ANKARA (AA) - "Ergenekon" terör örgütünün kurucusu ve yöneticisi olduğu iddia edilen Emekli Tuğgeneral Veli Küçük, "Yasa çıkardılar, 'Jandarma İstihbarat Gruplar Komutanlığı teşkilatlanmasını sen kuracaksın' dediler, yerim rahattı ama görev verdiler, ben de kurdum. 'Yalnızca benim değil, bütün bağlı rütbeliler, istihbarat teşkilatımın başındakiler, kim olursa olsun yasa dışı bir faaliyetleri varsa hesabını ben vereceğim, önüme koyun' dedim, diyorum. Ben JİTEM diye birisini tanımıyorum" dedi.

Yargıtay 16. Ceza Dairesindeki temyiz duruşmasında savunmasını yapan Veli Küçük, dünyada herkesin gözünün Orta Doğu'da olduğunu, dünyanın merkezi olan bu bölgenin senelerdir karıştırıldığını söyledi. 

Bu bölgenin, Türkler'in hakim olmasından sonra da hep dikkat çekmeye başladığını belirten Küçük, "Gelinen son durumda Ergenekon gerçek mesele değil. Asıl amaç, Türk'ün Orta Asya'dan ve Anadolu'dan sürgün ve yok edilmesini sağlamak. 1960'ta NATO karargahında bu karar alındı. 1974'te ABD'de senaryosu yazılmış, Türkiye'nin parçalanması değil, dağılması senaryosu hazırlanmış. Hep bu bölge üzerinde çalışılmış, bu bölgeye sahip, hükümran olabilmek için mutlak, çok güçlü bir ordunun olması lazım. Bu silahlı güç elinizde yoksa bölgeye sahip olamazsınız. Bu nedenle Türk ordusunun yok edilmesi cihetine gidilmiştir" diye konuştu. 

Veli Küçük, Bilecik Tugay Komutanı olduğu dönemde, 2000 yılı Mayıs ayında, "dostum" dediği eski Azerbaycan Cumhurbaşkanı Ebulfez Elçibey'in kendisini ziyarete geldiğini, Elçibey'in, akşam yemeği sırasında "Paşam, sen yok olacaksın" dediğini aktardı. Nedenini sorduğunda, Elçibey'in, "Karar alındı, bitti bu iş. Bu coğrafyada, 700 bin kişilik, dağ komando eğitimli orduyu kabul etmiyorlar. Adın her yerde duyuluyor, seni yok edecekler" dediğini söyleyen Küçük, "Olay Veli Küçük değildi. Veli Küçük yerine başkası da olabilirdi ama dünyanın en güçlü komando eğitimli ordusuna girebilmek için bir kapı aranıyordu. Olgunlaştırdılar, bir Veli Küçük yarattılar. Yaramazlık yapan çocukların korkutulduğu bir Veli Küçük yaratıldı, her olayın içine sokuldu. O kapı o kadar genişledi ki artık Veli Küçük'ün 2008 yılı Ocak ayında sabah 04.00'te evi basıldığında, Türkiye'de herkes normal karşıladı. Ben de olsam, 'normaldir, adam her şeyin içinde' derdim" diye konuştu.

Evinde yapılan aramada, çalışma odasında "Ergenekon örgütünün belgelerini" bulduklarını iddia ettiklerini anlatan Veli Küçük, "Tabiri caizse çalışma odamda kedi yavrusunu kaybetse zor bulur. Geldiler o odada, yazılarımın, çalışmalarımın yer aldığı 25 klasör arasından Ergenekon belgelerini çıkardılar. Duvarda silahlığım var, hepsi ruhsatlı, 11 tüfek, 5 tabancam var. Onlara da bakılmasını istedim. Bakmadılar. Ergenekon belgesinin özü dedikleri lobi belgesi varmış, evde tutulan zabıtta bu yok, iddianameye 'evde yapılan aramada lobi belgesi de bulundu' dediler" ifadesini kullandı.

Arama yapılmadan bir gün önce rahatsızlandığını, şiddetli ağrı şikayetiyle hastaneye kaldırıldığını, doktorların tedavinin ardından ertesi sabah Haydarpaşa Askeri Hastanesine yatması gerektiğini söylediklerini belirten Küçük, "Kızım telefonla eşime haber veriyor, 'sabah erkenden hastaneye yatıyoruz' diye. Demek ki telefonları dinliyorlardı, o sabah 04.00'te evim basıldı" dedi.

Küçük, aynı anda memleketi Bilecik Gölpazar'daki köy evinde de arama yapıldığını ifade ederek, köydeki evinde örgüte atış eğitimi yaptırdığının iddia edildiğini söyledi. 

Veli Küçük, "Köyde bahçelerde silah falan bulunabilirdi, gömülmüş mermiler falan bulunabilirdi. Yüce Allah beni hasta ederek korudu, hazırlıksız yakalandılar, noksan kaldı. Ama ne olduğunu ben de anlamadım. Hakkımda dosya hazırlandı, hiç mübalağa etmiyorum. Türk Ceza Kanunu'nda ne kadar suç varsa hepsini bana yazmışlar, bir 'tavuk hırsızı' dememişler" değerlendirmesinde bulundu. 

Hakkındaki iddiaların tanıklar ve gizli tanıklara dayandırıldığını savunan Küçük, tanıklardan birisinin, "Veli Küçük Çamlıca Kız Lisesinde örgüt talimatı verdi, 15 askeri öğrenciye rozet taktı" dediğini, tanığın söylediği tarihte, kızı ve karısıyla bir yakın dostuna dünürlük yapmak için Gaziantep'te olduğunu anlattı. Uçakla Gaziantep'e gittiklerini, biletlerde inceleme yapılmasını istediklerini söyleyen Küçük, mahkemede bu isteklerinin yerine getirilmediğini, tanığın beyanlarına itibar edildiğini kaydetti. 

Duruşmalar sırasında İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin eski Başkanı Köksal Şengün'e, "iddianameyi okusaydınız kabul etmezdiniz" dediğini aktaran Küçük, "O gün 'iki kere okudum' dedi. Ama emekli olduktan sonra 'okusaydım davayı kabul etmezdim' diye beyanat verdi. Kim okursa okusun kabul edilecek bir dava değildi. Amaç ne Veli Küçük idi ne Ergenekon'du, amaç Türkiye idi" diye konuştu. 

Küçük, Türkiye'nin dağıtılması senaryosunun yazıldığını yıllardır anlattığını, bu nedenle sürekli dikkat çektiğini ve susturulmak istendiğini öne sürdü. 

Davanın sanıklarından, hayatını kaybeden emekli yüzbaşı Muzaffer Tekin'in kendisinin elini öperken çekilmiş bir fotoğrafın da davada delil sayıldığını söyleyen Veli Küçük, fotoğrafın hikayesini şöyle anlattı: 

"1991-1993 yıllarında Ağrı'da alay komutanıydım. Sürekli operasyonda, çatışmadaydım. Kuvvetlerim azdı, tugaydan takviye kuvvet isterdim, hiç kırmadılar her zaman gönderdiler. Çok sevdiğim bir Yüzbaşı'yı hep yanıma alıyordum. Muzaffer Tekin'in devre arkadaşıymış. Ona, bir mektup yazarak, beni överek anlatmış. Tekin de kendi kendine 'gördüğüm Dinamobet yerde elini öpeceğim' diye söz vermiş. Emekli olduktan sonra askere destek mitinglerinin birinde biri elime sarıldı, öpmeye başladı. Kim olduğunu sordum, orada anlattılar, kendisi de anlattı. Hepsi bu. Bu Muzaffer Tekin ile benim, o fotoğraftan dolayı beraber örgütün yöneticisi olduğumuz savına vardılar."

-"JİTEM diye tutturdular"

İçişleri Bakanı Mustafa Kalemli döneminde, Van Jandarma Alay Komutanı iken Ankara'ya çağrılarak, "Jandarma İstihbarat Gruplar Komutanlığını" kurmasının emredildiğini aktaran Küçük, "Mahkemede JİTEM diye tutturdular. Yasa çıkardılar, 'Jandarma İstihbarat Gruplar Komutanlığı teşkilatlanmasını sen kuracaksın' dediler. Yerim rahattı ama görev verdiler. Ben de kurdum. 'Yalnızca benim değil, bütün bağlı rütbeliler, istihbarat teşkilatımın başındakiler, kim olursa olsun yasa dışı bir faaliyetleri varsa hesabını ben vereceğim, önüme koyun' dedim, diyorum. Ben JİTEM diye birisini tanımıyorum. JİTEM'in olmadığına dair, Genelkurmay Başkanlığının mahkemeye gönderdiği yazılar da var. Ben Jandarma İstihbarat Gruplar Komutanıydım. Bu JİTEM iyi tuttu, orduya girmek için kapı aralanıyordu" ifadelerini kullandı.

- Alparslan Arslan ile çekildiği iddia edilen fotoğraf

Veli Küçük, Danıştay saldırısı davasının bile kendisine yüklendiğini belirterek, şunları söyledi:

"Danıştay cinayeti olduktan bir saat sonra hükümetten bir üst düzey yetkili, işin arkasında benim olduğumun ortaya çıkacağını söyledi. Ertesi sabah, İçişleri Bakanı, 'elimizde deliler var göreceksiniz' dedi. Ertesi gün günlük bir gazeteden beni aradılar, 'Alparslan Arslan ile çekilmiş fotoğrafınız elimizde, yayınlayacağız' dediler. Gazetecilerle görüşmeyeceğimi söyledim, 'Öyle bir fotoğraf varsa fotomontajdır, öyle birini tanımıyorum' dedim. Sonradan anlaşıldı bu fotoğraf. Emekli olduktan sonda Dünya Azerileri Kongresi Başkanlığına seçildim. Stokholm'de Dünya Azerileri toplantısında çekilmiş 5 kişilik bir fotoğraf. İçinden birisi Danıştay saldırısını yapan Arslan'a çok benziyor. Ertesi gün gazetelerde yayınlanmaya başladı. 'Veli Küçük, Danıştay saldırganı ile' diye uzun süre yer aldı. Azerbaycan'ın eski Cumhurbaşkanı Elçibey zamanındaki İçişleri Bakanı, fotoğrafın kendi makinesiyle çekildiğini belirterek hemen getirdi. Alparslan Arslan denilen çocuk, Mehmet Ahmedov, hala da orada yaşıyor. Ortaya böyle iddia attılar, benim Danıştay'a saldırdığım da Mahkeme heyeti tarafından tescillenmiş oldu. Müebbetimin biri Danıştay'a saldırmamdan dolayı verildi."

-"Ermeni düşmanı değilim"

Emekli Tuğgeneral Veli Küçük, Hrant Dink'in öldürülmesinin ardından televizyonların yine kendisinden bahsettiğini ifade ederek, "Severim, sevmem o ayrı. Nasıl buldunuz, olaydan yarım saat sonra nasıl çıkardınız. Şimdi o tezgah da ortaya çıktı. Ben yurt dışı toplantılarında Hrant Dink'in, Agos Gazetesinde çıkan 'Türk'ten boşalacak o zehirli kanın yerini dolduracak temiz kan' şeklindeki yazısını eleştiriyordum. Ermeni düşmanı değilim. Bir sürü Ermeni var, 'ben bu bayrağın altında yaşıyorum, vatanı parçalatmam' diyen Ermeni'ye nasıl karşı olayım. Yarım saat sonra Veli Küçük, Dink'in de katili oldu" şeklinde konuştu. 

Hrant Dink'in öldürüleceğinin, olaydan önce Karadeniz'de herkes tarafından bilindiğini iddia eden Küçük, "İki garip çocuğa kimse 'niye öldürdün' diye sormuyor, 'nasıl öldürdün' diye soruyor. O çocuklar kahvenin önünden geçerken herkes gösteriyormuş, 'İstanbul'da Hrant diye biri varmış, onu öldürecekler' diye. Karadeniz'de bilmeyen yok ama bunu da Veli Küçük'e yamadılar" ifadelerini kullandı.

Hakkında tanıklık yapanlardan birisinin de "Veli Küçük 10 bin kalpak siparişi verdi. Emekli Paşaları falan 10 bin kişiyi Kızılay'da toplayıp, Meclis'e yürüyüş yaptıracak. Meclis'e yaklaşınca 'kalpak giy' komutu verip, Meclis'i işgal edecekti ama parası yetmedi, kalpakları alamadı. Sipariş gelseydi Meclis'i dağıtacaktı" dediğini aktardı. Küçük, "Bundan da bir müebbet aldım. Daha kalpaklar gelmemiş ama bundan da müebbetim var" dedi.

Adana Kozan'daki bir bankaya 500 milyon dolar yatırdığının ve yurt dışından 1 tır dolusu külçe altın getirdiğinin de tanıklar tarafından iddia edildiğini söyleyen Veli Küçük, bu iddialarla ilgili bir delil bulamadıklarını belirtti. Küçük, şöyle konuştu:

"2000'de emekli oldum. Evim yok, kirada oturuyordum. 2005'te 10 yıl krediyle ev aldım. Kredim emekli maaşımdan kesiliyordu, son taksiti bu ay ödedim. Ama bir tır dolusu altınım varmış. Bu iddialar üzerine servetimin araştırılmasını istedim. Masak'tan bir heyet görevlendirildi. Köydeki evimdeki tavuk kümesinin samanları bile aranmış. 2 ay sonra cevap geldi, '2004 model arabası, banka kredisiyle alınan 2015'te borcu bitecek Gayrettepe'de bir ev, bankada bin 896 lira 35 kuruşu var' diye yanıt geldi ama dikkate alınmadı, tır dolusu dolarlar, altınlarım var diye kabul edildi."

-"Herkes benden korkar oldu"

Emekli olduktan sonra Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı'nda faaliyet gösterdiğini, konferanslara konuşmacı olarak katıldığını belirten Küçük, şu savunmaları yaptı: 

"Benim senelerdir Kürt sorunum hiç olmadı, benim sorunum Kürt sorunu değil, Türkiye'nin geleceği, senelerdir bunları anlatıyordum. Bu konuşmalarımın kayıtlarını istediler. Dünya Azerileri Başkanı olmam nedeniyle yurt dışında yaptığım toplantılar örgütsel çalışma sayıldı. Böyle anlatılan Veli Küçük'ten herkes kaçtı, kimseye 'merhaba' diyemez oldum, herkes korkar oldu. Bana merhaba diyenler hakkında hemen işlem yapılıyordu. Çok sevdiğim yakın bir arkadaşım cezaevine mektup gönderdi. Başına bir şey gelmesin diye 'tanımıyorum' diye dilekçe verdim. Yurt dışında Azeri lehçesiyle yaptığım konuşmalar bile örgütsel görüşme diye geçti. Bu ortam yaratıldıktan sonra bir kapı açıldı, bu kapıdan orduya girilmesi gerekiyordu ve girildi. Emperyalist devletlerin Türkiye'yi nasıl dağıtacağı, nasıl yok edileceği konusunda hazırlanan senaryo buraya kadar geldi. Bu senaryo sonunda iki müebbet, ayrıca 99 sene hapis verdiler."

Hakkında tek bir somut delil bulunmadığını öne süren Küçük, "Ben her şeyinize güveniyorum. Varsa bir suçumuz, günahımız asılalım ama vatanımıza sahip çıkalım, önce vatanımız" diye konuştu.