İsrail'in son haftalarda Mescid-i Aksa’ya yönelik artan ihlal ve tecavüzleri, 1994'te El-Halil kentinde, Halil İbrahim Camii’nin bölünmesi sürecinde uygulamaya konulan senaryoyu akıllara getirdi. 

İsrail'in, 1967'de işgal ettiği Batı Şeria’nın El-Halil kentindeki Hazreti İbrahim Camii’ni Yahudiler ile Müslümanlar arasında bölmesi, uzun aşamalı bir planın devreye sokulmasının ardından mümkün oldu. İsrail, bu planın ilk aşamasında Yahudilerin cami avlusundaki Hazreti İbrahim mezarına yaptıkları ziyaretleri kontrollü bir şekilde yoğunlaştırdı. Her yıl giderek artan bu ziyaretler Müslümanlar ile Yahudiler arasında zaman zaman çatışmalara ve şiddeti sürekli artan gerilimlere yol açtı.

Bu atmosfer içerisinde, tarihler 25 Şubat 1994’ü gösterdiğinde Baruh Goldstien isimli aşırı sağcı bir Yahudi, Hazreti İbrahim Camii içerisinde Müslüman cemaatin üzerine ateş açtı. Saldırıda 29 Filistinli yaşamını yitirdi. Filistin’de geniş çaplı sokak direnişlerinin fitilini ateşleyen saldırı, 1967’deki işgalden bu yana Hazreti İbrahim Camii’ni bölmeyi planlayan İsrail’e tarihi bir fırsat sundu.

İsrail, yoğun tepkilere rağmen güvenliği gerekçe göstererek, Hazreti İbrahim Camii’ni, Yahudiler ve Müslümanlar arasında ikiye böldü.

Aynı senaryo tekrarlanıyor

"Kontrollü gerilim" politikası ve yoğunluğu giderek artırılan ziyaretlerle Hazreti İbrahim Camii’nin ikiye bölünmesinin zeminini oluşturan İsrail’in, aynı senaryoyu bu kez de Mescid-I Aksa için uygulamaya koyduğu ifade ediliyor. Mescid-i Aksa özelinde izlenen gerilim siyasetinin tüm aşamalarıyla Hazreti İbrahim Camii’nin bölünmesi sürecinde uygulanan senaryoyla şaşırtıcı benzerliği de bu yöndeki iddialara güç kazandırıyor.

İsrail, Doğu Kudüs’ü 1967’de işgal ettiğinde, aşırı Yahudi grupların hedefinde Harem-i Şerif’te daha önce iki kez yıkıldığına inandıkları Yahudi Tapınağı’nı inşa etmek vardı. İsrail, bu hayali gerçekleştirmek için tıpkı daha önce El-Halil’de Hazreti İbrahim Camii örneğinde olduğu gibi fiili bir durum yaratıp, bu ideale zemin hazırlamak istedi. 

Ancak bu mümkün olmadı. Ürdün’e bağlı Mescid-i Aksa Vakfı, işgalin başladığı 1967’den 2000 yılına kadar Harem-i Şerif’in idaresinde tek söz sahibi oldu. Bu sürece kadar Müslüman olmayan turistlerin Harem-i Şerif’in avlusuna düzenledikleri ziyaretler Aksa Vakfı’nın kontrolünde gerçekleşti.

O yıl, İsrail’in eski Başbakanı Ariel Şaron, yüzlerce korumasıyla Mescid-i Aksa’yı ziyaret etti ve İkinci İntifada patlak verdi. Aksa Vakfı, Şaron'un ziyaretine tepki olarak bu ziyaretleri yasakladı ve İsrail'in "ziyaretlerin yeniden başlaması" yönündeki taleplerini reddetti.

Plan aşama aşama uygulanıyor

Bunun üzerine Nisan 2003'te, İsrail hükümeti, Aksa Vakfı'nın itirazına rağmen Müslüman olmayan turistleri tek taraflı olarak Harem-i Şerif'in avlusuna almaya başladı. O tarihten bu yana Mescid-i Aksa'nın statüsü Müslümanların aleyhine bozulmuş oldu.

Önce Yahudi yerleşimciler polis eşliğinde Aksa’nın avlusuna alınıp ziyaretlere yoğunluk kazandırıldı, sonrasında da 40 yaşın altındaki Filistinlilere Mescid-i Aksa’ya giriş yasağı getirildi. İsrail 1994’te El-Halil’de olduğu gibi burada da “kontrollü gerilim” politikasıyla her defasında başka bir ihlale imza atarak, aşama aşama Mescid-i Aksa’yı bölme planlarının zeminini oluşturmaya çalıştı.

Yer üstünde ihlal, baskı ve şiddet sürerken yer altında da, Mescid-i Aksa’yı bölme planının bir parçası olarak nitelendirilen arkeolojik kazı çalışmaları başlatıldı. Harem-i Şerif’te, Mescid-i Aksa’nın altına doğru yapılan arkeolojik kazılarda, yıkıldığı iddia edilen Yahudi Tapınağı’nın kalıntıları arandı.

Bu kazıların kalıntı bulma bahanesiyle, Mescid-I Aksa’nın altını oyarak, yıkılmasını sağlama hedefi taşıdığı iddiası her dönem gündemdeki yerini korudu.

İsrail, 2000 yılında, Ariel Şaron’un provokatif Mescid-i Aksa ziyaretiyle tavan yapan ihlallerini bu yıl zirveye taşıdı. Filistinlilere yönelik uygulanan yaş sınırlaması sık hale getirildi, yasağa karşı tepkilere Mescid-I Aksa’nın avlusunda sert polisiye tedbirlerle müdahalede bulunuldu. Son olarak İsrail askerleri postallarıyla Mescid-i Aksa’nın içine, mihrabın yakınına kadar girdi. Ardından da Aksa’nın çatısına çıkarak, buradan Filistinlilere saldırıda bulundu.

Tempobet style="box-sizing: border-box; font-weight: 700;">"İsrail, Hazreti İbrahim Camii gibi Aksa’yı da bölmek istiyor"

Filistin Yüksek İslam Konseyi Başkanı ve eski Kudüs Müftüsü İkrime Sabri, İsrail'in nihai hedefinin Mescid-i Aksa üzerine kendilerinin tapınak olarak adlandırdıkları yapıyı inşa etmek olduğunu belirterek, “İlk önce Aksa'yı zamansal olarak Müslümanlarla Yahudiler arasında bölmek istiyorlar. Daha sonra mekansal olarak da bölüp burada ibadet etmeye başlamak niyetindeler. Bunlarda başarılı olurlarsa Mescid-i Aksa üzerinde kendi tapınaklarını inşa edecekler" diye konuştu.

İsrail’in, Hazreti İbrahim Camii’nin bölünmesi sürecinde yaşananları Mescid-i Aksa’da da tekrarlamak istediğine işaret eden Sabri, şöyle devam etti:

“İsrailliler, Batı Şeria'nın El Halil şehrindeki Hazreti İbrahim Camii'ni de Müslümanlar ve Yahudiler arasında bölmek istiyordu. 1994 yılında bir Yahudi yerleşimcinin burada büyük bir katliam gerçekleştirmesinin ardından camiyi Müslümanlar ve Yahudiler arasında böldüler ve kontrolü ellerine aldılar. Şimdi İsrail aynı şeyi Mescid-i Aksa'da da tekrar etmek isiyor: Mescid-i Aksa'ya Yahudi yerleşimcilerin düzenledikleri baskınlar ve Müslümanların buraya girişine getirilen yasaklarla sorun oluşturmak ve böylece Harem-i Şerif'in kontrolünü ele geçirmek niyetindeler. Ancak biz İsrail'in Hazreti İbrahim Camii'nde yaptığı şeyi Mescid-i Aksa için tekrar etmesine izin vermeyeceğiz."

İsrail’nin Mescid-i Aksa’nın altında yürüttüğü arkeolojik kazı çalışmalarına da işaret eden Sabri, "İsrail'in Mescid-i Aksa'nın altında kazdığı tünellerin ilk hedefi Yahudilere ait arkeolojik kalıntılar bulmaktı ancak bunda şu ana kadar başarılı olmuş değiller. Henüz hiçbir şey bulamadılar. Şimdi ise Mescid-i Aksa'nın altındaki toprağı oyarak bir deprem olmasını bekliyorlar. Bu sayede ‘bakın biz yıkmadık, mescit depremde yıkıldı’ diyebilecekler. Bu ifadeler bazı radikal Yahudilere ait" ifadelerini kullandı.

"İsrail’in 3 hedefi var"

Mescid-i Aksa El Yazmaları Dairesi Başkanı Dr. Nacih Bukeyrat da İsrail’in Mescid-i Aksa’ya yönelik 3 hedefinin olduğunu kaydederek, şöyle devam etti:

"İsrail'in ilk hedefi Aksa'nın etrafına askeri kontrol noktaları kurarak ve çevresindeki evlere el koyarak Harem-i Şerif'i çevresinden soyutlamak. İkinci hedef ise önce zamansal sonra da mekansal olarak Aksa'yı Müslümanlarla Yahudiler arasında bölmek. Üçüncü olarak da Harem-i Şerif'in yerine tapınak dedikleri yapıyı inşa ederek Kudüs'ü ‘sembolü tapınak olan bir Yahudi şehri’ne dönüştürmek."

El Halil'deki Hazreti İbrahim Camii’nin başına gelenlerin Mescid-i Aksa’da yaşanmasına asla müsaade etmeyeceklerini ifade eden Bukeyrat, bunun en büyük delilinin Filistinlilerin verdiği büyük tepki olduğunu söyledi.

Bukeyrat, şöyle devam etti: “İbrahim Camii'nde yaptığını Aksa'da tekrar etmek için büyük bir engelle karşı karşıya. Öncelikle Müslümanların zihninde Aksa, Hazreti İbrahim Camii’nden çok daha önemli bir yere sahip. Bu yüzden İsrail Aksa'yı bölme girişiminde büyük sorunlarla karşılaşıyor."      

Mescid-i Aksa’nın altında devam eden arkeolojik kazılara da değinen Bukeyrat, "Bunca zamandır devam eden kazılarında Yahudilerle bağlantılı ya da tapınak dedikleri şeye dair bir iz bulamadılar. Buna rağmen durmadılar ve aramaya devam ediyorlar. Ayrıca bu kazıları uydurma bir tarih kurgulamak içn de kullanıyorlar. Turistleri bu yer altındaki tünellere sevk ederek, onların yüzeydeki Arap ve Müslüman dükkanlarını görmesini engelleyip Kudüs'ü bir Yahudi şehri olarak pazarlıyorlar. Bu şekilde turistlerin Müslüman dükkanlarına gitmesini engelleyerek onları ekonomik olarak da zayıflatmış oluyorlar. Şimdi Yahudiler yeraltına sahip olmuş oldu ve burayı kullanarak yer üstündekilerin de kendilerine ait olduğunu iddia ediyorlar" görüşünü paylaştı.

"İsrail, 1967’den beri Aksa’yı bölmeye çalışıyor"

Bahreynli eski milletvekili ve Filistin’e Yardım Komitesi Başkanı Nasır el-Fadale ise İsrail’in, dini mercilerin de onay ve yönlendirmesiyle Doğu Kudüs’ü işgal ettiği 1967 yılından beri Mescid-i Aksa’yı bölmek, belki de yıkmak için çalıştığını belirtti.

Mescid-i Aksa’nın, El Halil’deki uygulamaya benzer şekilde bölünmesi için resmi makamlar tarafından çalışmalar yapıldığına ve raporlar hazırlandığına dikkat çeken Fadale, şöyle devam etti:

"İsrailli siyasiler, din adamları, danışmanlar ve emniyet yetkilileri, Yahudilerin 'Tapınak Tepesi'ndeki ibadet hakları’ meselesinin çözüm vaktinin geldiği görüşünde birleşti" diyen Fadale, İsrail Din Hizmetleri Bakan Yardımcısı Eli Ben Dahan’ın, Kudüs’te son yaşanan gelişmelere işaret ederek, Aksa’nın zaman ve mekan açısından taksimi konusunda hükümetten bir karar alması talebinde bulunmak için şartların elverişli olduğuna ilişkin görüş bildirdiğini hatırlattı. 

"İsrail’de birçok bakan, Yahudilere ibadet hürriyeti gerekçesiyle Mescid-i Aksa’daki statükoyu değiştirmek için çalışıyor" diyen Fadale, şunları kaydetti:

“İsrail’in projesi iki aşamadan oluşuyor. İlk aşama Mescid-i Aksa’nın, saat, gün ve hafta itibarıyla zaman açısından Müslümanlar ile Yahudiler arasında bölünmesi. Mescid-i Aksa, gün içinde, sabah ve öğleden sonra belirli saatlerde Yahudilere tahsis edilecek. Ayrıca bu suretle Yahudilerin, dini bayramlarda kendi başlarına Aksa’da ibadet etmeleri sağlanacak. İkinci aşamada ise Mescid-i Aksa’nın belirli bir bölümü, bir tapınak inşasına zemin sağlayacak şekilde Yahudilere tahsis edilecek.”

Netanyahu iddiaları reddetti

İsrail’in, Mescid-i Aksa’yı bölme planlarına yönelik endişeler uluslararası camiada da dile getirilince İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, hafta sonu konuyla ilgili açıklamalarda bulundu. Mescid-i Aksa’yı bölme planlarının olmadığını savunan Netanyahu, Aksa’nın mevcut statüsüne saygılı olduklarını ifade etti.
AA