Vize serbestisinde başlayan ve Türkiye-AB arasında iplerin gerilmesine neden olan terörle mücadele konusu, 15 Temmuz sürecinden sonra farklı bir boyut kazanmış, Başbakan Binali Yıldırım, 'Türkiye'nin artık savunmadan atağa geçtiği' belirterek farklı bir yol izleneceğinin vurgusunu yapmıştı.

Bu süreçten sonra terör örgütlerine yönelik operasyon AB'den tepki çekmiş, Türkiye'nin içinde bulunduğu durumun anlaşılmadığını gösteren açıklamalar gelmişti.  AB Bakanı Ömer Çelik'in Belçika'nın başkenti Brüksel'de temaslarını sürdürdüğü sırada AB'nin Genişlemeden Sorumlu AB Komisyonu Üyesi Johannes Hahn'ın, HDP Şırnak Milletvekili Faysal Sarıyıldız ve HDP'nin Avrupa Temsilcisi Eyüp Doru  görüşmesi ise bardağı taşıran son damla olmuştu.

Peki, AB'nın PKK tutumunun altında ne yatıyor? 

Akşam Gazetesi yazarı Ufuk Ulutaş, bugünkü köşesinde kalem aldığı yazıda AB'nin PKK tutumuna değinerek, şunları ifade etti: 

AB’den bazı kesimler Türkiye’nin AB katılım müzakerelerinin dondurulması tartışmalarını yeniden açtı. Müzakerelerin dondurulmasını Türkiye’ye yönelik bir yaptırım olarak kullanılmasını istiyorlar. Sebep, Türkiye’nin PKK terörüne karşı mücadelesi çerçevesinde attığı adımlar. Daha önce de Türkiye’nin terörle mücadele kararlılığını akamete uğratmak için terörle mücadele kanununun değiştirilmesini istemişti AB. Sebep, AB PKK’ya daha fazla örgütleneceği ve Doğu-Güneydoğu halklarını daha fazla baskı alacağı bir ortam yaratmaya çalışıyor. Aslında ısrarlı bir şekilde PKK’nın kırmızıçizgileri olduğunu dillendiriyorlar. HDP sırtını PKK’ya; PKK ise sırtını AB’den bazı kesimlere dayıyor. Adını koyalım, Almanya, Hollanda ve Belçika gibi ülkeler doğrudan PKK terörüne kucak açmış durumda. Öyle dolaylı bir destek de değil bu. Doğrudan sağlanan askeri ve politik destekten bahsediyoruz.

Siyasi açıdan bu üç ülke PKK için Kandil’den daha güvenli merkezlere dönüştü. Kandil’de Türk uçakları PKK hedeflerini bombalıyor; fakat PKK’nın sırtı kalınları Almanya, Belçika ve Hollanda’da muazzam bir konfor ile yaşıyorlar. Örneğin AB’nin önünde çadır kurabiliyor, AB başkentlerinde Türklere ve Türkiye’nin kurumlarına saldırabiliyor, ellerinde terör örgütünün flamaları ve elebaşının resimleriyle yürüyüşler düzenleyebiliyor. Bu, desteğin görünen tarafı. Görünmeyen tarafında ise PKK’nın mezkûr devletlerin istihbarat örgütlerinden aldığı koruma var. Yani bazı istihbarat örgütleri PKK’ya istihbari kalkan sağlıyor. Terör örgütüne silah taşıyan, teröristin cenazesini omzunda taşıyan, PKK terörünü meşrulaştırmaya çalışan HDP’liler de AB’nin baş tacı oldu bugünlerde.

Bazı AB büyükelçilerinin “Hepimiz Selahattiniz” çizgisinde HDP grup sıralarını doldurması, Türkiye’de hainlikle suçlanan herkesi kabul etmeye hazır olduklarını açıklaması PKK’ya verilen desteğin ne kadar aleni bir şekilde ilerlediğinin göstergelerinden.

Askeri açıdan ise Suriye ve Irak, AB ülkelerinin PKK’yı semirtmesi için bir proje merkezine dönüştü. Ayn’el-Arab’dan sonraki dönemde bazı AB ülkeleri PKK’ya doğrudan askeri eğitim ve mühimmat desteğine başladılar. PKK teröristleri doğrudan Alman özel kuvvetleri tarafından eğitiliyor. Yakında zamanda ABD özel kuvvetlerinin PKK’lılar ile birlikte “sıcak” fotoğrafları basına servis edilmişti. Avrupalıların fotoğrafları henüz servis edilmedi. Fakat sahada olan herkes verilen askeri desteğin canlı şahidi.

Konu PKK olunca AB bir taraf ve bu konudaki kredibilitesini Türkiye nezdinde tamamen kaybetmiş durumda. Bu sebepten PKK’yı kırmızıçizgi olarak kabul etmeleri ve PKK’yla mücadele sebebiyle Türkiye’ye yüklenmelerinin Ankara nezdinde hiçbir karşılığı yok. AB’nin PKK ile mücadele sebebiyle Türkiye’yle müzakereleri dondurması tartışması bile Ankara’da AB’nin yaratmak istediği tepkiyi yaratamadı. Meşhur tabirle bugünlerde Türkiye AB’ye karşı “dönerse senindir, dönmezse zaten hiç senin olmamıştır” mantığıyla yaklaşıyor. Zaten ilerlemeyen bir müzakere süreci, AB’nin tutmadığı sözler ve üstüne üstlük PKK’ya arka çıkma ısrarı, AB’nin kırmızıçizgilerini Türkiye açısından anlamsız kılıyor.

AB, Ankara’da ciddiye alınmak istiyorsa önce PKK-FETÖ terörüyle arasına mesafe koyacak ve vaatlerini yerine getirecek.

Aksi takdirde kırmızıçizgileri, Obama’nınkilere benzeyecek.