Engelli: “Doğuştan veya sonradan herhangi bir nedenle bedensel, zihinsel, ruhsal, duyusal ve sosyal yeteneklerini çeşitli derecelerde kaybetmesi nedeniyle toplumsal yaşama uyum sağlama ve günlük gereksinimlerini karşılama güçlükleri olan ve korunma, bakım, rehabilitasyon, danışmanlık ve destek hizmetlerine ihtiyaç duyan kişi” olarak tanımlanmaktadır.

Aileye yeni katılan bebeğin engelli olması ya da sağlıklı çocuğun herhangi bir nedenle engelli hâle gelmiş olması farklı duyguların yaşanmasına yol açar. Aileler ilk öğrendikleri dönemde kabullenememe, hayal kırıklığı, ne yapacağını bilememe suçluluk duygusu, engelin geçip geçmeyeceği korkusu, çaresizlik vb. duygular yaşayabilir. Bu süreçte aileye verilecek her türlü danışmanlık ve terapi hizmeti son derece önem arz eder. Sadece uzmanların değil, eşlerin, arkadaş, akraba ve komşuların desteği de vazgeçilmez derecede değerlidir.

Ailenin engelli bireyle olumlu ilişkiler kurması, aile içinde bozulan dengenin yeniden kurulması, gerekir engellinin yaşamının düzenlenmesi (eğitim, rehabilitasyon vb.) ve ev dışı sosyal yaşamının düzenlenmesi. Tıbbi ve psikolojik destek, eğitim ve rehabilitasyon vb. destekleri ailenin ve engellinin yaşamını kolaylaştıran sorunlarla daha kolay baş etmelerini sağlayan hizmetlerdir. Kurum ve uzman desteğiyle çözüm yollarının oluşturulması engellinin ve aile sağlığının korunması açısından önem taşır.

Bu şartlar altında eşlerin birbirini her zamankinden daha çok desteklemeleri gerekir. Eşlerin birbirini suçlaması, çocuğu suçlamaları ya da bu özrün kabahatini kaderde aramaları, içlerindeki öfke ve kızgınlığı yöneltmek için bir kaynak arayışında olduklarını gösterir. Sağduyuya sahip kişiler bunun zaman ve enerji kaybı olduğunu bilir. Zaten ortada bir suç ve suçlu yoktur; masum bir bebek ile üzüntü ve şaşkınlık yaşayan bir anne-baba vardır. Eşlerin birbirine destek olması, onların ‘kabul süreci’ni kolay atlatmalarını sağlayacaktır.

Ne yazık ki engelli çocuğunu en yakınlarından bile aylarca saklayan, çocuğuyla hiç ilgilenmeyen, onu yok sayan aileler vardır. Böylesi bir durum, eşlerden diğeri için büyük bir yıkım olmaktadır. Onun için eşler arasında kenetlenme şarttır. Bu kenetlenmeye kısa zaman içinde yakın çevrenin katılımı da şarttır.

Çevreden beklenen destek, aileye karşı pembe tablolar çizmeleri değil, sadece anlayış ve ilgiyle onlara yaklaşma gayreti göstermeleridir. Anne ve babanın hep hatırlaması gereken nokta; eğer onlar bu engeli kabul edebilirlerse, çocuklarının da engeliyle barışık bir hayat için azmedeceğidir. Dünyanın her yerinde olduğu gibi Türkiye’de de, zihnî, rûhî ve bedenî yönden engelli insanlar bulunmaktadır.  Engelli bireylere karşı duyarlı olmak gerekir. Çünkü engelli olmak hiç kimsenin kendi tercihiyle seçtiği bir durum değildir.

Engelli bireylerin yaşadıkları sorunlar sadece kendilerinin değil; ailelerinin, çevrenin, toplumun, kısacası tüm insanların ortak sorunudur. Bugün böyle bir sağlık problemi olmayan kişinin, yarın çeşitli nedenlerle engelli olmama garantisi yoktur. Bu nedenle engellilerin hayatlarını kolaylaştırmak, problemlerini çözmek, onlara sahip çıkarak sorunlarına ortak olmak insanî ve İslâmî bir görevdir. İnsanlar engelli olabilir, engelli yakını, tanıdığı ya da engelli bireylerle karşılaşabilir. Bu sebeple herkesin engellilikle ilgili bilgi edinmesi gerekir.