28- Akrabaların kötülenmesi. Ne bay ne de bayan; hiç kimse, hayat arkadaşının kendi akrabalarını tenkit etmesini ya da küçümsemesini hoş karşılamaz. Bu durum mutluluğu sarsan önemli bir husustur. Zaten karı-koca olan bu fertlerin akrabaları da artık ortaktır. “Senin akraban”, “benim akrabam” tabirleri hatalıdır. Çünkü akrabalar artık müşterek olmuştur. Ancak, özellikle karşı tarafın akrabaları küçümsendiğinde ya da horlandığında nefis devreye girer ve kendisine özel pay çıkarır. Hatta kişisel tercihlerin horlanmasını ya da alaya alınması da bu çerçevede değerlendirmek mümkündür. Karşılıklı alay etmeler ve küçümsemeler sıkıntının temel faktörlerinden birisidir. Bu yüzden bu hataya düşmemek gerekir.
29- Dedikodu. Aile mutluluğunun baş düşmanlarından bir tanesi de dedikodu alışkanlığıdır. Önemli sohbet ve okumaların ihmalinden kaynaklanan bu hastalık, mutluluğu dinamitlemektedir. Dedikodulara önem veren ailelerde huzur aramak hayaldir. Herkes, her an patlamaya hazır bir dinamit gibidir. Ayrıca, dedikodular dolayısıyla ortada bir güvensizlik vardır. Dedikodulara önem vermemek problemi hafifletir. Dedikodular, her zaman beraberinde yeni dedikodular üretir. Önemsenmediği takdirde kökleri kurur.
30- İhmaller. Aile toplantıları, özel vakit ayırmalar ne kadar mutluluk vesilesi ise bunun ihmali de o denli sakıncalıdır. Kâinatta boşluğa yer yoktur. Sevgi ve ilgi ile doldurulmayan gönülleri mutsuzluk ve fitne bulutları kuşatır. Aile efradının ihmal edilmesi, huzursuzluk, mutsuzluk ve güvensizlik duygularını geliştirir. Bu yüzden aile fertlerinin birbirlerini kesinlikle ihmal etmemeleri gerekir. Basit gibi algılanan “vakit ayırma” ve “değer verme” hususları son derece önemli, mutluluk sağlayan etkenlerdir.
31- Maddeyi önemsemek. Ekonomik refahın her zaman mutluluk getirmediği bilinen bir husustur. Aile bireylerinin birbirlerinin manevi değerlerine önem verme yerine maddede boğulmaları, mutsuzluk kaynağı olabilir. Her şeyi maddede arayanların akılları gözlerindedir; göz ise mâneviyatta kördür.
32- Yersiz, zamansız ve orantısız istekler. Her şeyin bir makul zamanı olduğu gibi; talep ve istekler için de “eşref saati” kollamak en doğrusudur. Uygunsuz bir zamanda veya ortamda iletilen bir takım talepler makes bulmadığı gibi mutsuzluk ve sıkıntıyı da beraberinde getirir.
33- İnanç ve İslâmî yaşantı konusundaki farklılıklardır. Tabiki sabırlı olmak gerekir.  Birbirlerine doğruları (İslâmî inanç, ibadet ve güzel ahlakı) zorla değil,   yaşayarak,  güzel davranış örnekleriyle anlatmaları gerekir.
34- Eşten uzaklaşma.
35- Eşle çatışmaya girme.
36- Sorunları yok sayma, kendi haline bırakma.
37-Sorunları çözme girişiminde bulunmak yerine, sorunlardan kaçmak için farklı alanlara yönelme (iş, hobiler, eğlence, yeni çevreler).
38- Eşlerin kendilerini feda ederek ilişkilerini korumaya çalışmaları.
39- Güzel geçim için çaba sarf etmemek. Çaba göstermeden hiçbir şey elde edilemez. Evliliklerde de mutlu olmak için karşılıkla çaba gösterilmeli, taraflar birbirlerinin çabasına inanmalıdır.
40- Geçmişe dönük pişmanlıklar, suçlamalar. Geçmişe dönük pişmanlıklar, suçlamalar kırgınlıklara set çekilmeli, bugüne ve yarına yönlenmelidir.
41- İlk hedefiniz mutlu olmak değil, mutlu etmek olmalıdır. Eşinizi mutlu ettikçe bu mutluluk size de yansıyacaktır.
42- Devamlı hata aramak. Hatasız kul olmaz. Kimsenin kusursuz olmayacağını bilerek eşinizi güzel, iyi, doğru yönleriyle sevin, kötü ve yanlış yönlerini hoşgörün.
43- Eşinizin kişiliğini hedef alacak tarzda kötülemek. Hatalarını eleştirin ancak horlayıcı, aşağılayıcı, küçümseyici tavırlardan kaçının.
44- Sevgi ve övgü sözcüklerinde cimri olmak. Sevgi ve övgü sözcüklerinde cimri olmayın.
45- Eşinizi başkalarıyla kıyaslamak. Eşinizi başkalarıyla kıyaslamayın.
46- Eşinizle tartışma yapmak. Tartışın ama tartışmayı yıkıcı değil, yapıcı kılın.
47- Eşine önem vermemek. Tüm davranışlarınızda size yapılmasını istemediğiniz davranışları siz de başkasına yapmayın ilkesini uygulayın.