9 Ocak Pazartesi günü CHP Antalya Milletvekili Deniz Baykal'ın Anayasal değişikliğe yönelik açıklamaları çok konuşulmuş, halen de konuşulmaya devam ediliyor. 

Yeni Şafak Gazetesi yazarı Aydın Ünal, bugünkü köşesinde kaleme aldığı "Deniz Baykal' başlıklı köşe yazısında Baykal'ın Meclis'te yaptığı konuşmayla ilgili 
"Kim bilir, belki de, 27 Mayıs'ı hazırlayan genç militanların içinde yer aldığı için konuşmacı seçilmiştir Deniz Baykal" derken "Anayasa değişikliği karşısında CHP 27 Mayıs ruhunu diriltmeye çalışırken, belki de, Deniz Baykal, Cemal Süreya'nın ithamıyla, sıvışmak yerine bu kez öne çıkmak istemiştir" diye konuştu. 

İşte Ünal'ın yazısından satır başları:

1960 yılının ilk aylarında, muhalefet partisi CHP Meclis'i ve toplumu var gücüyle germekte, kutuplaştırmakta, darbeye giden yolun taşlarını özenle döşemektedir. Medya, kışkırtıcı ve yalan haberlerle gençleri sokağa dökmektedir. Üniversiteler, sendikalar, barolar, solcu dernekler, solcu öğrenciler sokağı
karıştırmak, anarşi ortamı oluşturmak için kullanılmaktadır.


28 Nisan 1960'da İstanbul'da Beyazıt Meydanı'nda öğrenciler polisle çatışırlar. Bunu protesto etmek için Ankara'da bir miting düzenlenir. Parola, “555K”dır:
5'inci ayın 5'inde Saat 5'te Kızılay'da...

Aslında o tarihte, o saatte, Kızılay'da Demokrat Parti'nin mitingi vardır. Menderes de bakanlarıyla o mitinge katılacaktır.

Ankara'daki solcu öğrenciler, öğretim üyeleri, Harp Okulu öğrencileri, asteğmenler, genç subaylar Kızılay'da toplanır. Bir yandan sağa sola saldırarak, camı çerçeveyi tahrip ederek yürür, bir yandan da, sanki masum bir iş yapıyormuş gibi, hep bir ağızdan Plevne Marşı'nı şu sözlerle okurlar:

“Olur mu böyle olur mu? / Kardeş kardeşi vurur mu? / Kahrolası diktatörler, / Bu vatan size kalır mı?”

Bir ara, darbe isteyen kitle ile Demokrat Parti kitlesi karşı karşıya gelir. Rivayete göre, Menderes darbeci öğrencilerin karşısına dikilir, “ne istiyorsunuz?” diye sorar. Öğrencilerden biri Menderes'in yakasına yapışıp “Hürriyet istiyoruz” der. Menderes, “Başbakan'ın yakasına yapışıyorsun, bundan ala hürriyet mi olur?” diye cevap verir. Azgın kalabalıktan Menderes'i bir gazeteci arabasına alarak kurtarır.

1973 yılında İzmir'de bir gazete, o gün Kızılay'da Menderes'in yakasına yapışan öğrencinin Deniz Baykal olduğunu iddia eder. Baykal bu iddiayı reddeder, hatta gazeteye dava açar ve kazanır.

Şair Cemal Süreya, Ankara'da bir asteğmen olarak, sonradan CHP'de Genel Başkanlık da yapacak olan Altan Öymen'le birlikte eylemin tam ortasındadır. Hatta, bu eylemden bir kaç gün sonra yazdığı 555K şiirini “işte o gün sizi tanrılar bile kurtaramaz” dizesiyle bitirmiş, bu dize İsmet İnönü'ye ilham vermiş, 27 Mayıs'tan bir kaç gün önce İnönü Meclis kürsüsünden DP'ye “sizi ben bile kurtaramam” tehdidini savurmuştur. Cemal Süreya, günlüklerinde, 555K'ya ilişkin ilginç bir noktayı da vurgular:

“Birden nasıl oldu, bir ses mi geldi, başlarımızı geri çevirdik. Caddenin karşı kıyısında, Ankara Sineması'nın hizasında koyu renk giysileriyle, geçit resmi düzeninde ilerleyen bir grup insan: Menderes ve bakanları... Kızılay binasının önünde Menderes'i tartakladılar. Çok yakınındaydım. İnanılmaz bir şeydi...”
Cemal Süreya, Menderes'in yakasına yapışan gencin Vedat Dalokay olduğunu söylüyor. Deniz Baykal'dan hiç bahsetmiyor; ama günlüğündeki şu ifade önemli:
“Arkadaşlarımızdan biri (yıllar sonra bakan oldu) olayın daha başında yok oldu. Geri kalan 6 kişi yürüyoruz...”

555K eyleminin daha başında sıvışan ve sonradan bakan olan bu kişinin kim olduğunu açıklamıyor Cemal Süreya. Ama tarif, Menderes karşıtı, darbe yanlısı gençlik eylemlerine katılan, hücre evlerinde pankart hazırlayan, Hukuk Fakültesi'nden yeni mezun olmuş, yıllar sonra da bakan olmuş Deniz Baykal'a uyuyor.

Deniz Baykal, darbeden sonra “Rockefeller” bursuyla ABD'ye gidiyor; dönüşte, “ortanın solu” kavramı üzerine bir rapor hazırlayıp Ecevit'e sunuyor. Ecevit, “bana anlattıklarınızı İsmet Paşa'ya da anlatabilir misiniz?” diyor. Baykal İsmet Paşa'yla buluşup tezlerini anlatıyor. 1973 yılında Antalya'dan milletvekili, 1974 yılında CHP-MSP Koalisyon Hükümetinin Maliye Bakanı oluyor. 1976 yılında ise, CHP'nin “Baykalcılar” ve “Topuzcular” olarak ikiye ayrılmasını sağlayarak, siyaset literatürüne “hizipçilik” kavramını kazandırıyor.

Sonrası tam bir “istikrarlı başarısızlık” hikayesi... 1978'de, Güneş Motel Pazarlığı Hükümeti'nde Enerji Bakanı. Tüpgaz kuyrukları, benzin kuyrukları... 12 Eylül darbesi, Zincirbozan, Genel Sekreterlik, CHP Genel Başkanlığı, seçim yenilgileri, CHP'nin baraj altında kalması, kurultaylar, kurultaylar... 2010 yılında, Fetullah Gülen'in CHP'yi dizayn etme operasyonunda çirkin bir tuzakla tasfiye edildi Deniz Baykal.
Pazartesi günü, Anayasa Değişikliği görüşmelerinin başında, CHP Grubu adına Deniz Baykal konuştu. Eski performansı yoktu, konuşma CHP için bile tam bir hayal kırıklığı idi.

Böyle önemli bir konuşma için neden Baykal seçildi? “1 Mart Tezkeresi'nde etkileyici konuşmuştu” diyen de var, “CHP içinde bir bütünleşme arayaşı” diyen de...

Kim bilir, belki de, 27 Mayıs'ı hazırlayan genç militanların içinde yer aldığı için konuşmacı seçilmiştir Deniz Baykal. Anayasa değişikliği karşısında CHP 27 Mayıs ruhunu diriltmeye çalışırken, belki de, Deniz Baykal, Cemal Süreya'nın ithamıyla, sıvışmak yerine bu kez öne çıkmak istemiştir.

27 Mayıs'ta egemenler, solcu gençleri kullanarak, silah zoruyla iktidarı milletten gaspetmişti. TBMM'de görüşülmekte olan Anayasa Değişikliği, iktidarı sarsılmaz şekilde millete teslim ediyor.

Çabalamanın faydası yok: 15 Temmuz'da 27 Mayıs ruhu ölümcül yara aldı; milletin vekillerinin oylarıyla, bugünlerde tedavülden tamamen kalkıyor.