Yemen'de İran destekli Husilerin balistik füzeyle Suudi Arabistan'ın başkenti Riyad'ın yakınlarındaki bir askeri üssü vurması büyük yankı uyandırıdı.Tansiyonların her geçen gün yükseldiği bölgede İran'ın Şii politikasına üzerinden savaş çığırtkanlığına devam ettiği belirtildi.  

Saldırının Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Suudi Arabistan ziyareti öncesi gerçekleştiğine dikkat çeken Yeni Şafak Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Karagül, bugünkü köşesinde kalme aldığı "O füzeler Mekke’ye düşmeden…" başlıklı yazısında İran'ın Suudi Arabistan'ın haritadan silimeyi planlandığı ve Mekke'ye atılacak bir füzenin ise bölgede geri dönüşü olmayacak bir savaşa kapı aralayacağını ifade etti. 

İşte Karagül'ün yazısından satır başları:

ERDOĞAN'IN ZİYARETİ ÖNCESİ FÜZE SALDIRISI

Tehdit sanıldığından çok büyüktü. Coğrafyayı yakından izleyen muhafazakar çevreler bile, ezberlerin dışına taşıp, bu ölümcül gerçeği görmekten uzaktı. Şii-Sünni ya da İran-S. Arabistan restleşmesine göre pozisyon belirlemek de vahim gerçeği görmemizi engelliyordu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, 12 Şubat'ta başlayacağı Bahreyn, Suudi Arabistan ve Katar ziyaretleri öncesi bu konuya bir kez dikkat çekmek istedim. Tam da ziyaret öncesi Yemen'den ateşlenen bir balistik füzenin, S. Arabistan'ın Başkenti Riyad yakınlarındaki bir askeri üsse ulaşması, Suriye savaşı sonrası coğrafyayı bekleyen daha büyük tehlike konusunda bizi uyarmaya yetmeli. Geçtiğimiz Kasım ayında da yine Yemen'den bir balistik füze ateşlenmiş, Cidde'yi hedef almış, Mekke semalarına 65 kilometre kala düşürülmüştü.

İSRAİL'İ DEĞİL, S.ARABİSTAN'I HARİTADAN SİLMEK PLANI...

Küresel istila dışında bölgeyi hedef alan ikinci istila ve kaos fırtınası İran'ın bu jeopolitik hesapları, emperyal hırslarıdır. Bu da içeriden vurulmaktır. S. Arabistan her şartta savunmada, İran saldırgan durumdadır. Bu saldırganlığın İsrail karşıtlığı ile, Amerika düşmanlığı ile pazarlanma dönemi bitmiştir.

“İsrail'i haritadan silme” söylemi açık ve propagandadır, “S. Arabistan'ı haritadan silme” planı gizli ve gerçektir. Kitleler bu konuda uyarılmalı, bütün coğrafyayı hedef alan bu tehdit önlenmelidir.

Bunu söylerken bir Şii-Sünni gerilimine, İran'la savaşa işaret etmiyoruz. Çünkü bu yıkım olacaktır. Halklar, kitleler Tahran'ın bu yıkıcı planlarının sadece kurbanlarıdır. Onları düşmanlaştırmak yerine daha da kaynaştırmanın yollarını aramak zorundayız. Ama Fars istila haritasını durdurmak için İran'ın zaaf alanlarının zorlanması zamanı gelmiştir. Tahran'ın siyasi elitleri bu çılgınlığı durdurmazsa, İran'ın en zayıf yanının kendi içinde olduğu geçeği ortaya çıkacaktır. Bunu bildikleri için de savaşları ısrarla sınırlarının çok ötelerine taşımakta, içeriye yansımasını engellemektedirler.

YOLUNU KAYBETMİŞ BİR FÜZE MEKKE'YE DÜŞERSE! 

Basra Körfezi ve S. Arabistan'ı hedef alan kuşatma ve saldırıların, birkaç yıl içinde büyük bir ateş topuna dönmesinden, bütün coğrafyayı alevlerin sarmasından, işin “Mekke Savaşları”na dayanmasından ciddi endişe duyuyorum. Ve bunun bir “endişe”den çok öte bir şey olduğunu da not etmiş olayım.
Mekke üzerinden Cidde'ye giden füze, havada vuruldu. Son olarak da aynı füzelerden biri Suudi başkenti Riyad'ı hedef aldı. Yani istedikleri zaman her yeri vurabileceklerini gösterdiler. O füzelerden biri Mekke'ye düşerse ne olacak? Yolunu kaybetmiş bir füze ne tür felaketlere neden olur? Ya da birileri bu arada bir korsan füze ile Mekke'yi vurursa, birileri bir tezgah kurarsa, nasıl bir kıyamet kopar?