1. Öncelikle bu küstah ve tepeden bakan ABD anlayışı ülke içerisinde birlik ve beraberliği önemli ölçüde arttıracaktır. Bunun kelimelerle izahı mümkün olmayan çok önemli ve iyi tarafları vardır. Hükümetin “Türkiye İttifakı” projesine büyük katkıda bulunacağı, kesindir. 2. Milli savunma sanayimizin gelişmesine muazzam derecede katkısı büyük olacaktır. Kendi savaş uçağımızın gelişme ve üretme süresi; çabuklaşacaktır. 3. Türkiye’nin savunma alanında dışa bağımlılıktan kurtulması ve hatta silah satarak ekonomisini güçlendirmesinin önü açılacaktır. 4. Ülkemizin uluslar arası anlaşmaları her ne pahasına olursa olsun çiğnemeyeceği ve bunun zararımıza dahi olsa sürdürüleceği inancı meydana gelecektir. 5. Dost ülkeler ile daha sağlam bir zeminde ittifak anlaşmaları yapılabilecek ve bu konuda “Türkiye’nin güvenilir bir partner olduğu” dosta-düşmana ilan edilecektir. 6. Türkiye ekonomisinin düşmanca saldırılara karşı ne derece dirençli olduğu gözler önüne serilecek, ticari ilişkilerin ivme kazanarak gelişmesine yol açacaktır. Elbette bunlardan başka faydaları da olacaktır. Lakin ülke itibarının korunması hepsinden daha önemlidir. Buna karşın zaten zor durumda olan ABD ekonomisinin anlaşmaları çiğnemesinden dolayı daha da kötü bir duruma düşeceğinden kimsenin şüphe etmemesi gerekir. Elbette özellikle ekonomik alanda kısa vadede bazı küçük sorunlar yaşamamız da mukadderdir. Aslında biz bu filmi bundan 40 yıl önce seyretmiş onurlu bir şekilde dik duruşumuz sayesinde savunma sanayimizin gelişmesini gözlerimizle görmüştük. Evet, 1974 Kıbrıs harekatından ve buna karşılık ABD’nin koyduğu ambargodan bahsediyorum. Türkiye’ye uygulanan silah ambargosunun kaldırılmaması nedeniyle 1975 yılında; ABD’ye ait 21askeri üs ve tesis kapatılmış 5 bin ABD askeri ve sivil personeli ülkemizden kovulmuştu. Tek istisna olarak Adana’daki İncirlik ortak savunma tesisine; NATO görevi saklı kalmak kaydıyla müsaade edilmişti. Fakat burası da 26 Temmuz 1975 tarihinden itibaren durdurularak Türk Silahlı Kuvvetlerinin denetimine alınmıştı. Üstelik Kıbrıs Harekatından dolayı Batılı devletlerin düşmanca tutumu yüzünden neredeyse dünyadan dışlanmış bir Türkiye vardı. Kıbrıs’taki garantörlük anlaşmalarından doğan haklarını savunmak konusunda kararlı olan Türkiye; her ne pahasına olursa olsun geri adım atmamıştı. İşte 2019 yılında Doğu Akdeniz’de henüz keşfedilen petrol ve doğalgaz kaynaklarından istifade etmek için Kıbrıs Harekatının ne derece önemli olduğunu; şimdi daha iyi anlıyoruz. Türkiye’nin kararlı tutumu sonrasında gittikleri yolun bir çıkmaz sokak olduğunu anlayan ABD hükümeti, geri adım kararı almak zorunda kalmıştı. Sonunda, 1978 tarihinde ABD Kongresi bu haksız kararı kaldırmak zorunda kaldı. Buna rağmen ABD askeri üs ve tesisleri hemencecik açılmadı. Türkiye, sütten ağzı yandığı için yoğurdu üfleyerek yiyordu. ABD ile olan ilişkilerimiz ancak 12 Eylül 1980 tarihindeki hepsi gibi kalleş ve kahpe darbeden sonra değişmişti. Kenan Evren ve askeri cuntası ülke menfaatlerini çok ucuz olarak ABD’lilere peşkeş çekmişti. Üstelik NATO’dan ayrılan Yunanistan’ın birliğe katılmasına hiçbir karşılık almadan onay verilmişti. Bizi AB kapısında 50 yıldır süründüren Batılı ülkelerin apaçık oyununa getirilmiştik. İşte bıçak kemiğe dayandığı için ABD ve NATO tesislerini yeniden kapatma durumu söz konusu olmuştur. Eğer ABD geri adım atmaz ise üslerini kapatıp 1975’de olduğu gibi askerlerini kovmak zorunda kalabiliriz. NATO üsleri ise F-35’lerden doğan haklarımız ve uğradığımız zararlar göz önüne alınarak değerlendirilmelidir. Eğer ödeyip alamadığımız F-35 uçaklarından doğan tazminatlar geri alınamaz ise bunu NATO üslerini kapatmak suretiyle cezalandırabiliriz, vesselam…