EBRU OKANLAR / ÖZEL HABER

Türkiye de gençlik nereye gidiyor? Gençlik üzerine yapılan çalışmalar neden önemlidir?

Nüfus projeksiyonları Türkiye nüfusunun 2050 yılında 99,8 milyon kişiye ulaşacağını gösteriyor olmasına rağmen bütün dünya da olduğu gibi Türkiye de de genç nüfusun (bugünkü demografik değişimler aynı yönde devam ettiği ölçüde) azalmaya devam etmesi beklenmektedir.

Türkiye nüfus büyüklüğü açısından Avrupa’da üçüncü, tüm dünyada ise on sekizinci sıradadır. Gençler, Türkiye nüfusunun yaklaşık %25 gibi önemli bir bölümünü oluşturmaktadır.

Türkiye, yüzde 25,3’lük 15-30 yaş arası genç nüfusuyla birçok Avrupa ülkesi arasında dikkatleri üzerine çekiyor. Bugünün gençleri yakın gelecekte siyasetçi, sanatçı, iş insanı, çeşitli meslekleri icra eden meslek erbabı, esnaf, yönetici, bürokrat, en önemlisi anneler ve babalar olarak karşımıza çıkacaklar.

Gençliği anlayamazsak geleceği kurgulayamayız. Geleceğe ait idealleri olanların bu alana duyarlı olmaları gerekmektedir. Gelecekte güçlü bir Türkiye ideali için gençlerin sorunlarının detaylı analiz edilmesi, beklenti ve taleplerinin dikkate alınması için gerçekleşecek her bir çalışma çok değerlidir.

Sizce gençlerin temel sorunları ve gençleri tehdit eden unsurlar nelerdir?

James Harrington ölçmenin önemini vurgulamak için “Ölçemezseniz anlayamazsınız. Anlayamazsanız kontrol edemezsiniz. Kontrol edemezseniz daha iyiye götüremezsiniz” önermesinde bulunmuştur. Ölçme, gerek günlük yaşantımızda gerekse bilimsel çalışmalarda önemli bir yer tutar. Ölçmenin bilimdeki önemi, bir deneysel yöntemin kurulmasına temel oluşturan güvenilir ve geçerli ölçme sonuçlarının elde edilmesinde yatar. Sosyal bilimlerde yapılan bilimsel araştırmalardaki değişkenlerin doğasından ve karmaşıklığından dolayı sosyal bilimlerde doğru ölçmelerin yapılması ve yorumlanması çok daha güç olmakla birlikte bir o kadar da önemlidir.

Türkiye de gençlik üzerine yapılacak araştırmaların ışığında yeniden gözden geçirilerek planlanmalıdır.

Yapılan güncel araştırma sonuçlarına göre gençler Türkiye’nin en önemli ilk üç sorununu; ekonomi,  işsizlik, terör olarak sıralarken, gençlerin en önemli ilk üç sorununu ise; iş sahası eksikliği,  eğitimde yaşanan sorunlar,  madde bağımlılığı olarak belirtmektedirler.

14-30 yaş arasındaki gençlerin yaşamdaki memnuniyetsizliklerinde etkili olan etmenler ise, medya, sosyal çevre, gelişen teknoloji, aile baskısı, ekonomik bunalımlar, siyasi istikrarsızlık şeklinde sıralanmıştır.

Sorunları devam eden genç, zaman içerisinde bu durumla mücadele etmekten ziyade mevcut durumu boş vermeye başlamakta veya ümitsizliğe kapılmaktadır. Bu umutsuzluk ve boş vermişlik duygusu ile baş etme konusunda gençler, aile-okul veya devlet tarafından desteklenmediği takdirde ise geri dönülmez hatalara, uzun solukta bunalıma sürülebilmektedir.

Gençler için neler yapılabilir?

Gençlerin öz saygılarını kazanmaları, çevresi ve kendisi ile olumlu ilişkiler kurması adına yardımlaşma, destek olma, anlama ve müdahalede bulunma durumlarını destekleyecek çalışmalar düzenlenmeli ve gençlerin bu çalışmalarda aktif katılımı sağlanmalıdır.

Özellikle medya aracılığıyla bilinçli olarak yaygınlaştırılan olumsuz söylemler, batıl inanışlar ve yanlış örneklikler nedeniyle dini inanç ve ahlaki kavramların, değerlerin etkisinin azaldığı, değersizleştirildiği günümüz dünyasında gençlere doğru/sahih bilgi ile sağlanacak destek onların geleceğine ışık tutma adına etkili bir adım olacaktır.

Gençlere yönelik uygulanan kamu hizmetlerinin bir standardı bulunmamaktadır. İlgili hizmetler bulunan coğrafyaya göre farklılık gösterebilmektedir. Bu çerçevede gençlere yönelik mevcut kamu hizmetlerinin bir haritası çıkartılarak sorun alanlarının belirlenmesi ve bu sorun alanlarının giderilmesine yönelik uygulama planının yerelden ulusala takip edilmesi gerekmektedir.

Merkezi otoritenin denetleyici ve koordine edici, yerel yönetimlerin uygulayıcı rollerinin karşılıklı belirlenmemesi sonucunda benzer işleri yapan belediye gençlik merkezleriyle merkezi otoritenin gençlik merkezleri arasında iletişim eksiklikleri oluşmakta bu da makro düzeyde kaynak israfına yol açmaktadır.

Burada, merkezi otoritenin yerel ihtiyacı yerinden yeteri kadar tespit edip buna yönelik politikaları hayata geçirmekte zorlanacağından yola çıkarak merkezi idarenin belirlediği denetleyici çerçeve içinde yerel yönetimlere uygulama alanında daha fazla imkân sağlanması gerektiği gerçeğini karşımıza çıkarmaktadır.

Türkiye de gençlik çalışmalarında kamu ile sivil toplum kuruluşları arasında nasıl bir işbirliği olmalıdır?

Gençlere yönelik hizmetler sunan kamu kurumlarının toplamda GSYH’ye oranla yaptıkları harcamalar ve genç başına yapılan harcamalar, gençlerin ihtiyaçlarını karşılayacak düzeyde değildir. Gençlik ve Spor Bakanlığı kurulmuş olmasına rağmen bütçeden yeterince payın ayrıldığını söylemeyiz. Gençlerin nüfus içindeki sayılarının aynı kalmasına rağmen içlerindeki dezavantajlı kesimlerin oranının artması yönündeki veriler dikkate alındığında, bu konuda yeni bir yaklaşıma ihtiyaç olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu çerçevede, gençlerin temel ihtiyaçlarını karşılayacak biçimde, bütçeden daha fazla pay alması için ihtiyaç duyulan çalışmaların yapılması gerekmektedir.

Gençlere hizmet veren mevcut kamu kurumlarının hem birbirlerinden öğrenmelerini hem de gençlik politikasına giden yolda işbirliğini sağlayacak kamu kurumları arasında yapılandırılmış bir diyalog süreci ve/veya da aracı mevcut değildir. Bu da birbirlerini tamamlaması gereken kamu hizmetleri arasında bir diyalog ve koordinasyon eksikliği oluşturmaktadır. Bu eksikliğin giderilmesi için ortak eylem planlarının oluşturulması ve uygulanmasıyla işbirliği protokollerinin hayata geçirilmesi gerekmektedir.

Böylece kamu kaynaklarının ortak kullanımıyla daha etkili, verimli ve ekonomik çalışmalar yapmak mümkün olacaktır. Bu koordinasyon çalışmalarına sivil paydaşların da dâhil olması, kamu yönetimine sivil toplumun katılımını da geliştirecek, böylece tüm paydaşların birbiriyle ortak çalışmalarının güçlendirilmesi için aktif işbirliği mekanizmaları geliştirilecektir.

Türkiye’de halen sivil toplum ile devlet arasında işbirliği istenen düzeylerde değildir. Bunun doğal bir yansıması gençlik alanında da kendisini göstermektedir. Diyaloğun geliştirilerek sivil toplumun dinamizmini kamunun olanaklarıyla birleştirmek amacıyla, gençlere yönelik çalışan STK’ların kamu kurumlarıyla bir araya gelebileceği diyalog ortamlarının sürekliliğini sağlamaya yönelik çalışmalar yapılması gerekmektedir.

Son olarak geleceğimiz olan gençlerle ilgili duygu ve düşüncelerinizi almak istiyorum.

Geleceğin güçlü Türkiye’si için yaşadığı hayattan tat alan, idealleri olan, kişilikli, kendisi ile barışık, mesleğinin gerektirdiği bilgi ve tecrübeye sahip, öz güveni yüksek, kendisini ve çevresini seven mutlu bireyler yetiştirmek oldukça önemlidir. Aksi takdirde git gide bencilleşen, kaygılı, öfkeli, sorularından kurtulmak için illegal yollara evirilen bugünü ve geleceği tehlikede bir gençlik ile karşı karşıya kalacağız.

Türkiye de gençlere yönelik çalışmalar yürüten STK’ların varlığından gençleri haberdar etmek, çalışmalarda gençlerle birlikte yürümek ve yeni projelerde gençlerin de fikirlerini alarak sürece dâhil etmek, bizi biz yapan geleneklerimizin, değerlerimizin, kültürümüzün gelecek kuşaklara aktarılması ve toplumsal huzur için önemli bir adım olacaktır.