bilir?

Ancak, bu rutinlerin bize kattıkları da yok değil. Sabahları uyandığımızda, otomatik pilota geçip kahve makinesini açmak, günü daha uyanık ve yaşanılası kılabilir. Bir nevi, bir otomata dönüşme hikayesi gibi düşünebiliriz bu durumu. İronik olan, otomatlara dönüşürken en çok kahve içenlerin olduğu gerçeği.

Rutinlerin bir diğer avantajı da zaman yönetimi. Sabahları saatlerce dolap önünde kararsız kalma lüksüne sahip olmadan, belirli bir sıra ve düzen içinde hareket etmek, günü daha verimli geçirmemize olanak tanıyor. Ancak, bu düzeni sık sık bozmaya çalışanlar için, her sabah kıyafet seçimi, "acaba bugün nerede takılırım" düşüncesiyle eğlenceli bir maceraya dönüşebilir.

Bir başka ilginç rutin ise duş almak. Herkesin yaptığı bir şey, ama ben duşta oluşturduğum fantastik hayallerle Nobel Edebiyat Ödülü kazanmayı planlıyorum. "Duş Altında Doğan Düşünceler" adında bir kitap yazacağım, satış rekorları kıracağım, sonra da rahat rahat duş alacağım.

Sonuç olarak, rutinler belki sıkıcı gibi görünebilir, ama aslında hayatın hafif komedisinin temel taşlarından biri. Belki de rutinleri sevmeyenler, hayatlarına biraz mizah katmalılar. Çünkü hayat, en çok gülünen ve en çok paylaşılan hikayelerle dolu! Günlük hayatın komik dansını izlemeye hazır mısınız?