Yüce Allah kâinatta her şeyi erkekli ve dişili olarak çift yaratmıştır. İnsan da aynı kanun gereği çift olarak, kadın erkek olarak yaratılmıştır. Dünyadaki ilk insan Hz. Âdem ve Hz. Havva’dır. Allah Teâlâ, Hz. Havva’yı, Hz. Âdem’in onunla huzur ve mutluluk duyması, ona bir hayat arkadaşı olması için yaratmıştır. Aile, erkeğin eksiklerinin kadınla; kadının eksiklerinin de erkekle tamamlandığı, birbirlerinin ihtiyaçlarının temin edildiği, iki cinsi kaynaştıran bir kurumdur.                                      
Aile, bir kadın ve bir erkeğin evlenmesiyle kurulur. Ailenin temeli evliliğe dayanır. Evlilik de nikâha dayanır.  Bu nedenle, İslâm anlayışında ailenin çok önemli bir yeri vardır. Müslüman için aile, bir sosyal müessese olduğu gibi, aynı zamanda İslâmî bir kurumdur. Nikâh, iki müslümanın İslâmî kurallar çerçevesinde bir araya gelmesidir. Aile, toplum eğitimi yaptırarak, kişiyi toplum hayatına hazırlayan sevgi, saygı, şefkat, fedakârlık ve birlik ocağıdır. Evlilik, toplum hayatı ve insan fıtratının gerekli kıldığı ve dinimizin tavsiye ettiği bir ihtiyaçtır. İslâm dinî, nefsin ve neslin korunmasını aile ile onu da evlilik kurumuyla temin etmektedir. Evlilik her şeyden önce bir kadın ve erkeğin aynı çatı altında yaşamaya karar verip, yuva kurma isteğiyle oluşur. Evlilik, kadınla erkeğin birbirleriyle uyuşma ve anlaşmasına dayanan nikâh akdi ile başlar. Bu akdin temelini karşılıklı sevgi, saygı, şefkat, merhamet, sadakat ve güven oluşturur. İnsanın sıcak bir yuvaya, hayatını birlikte geçirebileceği bir eşe ve sahip olacakları çocuklara yaratılışı itibariyle muhtaç olduğu açık bir gerçektir.
Konuya bu açıdan baktığımızda, insanın bir eşe olan ihtiyacının sadece cinsel tatminden ibaret olmadığı anlaşılır. Evlilik bir hayat arkadaşlığıdır. Hayatın sayısız zorlukları, bu birlik sayesinde daha kolay aşılabilir. Eşlerin, zorlukları aşma mücadelesinde birbirlerine maddî ve mânevî olarak destek ve yardımda bulunmaları, bu alandaki başarılarını da arttıracaktır. İslâm, akıllı ve buluğ yaşını aşmış bütün Müslümanları aile yuvası kurmaya çağırdığı gibi, evliliği ve aile hayatını da bir ibadet olarak değerlendirir. Allah’ın rızâsı gözetilerek yapılan, evlilik, başlı başına bir ibadettir. Hz Peygamber (s.a.s.): “Sizden birinizin evliliğinde sadaka sevabı vardır”1 buyurarak nikâhın ibadetle ilgisine ışık tutmuşlardır. Ana babaya, velilere evlenme çağına giren bekârların evlendirilmelerini emreden Allah Teâlâ, Hz. Havva’yı, Hz. Âdem’in onunla huzur ve mutluluk duyması, ona bir hayat arkadaşı olması için yaratmıştır. “Sizi bir tek insandan yaratan ve onunla gönlü huzura kavuşsun diye eşini de kendisinden vareden Allah’tır.” (A’râf, 7/189; Nahl, 16/72)
Nitekim âyet-i kerimede: “İçinizden, kendileriyle huzura kavuşacağınız eşler yaratıp; aranızda muhabbet ve rahmet var etmesi, O’nun varlığının belgelerindendir. Bunlarda, düşünen millet için dersler vardır. (Rûm, 30/21)“Onlar size örtüdürler, siz de onlara örtüsünüz” (Bakara, 2/187) buyrularak, eşlerin birbirlerini tamamlayan bir bütün olduğu ve aile yuvasının sevgi, saygı ve merhamet temeline dayanması gerektiği ifade edilmiştir. İslâm dininde; insan neslinin devamını ve meşru bir şekilde çoğalmasını sağlamak için nikâhla evlenme emredilmiş; fıtrata ve ahlâka aykırı, nesle, nefse ve sosyal hayata zararlı olan zinâ ve fuhuş haram kılınmıştır. Dinimizde gayr-i meşru ve nikâhsız beraberlikler (flört) çirkin görülüp yasaklanmış, evlilik teşvik edilmiştir. Nikâh, iki ayrı cinsiyetten Müslümanın İslâmî kurallar çerçevesinde bir araya gelmesidir. Allah Teâlâ şöyle buyurur;”Sizden bekâr olan kimseleri, köle ve câriyelerinizden uygun olanları evlendiriniz. Eğer onlar fakir iseler Allah fazlından onları zenginleştirecektir. Allah (imkânları ve rahmeti) geniş ve (her şeyi) bilendir” (Nûr 24/32)  Hz. Peygamber (s.a.s.)  muhtelif hadislerinde müslümanları evlenmeye teşvik etmiştir.